Piyasalar

İslamda Aile ve Tek Adam Yönetimi

Punto:
İslam dünyası ciddi sorunlarla karşı karşıya. Bunların çoğu siyasetten kaynaklanıyor. Bir çok İslam ülkesi halkın hiç söz sahibi olmadığı aileler tarafından yönetiliyor. Halkın devleti diyebileceğimiz doğru-dürüst bir örnek yok. Belki bunun tek istisnası Türkiye'ydi. Ama partili CB sistemine geçildiğin beri Türkiye'de artık halkın egemen olduğu bir devlet değil. Demokrasinin İslam dünyasında tutunamamasının bir çok sebebi var. Bunların bazıları ideolojik, bazıları aile, grup çıkarları, sınırsız, dizginsiz ihtiraslarla ilgilidir. Meselenin ideolojik yanı, Müslüman düşünürlerin devlet ve iktidarları denetleyip sınırlayacak mekanizmalar üretememeleridir. İslam, haksızlık karşısında susmayı dilsiz şeytanlık olarak nitelendirmesine rağmen söz konusu yönetimler olunca bu ölçü bir kenara atılarak susmak İslam'ın bir rüknü haline getirilmiştir. Özelikle Eşariliğin yöneticilere biçtiği misyon ve ulul emre uyma konusunda getirdiği yorum her türlü zulmün, haksızlığın sükut ve itaatle karşılamasının nedeni olmuştur. Bugün yönetimden kaynaklanan adaletsizliklere karşı vatandaşın nasıl bir tavır takınacağına dair kurumlaşmış bir İslami yaklaşım mevcut değildir. Eşarilik neredeyse ululemre kayıtsız şartsız bir itaat emreder. Türklük dünyasının kahir ekseriyeti Hanefi, dolayısıyla itikadi mezhep açısından Maturididir. İmam-ı Maturidi çağının çok ilerisinde olan,akla büyük önem veren büyük bir din bilginidir.İmam-ı Azam Ebu Hanife'nin görüşlerini sistemleştirerek itikatta iki önemli mezhepten birinin imamı olmuştur. İmam-ı Maturidiyi Eşari'den ayıran hususlardan biri de ululemre itaat konusunda getirdiği görüşlerdir. Maturidi, sizden olan ululemre uyunuz ayetini yöneticilere isnat etmez. Zalime itaatin Allah'ın adalet sıfatıyla bağdaşmadığını söyler. Ancak zulme itaatsizliği de isyan noktasına çıkarmaz. Aslında bu görüşü ile bize üzerine siyasi bir sistem kuracak kriterler sunar. Zalime boyun eğmemekle, isyan etmemek arasında bir paradigma oluşturmanın yolunu açar. İtaatsizlik her zaman isyan veya kalkışma değildir, bu aslında bugünkü anlamıyla belli sınırlar içinde kalarak muhalefet etmek anlamına gelmektedir. Bir başka ifadeyle halkın muhalefet ederek yöneticileri denetlemesi ve frenlemesidir. Maturidi'nin iman-küfür konusundaki görüşleri de günümüz dünyası açısından önemlidir. Ona göre, Allah dünyanın imtihan yeri olduğunu belirttikten sonra herkesi inanma ve güzel işler yapma noktasında serbest bırakmıştır. Onun için Allah'a inanma ve O'nun emirlerini yerine getirme konusunda güç kullanılamaz. Dileyen inanır güzel işler yapar, dileyen inanmaz. Hiç kimse inanç ve veya inançsızlığından dolayı baskı altına alınamaz. Maturi'nin zoru bir inandırma ve ikna aracı olmaktan çıkaran bu görüşü bugünün bile ilerisinde olan bir görüştür. Ne yazık ki bu görüşler üzerinden bir siyasal sistem kurulamamıştır. Yaşadığı dönemde bile yöneticiler kendilerine mutlak itaati emreden ekollere rağbet etmişlerdir. O dönemde Semerkant'ta ehli sünnet ve'l Cemaat iki okul tarafından temsil edilmiştir: İyaziye ve Cüzcaniye. İmam-ı Maturidi Cüzcaniye ekolünün başı ve İmamıdır. İki ekol arasındaki fark İyaziye'nin Maturididen farklı olarak ululemri sultana tahsis etmesi ve devlet başkanının yanlışlarının açıkça eleştirilmesine karşı çıkmasıdır. Onun içindir ki Samaniler o dönem İyaziye ekolüne mensup hocalarla çalışmayı tercih etmişlerdir. İtikadi mezhepte Hanefilerin imamı olmasına rağmen Maturidiliğin kağıt üzerinde kalması biraz da yöneticilerin yanlışlarına karşı eleştiriye cevaz vermesi, hatta bunu bir dini yükümlülük haline getirmesi ile ilgilidir. Günümüzde yönetimlerden kaynaklanan sorunlara bakıldığında Maturidinin ne kadar haklı ve gerçekçi olduğu ortaya çıkmaktadır. İmam-ı Maturidinin görüşleri üzerinden bir siyaset kuramı oluşturulabilseydi bugün İslam dünyasında ne aile devletleri, ne de tek adam yönetimleri olacaktı. Sultanın yanlışlarına karşı eleştiri ve muhalefet imkanı getirerek yönetimleri halkın denetimine açan Maturidilik bir anlamda halk egemenliğine giden yolu da açmıştır. Ne yazık ki bugün bizden-ondan ayrımı ve zulmü bile olumlayan sakat siyasal kültür İmam-ı Maturidinin on asır önce açtığı yolu kapatmıştır. Türk-İslam dünyası yeni bir medeniyet hamlesi yapacaksa önce bu yolu açmak durumundadır.Zira söz hürriyetinin olmadığı yerde yeni bir medeniyet kurulamaz. Not: Bu makalede Dr.Ahmet Ak'ın Büyük Türk Alimi Maturidi ve Maturidilik isimli kitabından yararlanılmıştır.