Piyasalar

Kaliteli Gençlik

Punto:
Kalitenin sayıya galibiyeti yasası… Yasa Allah’a aittir. Sayıca az bile olsa, kaliteli, bir toplum kalitesizlere galip gelir. Kur’an’da Talut ve Calut kıssasını okuyun lütfen: “Nice sayıca az sayıca topluluk, nice sayıca çok kalitesiz yığına galip gelir (Bakara 2:249).” Her şeyin kalitelisi ve kalitesizi var: İlim, siyaset, ekonomi, hukuk, sanat din ve eğitim. Şu anda Türkiye’nin en temel sorunu bu: Kalite… İnsan fıtratı kalite ister; doğal olarak her yaratılan kaliteye taliptir. KALİTESİZLİK HELAK OLMAKTIR. Biz şu anda bir helâkin içindeyiz. Biz helâki yaşıyoruz. İlk 500’de Türk üniversitesi yok. Bilimsel çalışmalara yapılan atıflarda sonlardayız. Türkiye dünya devleti olmalı. Ancak, sistemin eğitim, bilim ve teknoloji ayağının topal… Büyük devlet olunacaksa, üniversiteleri de dünyanın en iyisi olmalıdır. Uzun yıllardır dünya bilimine katkı yapmadık. Türkiye bunun ezikliğini yaşıyor. Yabancılar da bize küçümseyerek bakıyor. BİR ÜLKEDE ÜNİVERSİTE YOKSA ÇOK KÖTÜ DEMEKTİR. ÜNİVERSİTE OLUP DA, AMAÇSIZ VE EKSİK EĞİTİM YAPIYORSA, ÜLKE MAHVOLMUŞ DEMEKTİR Biz mahvı yaşıyoruz… Örnek bir üniversitemiz yok. Harvard, Yale, Stanford denildiğinde ABD eğitiminin esası, Kembriç, Oxford denildiği zaman İngiliz eğitim sistemini temsil eden üniversite anlaşılır. Sorbon ise Fransa’nın… Türkiye’nin de karakteristiklerini ifade eden dünya çapında üniversiteleri olmalıdır. BU BİR BİLİMSEL BAĞIMSIZLIK SAVAŞIDIR. Bu bilim ve kültür seviyesiyle bir millet yaşayamaz. İnsanlar 2’ye ayrılacaklar; a) Teknoloji üreten ve ihtiyaçlarını kendileri karşılayabilen akıllılar, efendiler, medeniler, b) Teknoloji fukarası, başkalarına muhtaç, cahiller, köleler, yabaniler. İkinci gruptakiler yok olmaya mahkûmdurlar. Üniversite deyince, bilim ve araştırma politikası, bilim felsefesi olan, hedef ve amaç koyan bir birim anlaşılır. Türkiye’de kamu üniversitelerinde öğretim üyeliği, bankomat memurluğu gibidir. Profesör olan biri, artık ölünceye kadar işini garantiye almıştır ve ders dâhil hiçbir iş yapmak zorunda değildir. 25 yıl hiçbir iş yapmadan tam maaş ve ek ders ücretlerini de alarak emekli olabilir. Hâlbuki bilim insanı, sorulmasa da görüşünü ortaya koyandır. O’na rical, aydın, münevver özelliği kazandırılmalıdır. Üniversite öğretim üyesine bilim adamı kişiliği ve duruşu verilmelidir. ÖĞRENCİ, YA DA GENÇLİK Üniversite öğrencisi resmen 28 hafta eğitim yapmaktadır. Yani yılın yarısı.  Bu sürede üniversite öğrencisi çalışması gereken zamanının sadece  %8’ini, öğretim elemanı ise % 4’ünü verimli olarak geçirmektedir. Hâlbuki üniversitede, hocası ve öğrencisiyle 12 ay eğitim ve öğretim yapılmalıdır. Üniversite yan gelip yatma yeri değildir. Öğrenciler fakülteye ilk geldikleri gün, yetişmiş hocaların projelerinde yardımcı araştırıcı olarak çalışmaya başlamalı ve yüksek miktarda burs almalıdır. Öğrenciler daha ilk yıldan itibaren reel sektörde (oku+öğren+çalış+yetiş) sistemiyle eğitim ve öğretim görmelidir. ÖĞRENCİ KENDİ DALINDA DÜNYANIN EN BİRİNCİSİ OLMALIDIR. En ikinci olmanın hiçbir anlamı olmadığının farkına ve şuuruna ermelidir. Ona bu bilinç aşılanmalıdır.   BEŞ YILLIK EĞİTİM SONUNDA, ÖĞRENCİLERİN TAMAMINA “KÜLTÜREL KODLAR” VERİLMELİDİR: OKUYAN YAZAN, çok iyi 2 YABANCI DİL, fiyat esaslı değil değer esaslı, “tek dünyalı ikiyüzlü değil, iki dünyalı tek yüzlü”, SEVMEYİ SEVİLMEYİ bilen, kendisiyle BARIŞIK gençler. TARİH; özel yazdırılmış siyasi, ekonomik ve karşılaştırmalı Türk, İslam ve dünya tarihi öğrenen. EDEBİYAT ve şiire aşina, usta kalemleri tanıyan ve ezberleyen... MUSİKİ; sanat ve halk müziği SAZLARINDAN birini veya bir kaçını çalan, usul ve makam bilgisine sahip, bazı eserleri icra eden ve okuyan… En az üç yörenin FOLKLORUNU kurallarına göre oynayan,   SİYASET; Türkiye ve dünya siyasetini yakından takip eden, tartışan, ayda bir siyasi münazaraya katılan, Kendi branşına ilaveten HUKUK, MİMARİ, SAĞLIK ve buna benzer gerekli bilgilerle donatılmış, TÜRK TÖRE, ADAP VE MUTFAĞINI ve değerlerini iyi bilen, SPOR yapan, 3 günde bir DERS DIŞI KİTAP okuyan, tartışan: 5 YILDA 500 KİTAP… KUR’AN: Mealinden sindirerek ve özümseyerek okuyan, öğrenen ve bilen. Vahyi hayatına katan... KODLAMA bilmeden üniversiteden mezun olmayan, 3 D YAZICI kullanıp madde üretebilen, DEĞİŞİMİN tadını öğrenip, değişmeye ve gelişmeye açık, DÜŞÜNEN, BULAN VE KEŞFEDEN SORGULAYAN VE ELEŞTİREN Ve nihayet “BEN YAPARIM” diyen. “Ligimiz Türkiye ligi değil, dünya ligidir, ben dünya liginde de oynarım” diyebilen… Rabbimiz bizi affet. Senin kalite esaslı yaratışına ihanet ettik. Bizi akıl tutulmasından kurtar lütfen. Biz Seni sınırsızca övüyor ve çok seviyoruz Allah’ım. Hayırlar diliyorum Ankara, 08 Şubat 2020 Prof. Dr. Orhan Arslan