İsmet TAŞ
Punto:
Dinle
Allah Kitabında Irkçılığı, “ Ey insanlar, gerçekten, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler ( şeklinde ) kıldık. Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün olanınız, takvaca en ileride olanınızdır. “ (Hucurat Suresi 13) ve benzeri birçok ayetinde şiddetle reddetmiştir.
Allah’ın Peygamberi ise, “Allah sizin dış görünüşünüze ve mallarınıza bakmaz. Ama o sizin kalplerinize ve işlerinize bakar. İslâm, Cahiliyetten kalma ırkçılık ve kabileciliği ortadan kaldırmıştır ..
Rabbiniz de birdir, Dininiz ve Peygamberiniz de birdir. Arabın Aceme, Acemin de Arab üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Yine kızılın kara üzerine, karanın da kızıl üzerine üstünlüğü yoktur. Hiç bir milletin diğerine üstünlüğü yoktur. Yalnız takva bakımından biri diğerine üstün olur.”Diyerek, Kur’an hükmünü insanlığa mesaj olarak iletmiştir.
Irkçılık, Allah ve Peygamberi tarafından yerin dibine gömülmüştür. Dolayısı ile hiçbir Müslümandan en ufak bir ırkçılık söylemi duyamazsınız. İnanca terstir, ahlaka terstir, insan olmaya terstir.
Yunus Emre ne güzel söylemiş; “Yaratılanı severim, Yaratan’dan dolayı”
Dünyadaki birçok düşünür ve bilim adamı da ırkçılığı şiddetle reddetmişlerdir.
İşte Peerre Berton, “ Irkçılık cahilin sığınağıdır. Bölmek ve yok etmek ister. Özgürlüğün düşmanıdır ve kafaya kafaya çarpışıp yok edilmeyi hak eder" İşte Martin Luther King; "Kuşlar gibi uçmasını, balıklar gibi yüzmesini öğrendik! Ancak , bu arada çok basit bir sanatı unuttuk; kardeş olarak yaşamayı..." Diyerek bütün insanlığa mesajlarını vermişlerdir. Ne hazindir ki, bu mesajlar insanlığın genelini yeteri kadar etkileyememiş ve ırkçılık adına toplu katliamlardan tutun da, soykırıma varıncaya kadar insanlar yok edilmişlerdir.
Bizler ne kadar kardeşlikten, dostluktan, barıştan, insan hak ve hürriyetlerinden bahsedersek bahsedelim, egemen ülkeler, maalesef yeri ve zamanı geldiğinde, kendisinden başkasını asla kabul etmemiş, hayat hakkı tanımamış koyu birer ırkçı olmuşlardır.
Bütün barış, kardeşlik, dostluk, hürriyet söylemleri, türküleri sözde kalmıştır.
Ama görünüşte istisnasız herkes ırkçılık karşıtı, ırkçılık düşmanı, barışçı ve insan hakları savunucuları, Demokrasi havarileri kesilmişlerdir.
Yani tam bir takiye yapılmaktadır.
Ülkeler ve milletler arasında bunun tek bir istisnası var.
Türk - İslam Tarihine baktığınızda ırkçılıktan eser göremezsiniz. Çünkü İslam, haydut bir toplumdan, sahabe toplumu oluşturmuştur. Dolayısı ile, Türk-İslam Kültürü ve onun yılmaz savunucuları, Arabı, Acemi, Farsı, Yahudi’si, Hristiyan’ı vs. Hangi milletten, hangi dinden, hangi renkten olursa olsun bütün insanları eşit görür. Sadece üstünlük takva ile dir der. Yani yaptığı hayır ve hasenatlar, sevaplar, iyiliklerle üstünsündür. Peygamber Ümmetine, “ Hayır da yarış ediniz” buyurmuştur.
Türk-İslam Toplumu bu özelliğini, savaşta, barışta, ilerlemede, medeniyet hamlelerinde kalkınmada göstermiştir. İstanbul’un fethinde boşuna söylenmemiştir, “Kardinal külahı görmektense, Osmanlı Sarığı görelim” diye.
Her şey bu kadar açık net iken, yani sporcusundan, bilim adamına varıncaya kadar aklı başındaki bütün insanlar ırkçılığı lanetleyip, bununla savaşırken, neden bazı ülkeler, bir takım uluslararası örgütler, ırkçılık yandaşlığı yaparak insanları ırki , dini veya mezhebi olarak ayrıma tabi tutuyorlar. Ve işin en korkunç olanı da birçok ülke buna çanak tutuyor. İşte en son, ırkçı baskılardan bıkan Mesut Özdil’in Alman Milli Takımını bırakması gibi.
Elbette ırkçılıkla savaşın tarihine baktığımızda yüzlerce binlerce insanın bu uğurda hayatını verdiğini görürüz. Yine dünya da olan bütün savaşlarda en büyük caniler, en büyük katiller, ırkçılardan çıkmıştır. Hitler gibi, Mussolini gibi, Çinliler ve Ruslar gibi. Çok ilginçtir, en büyük zulmü gören Yahudiler olmasına rağmen, bugün kü dünyanın en büyük ırkçıları da yine Yahudilerdir.
İnsanlığın başına bela olan bu tip ırkçılar yetmiyormuş gibi, bir çok ülke yöneticilerinin de, “Gizli Irkçı” olduğunu görüyoruz. Yani dışarıya karşı şiddetli ırkçılığa savaş veriyor ama iç dünyasında ırkçılık yatıyor. Ve bu canavar değişik olaylar neticesinde ortaya çıkıyor. İnsanlar kendilerini daha fazla saklayamıyorlar. Kinlerini ve nefretlerini kusuyorlar. Muhammet Ali’nin, Mesut Özdil’in ve benzerlerinin başına gelenlere baktığımızda bunu daha net olarak görürüz. Görünen o ki, insanlık var olduğu müddetçe, ırkçılık da var olacaktır. Bizlerin insanlık adına ırkçılık ile savaşımız aralıksız olarak sürecektir. Bu konuda en büyük silahımız, İslam’ın ırkçılığa karşı açtığı savaş ve ecdadın insanlığa sunduğu barış, kardeşlik dostluk ve medeniyet eli. Yani şanlı tarihimiz.
“Sen onlardan olmadığın müddetçe, onlar senden olmaz” hadisi de ırkçılığın süreklilik arz edeceği gerçeğini ortaya koymaktadır.
Bu da ırkçılık ile savaşın sonsuza dek süreceğini göstermektedir.
Her mü’min, her inanan ırkçılığın en büyük düşmanıdır. Ömrünü insanlığın kurtuluşuna adayan inananların en büyük hedefi ırkçılığı tarihe gömmektir.