Öncelikle bazı konuların altını çizmekte fayda var. Fahiş fiyat artışları bize, topluma mal ve hizmet sunanların geldiği noktayı gözler önüne serdi. Bir kaç aydır süren aşırı fiyat artışları, ülkemizdeki sosyal yozlaşmanın boyutlarını ortaya çıkardı.
Bu ülkede ilk defa enflasyon çiftli rakamları görmüyor. Halk ilk defa hayat pahalılığı karşısında çaresiz kalmıyor. Stokçuluğu, çıkar ve menfaat sağlanmasını, bu durumdan nemalanmaya da ilk defa şahit olmuyor. Ama bir şeyi ilk defa görüyor.
Dün, ekonomik krizlerde, bakkallar, toptancılar stokçuluk yapar, ellerinde ki gıda maddelerini halka inanılmaz fahiş fiyatlarla satarlar, halkı inim inim inletirlerdi. Bunu da herkes bilir ona göre tavır belirlerdi.
Bu gün ise zincir marketler dediğimiz, binleri bulan şubeleri ile halkın ihtiyacını karşılamaya çalışan devasa marketler ve alış -veriş merkezleri var. İşte şimdi bunlar yapıyor stokçuluğu, fırsatçılığı, halkın iliklerine kadar sömürmeyi. İşin en korkuncu ise deşifre olup cezalar yemelerine rağmen yapmak istediklerini yapmaktan asla vazgeçmiyorlar. Çünkü hiçbir caydırıcı özelliği olmayan cezalar onların ahlaksızlık yapmalarını engellemiyor. Örneğin bir malın periyodik olarak fiyatını yükseltiyorlar, sonrada cüzi bir indirim yaparak indirim yaptık diyorlar. Yapılan denetimleri de takmıyorlar. Aralıklarla gittiğimiz marketlerde bu gerçeği hepimiz yaşıyoruz.
Gerekçe ise hazır! Girdi maliyetleri yüksek olduğu için bizde bunu fiyatlara yansıtıyoruz. Doğru, elektrik, doğalgaz, yakıt ve döviz ciddi oranlarda arttı. Halkın alım gücü düştü. Ekonomik bir sıkıntıyı hiç kimsenin inkâr etmesi mümkün değil.
Peki, girdi maliyetleri ne kadar artmışsa fiyatlar da o kadar mı artıyor? Yoksa üç, dört bazen beş mislimi artıyor? Fırsatçılık ve ahlaksızlık diz boyu. Bugün on liraya aldığımız bir malı yarın 15 sonraki gün 20 liraya alıyorsak girdilerin fiyatları bu kadar artmadığı halde bunu nasıl anlamalıyız?
Dünyadaki ekonomik krizin ülkemizde ki yansımalarını ciddi bir şekilde hissediyoruz. Ancak Devlet bunları konuşmadan evvel suni fiyat artışlarına çözüm bulunmak zorunda. Bedeli ne olursa olsun bunu çözmediği sürece KDV oranını bırakın yüzde bire indirmeyi sıfıra da indirse, tamamen ortadan kaldırsa da fiyatlar asla düşmeyecektir. Ayrıca KDV halkın aldığı mal ve hizmet karşılığında ödediği vergidir. Hizmet sunanda bu vergiyi devlete ödemektedir. Yani mal ve hizmet sunanın hiçbir şekilde karı ve zararı bulunmamaktadır. Devlet sadece aldığı vergiden fedakârlık yapmaktadır.
Mal ve hizmet sunanlar da, devletin atmış olduğu bu adımlara karşılık, fedakârlıkta bulunmadıkları, yapmış oldukları ahlaksızca fiyat artışlarından vazgeçmedikleri sürece hiç bir malın ucuzlaması mümkün değildir.
Daha önceden de ifade ettiğimiz gibi, fahiş fiyatlarla mal ve hizmet sunanlar, en ağır şekilde cezalandırılmalı, cezalar caydırıcı olmalı, yüksek miktarda para cezasının yanı sıra hapis cezası da mutlaka olmalıdır. Bu yapılmadığı sürece devlet hangi fedakârlıkta bulunursa bulunsun hiçbir malın ve hizmetin bedeli düşmeyecektir. İndirimler aldatmacadan öteye geçmeyecektir. Halkın sırtındaki kambur azalmayacaktır.
Herkes hatırlayacak! Bir dönem devletin Sümerbank’ı vardı. Halk tekstil ihtiyacının çok büyük bir kısmını buradan sağlardı. Özel sektörü de dengede tutardı. Aynı veya benzeri yapılar oluşturulmalı. Tarım Kredi Kooperatifleri gerekirse her mahalleye açılmalı, sunulan mal ve hizmet son derece düşük bir kar marjı ile satılmalı. (Şu anki Tarım Kredi Kooperatiflerinin mevcut marketlerden çok da bir farkı yok. Mutlaka istenilen düzeye çekilmeli)
Bu da yetmiyormuş gibi ekonomik sıkıntılar içerisinde kıvranan halkın bu durumundan nemalanmak isteyen siyasiler, var olan sıkıntıyı en üst düzeye çıkartmanın yollarını arayarak, bir kaos, bir kargaşa ortamı yaratmanın, siyasi rant peşine düşmenin hesabı yapmaları halkın sabrını taşıracak noktaya getirmektedir. Özellikle ülke yönetimine talip bir partinin liderinin, “Elektrik faturamı ödemeyeceğim” çıkışı, halkı hukuksuzluğa ve kanunsuzluğa teşvik etmesi, halkta, “Yeter artık! İnin sırtımızdan, yeter sizi taşıdığımız” feryatlarının duyulmasına neden olmuştur.
Siyasi cıvıklığın ve çirkinliğin hat safhaya çıkması, halkın aklı ile alay edilmesi, sıkıntı üzerine sıkıntı bindirilmesi, sosyal patlamalara zemin hazırladığı asla unutulmamalı. Bunun altından da kimse kalkamaz.
Bunun yanı sıra, muhalif altı partinin bir araya gelmesi, halkın sıkıntılarının, problemlerinin çözümü için bir fırsat, bir şanstı. Ama dağ fare doğurdu. Altı saate yakın süren toplantıdan halkın yarasına merhem olacak bir sonuç çıkmadı. Bir araya gelmişken, ekonomik sıkıntıların giderilmesi konusunda çözüm önerilerini muhteva eden bir bildiri kaleme alamazlar mıydı? Halkta, “Bak bizi düşünen birileri var” der gönlüne su serpilirdi. Siyasi rant bu kadar mı her şeyin üstüne çıktı? Yazıklar olsun.
Kimse unutmasın ki, bu halk kendine yapılanları unutmayacak, sandıkta bunun bedelini ödetecektir!
İsmet Taş – İç Anadolu Birliği Genel Başkanı
Dünya Muhabirler Birliği Türkiye Başkanı
İsmet TAŞ
Punto:
Dinle