Kentsel dönüşüm projeleri, şehirlerin modernizasyonu, yenilenmesi, insanların depreme
dayanıklı, sağlam ve daha sıhhatli evlerde yaşayabilmesi için önemli ve gerekli adımlardır.
Ancak, kentsel dönüşümlerde adımlar, bu süreçlerin muhataplarına getireceği zorluklar
hesap edilerek atılmalı, mağduriyetlere, haksızlıklara sebep olunmamalıdır.
Hesapsız, kontrolsüz, denetimsiz atılan adımlar, bazı kentsel dönüşüm çalışmalarında,
vatandaşların evlerini kaybetmelerine, yaşam şartlarının zorlaşmasına, geçim sıkıntılarına,
finansal ve duygusal olarak çok ciddi zorlanmalarına sebep olmaktadır.
Kentsel dönüşümün amacı; yaşam kalitesini artırmak, daha güvenli, daha huzurlu, daha
sağlıklı, sürdürülebilir, yaşanabilir alanlar imar etmekse, tüm paydaşların ihtiyaç ve haklarının
dikkate alınması şarttır.
Bu süreçte, mağdur olan, evsiz kalan, kira ödeyemeyen, maddi, manevi zorlanan
vatandaşların seslerinin duyulması, haklarının korunması, zor olan yaşam şartlarının çok daha
zor hale gelmemesi için gerekli mekanizmaların devreye sokulması, haksızlığa uğrayan
vatandaşların mağduriyetlerinin giderilmesi için destek hizmetlerin sağlanması önemlidir.
Şimdi gelelim onlarca ailenin yaşıyor olduğu kentsel dönüşüme dair mağduriyet
hikâyesine.
Erzurum, Palandöken, Yenişehir, Yavuz Sultan Selim Bulvarı TUNA ve ESRA Apartmanı.
Karşı çıkanlar olsa da, %50’den fazla ev sahibi onaylayınca, binalar, kentsel dönüşüm için
belediyeden gerekli belgelerin alınmasının, her ev sahibinin kentsel dönüşümü sebep
göstererek su, elektrik, doğal gaz aboneliklerini iptal ettirmesinin ardından noter huzurunda
uzun süredir bu binaların peşinde koşan yüklenici firmaya teslim edilir.
Yüklenici firma bina sakinleriyle bir toplantı yapar, belediyeden alınan izni ve evlerin
planlarını göstererek 1 Ağustos itibariyle binaları yıkacağını, bu tarihten itibaren en geç 18 ay
içinde hak sahiplerine evlerinin kendi katında, kendi cephesinde teslim edileceğini, bu süre
içinde her ev sahibinin devletten ve firmadan kira yardımı alacağını bildirir.
Çoğu zar zor ev sahibi olmuş kendi evinde oturan aileler ve sayıları az da olsa kiracılar
yüklenici firmanın baskısıyla, alelacele, 1 Ağustos’tan önce fahiş fiyatlarla kiraya çıkarlar.
Bu aileler arasında kira ödeyemeyecek durumda olanlar, emekli maaşı alanlar, yaşlılık
maaşıyla geçinmeye çalışanlar, dul maaşı alanlar, babasından, kocasından kalan maaş ile
geçinmeye çalışanlar çoğunluktadır ve açıkça ortada kalırlar.
İlk etapta; ev sahipleri başvurduğunda gerekli belgeleri vererek ev sahiplerine ve yüklenici
firmaya kentsel dönüşüm için resmi izin vermiş olan belediye evler boşaltıldıktan, insanlar
mağdur ve darmadağın olduktan birkaç hafta sonra yeni bir karar aldığını bildirerek binaların
yıkılarak yeni ev yapılması iznini iptal eder.
Bu durum karşısında yüklenici firma ve bu işe önayak olan kişiler sanki olayda hiçbir
dâhilleri yokmuş gibi “yapacağımız hiçbir şey olmadığı gibi firmanın bu olayda hiçbir suçu
yok gidin belediyede hakkınızı arayın, biz sorumlu değiliz” derler.
Belediyedeki yetkili arkadaşlar da “yeni aldığımız karara göre sizin binalarınızın tek başına
yapılması söz konusu değil, bu şekilde yapılamaz” diyerek mağdur olan vatandaşları geri
yollar.
Burada belediye yetkilileri daha güzel, daha yaşanır, saha sıhhatli bir ortam oluşturmaya
çalışıyor olabilirler ama birkaç gün önce izin vererek boşaltılmasına sebep oldukları binalar
boşaltılmadan, insanlar mağdur ve perişan olmadan önce neredeydiler?
Şu an kirasını ödeyemeyen, mecburiyetten ev ev üstüne taşınan, çoğu yardıma muhtaç hale
gelen ve üç beş kuruş kira yardımını bile alamayan insanların hakkını kim koruyacak, bu
hakkı kim arayacak, kim soracak ve bu insanların mağduriyetini kim giderecek?
Şu an vatandaş mağdur hem de çok mağdur çünkü firma belediyeyi suçladığı ve vatandaşı
belediyeye yönlendirdiği için sorumluluğu üstünden atmış, umurunda değil. Belediye son
anda yeni karar alındı diyerek vatandaşın mağduriyetini önemsemiyor. Vatandaş da
sürünüyor, kime gideceğini, hakkını nerede arayacağını bilemiyor.
Her konuşmalarında haktan, hukuktan, adaletten, Allah korkusundan, ahiretten, ibadetten
bahsedenler! Bu kadar kolay mıdır sizin hatalarınız yüzünden insanların mağdur olması,
perişan olması ve yardıma muhtaç hale gelmesi?
Bu olaya bizzat şahit olduğum için soruyorum. Bu işe sebep olanların, vatandaşın hakkını
korumayanların, mağdur olan vatandaşın yaşadığı zorlukları, çektiği sıkıntıları, gözyaşlarını
umursamayanların, çoluk çocuğuyla neredeyse ortada kalan kadınların, hastaların, hasta
yaşlıların bu haksızlığı, bu mağduriyeti ve hatta bu rezilliği yaşamasına izin verenlerin,
gerekli tedbirleri almayanların vicdanı rahat mıdır?
Belediye yetkilisi olsun, firma yetkilisi olsun bu kişilerin kanun önünde sorumlulukları yok
mudur?
Şimdi ne olacak? Bu insanlar oradan oraya sürülecek ve yıllarca sürünecek mi?
Bu kadar kolay mıdır dün dündür, bugün bugündür, dün öyleydi bugün böyle gidin
başınızın çaresine bakın demek?
Bu mudur vatandaşın hakkını korumak, kollamak, haksızlığa sebep olmamak?
Bu mudur adalet, bu mudur adil yönetim?
Fırat nerede? Ömer kim? Kurt kim? Kuzu kim?
Ve Adl-i İlâhî kimden soracak kuzuların hakkını?
Ki bu bizim gördüğümüz, bildiğimiz, şahit olduğumuz.
Ya diğerleri?
AHMET BERHAN YILMAZ