Empati kavramını sakız gibi sürekli çiğneyip,sonra tükürüp atıyoruz.
Konuştuğumuzun çeyreği kadar bile içselleştiremiyoruz.
Sokakta,mecliste,iş yerlerinde,medyada vs. nerede görebiliyoruz ?
EMPATİ;muhatabımızın düşüncelerini/duygularını anlama yeteneğidir.
Tabii burada en önemli husus “dinleme ahlakı”dır.
Aslında sedece anlamak değil,bizzat “o”olabilmektir.Tam olarak o olduğumuzda ancak onu tam anlayabiliriz.Kendi paradigmamız ile başkasını nasıl anlayabilir,özdeş olabiliriz ki.
“Aynı dili değil,aynı duyguyu paylaşmaktır anlaşmak için”der Mevlana.
Ama biliyorum zor iş.
Peki anladık da da ne oldu.Elbetteki anlama bile çok önemdir,ama yeterli değildir.
Bence “anlama” işin %51’idir.
Kalan %49’luk kısmı ise empatik algı,
”harekettir”.
Yani eyleme geçmek,anladığımız duygu ve düşüncelerinde “pozitif “ bir çıktı (sonuç) için elimizden gelenin en iyisini yapmaktır.
Zincir ancak bu üçüncü halka ile birlikte tamamlanır.
Duygu ve düşüncelerin tamamen doğru olması mümkün olamayabileceği gibi ,bizim de “yanlış”ları onaylamamamız sonucunu doğurmaz.
Önemli olan negatif,yıkıcı bir çıktı üretmemektir.
Ulaşması mümkün olmayan birisine aşık olduğunu söylediğinde “ulan sen kim o kim” dememiz kadar “yürü aslanım” (sonucu itibariyle bu da negatif çıktıdır) dememiz de olumsuz sonuç yaratır.
Kanaatimce takip edilmesi gereken yöntem,Sokrates gibi sorunu önce sorularla küçük parçalara bölmek ve ardından kendisinin parçaları tekrar toplayarak farkındalığını sağlamasına yardımcı olmaktır.
Tabii,Eril,dişil beyin farklılıkları da empati yetenekininde belirleyici oluyor.Dişil beyin daha duyarlı olmakla beraber,üçüncü halka olmasa bile sadece kendisinin aktif olarak dinlenmiş olmasından bile tatmin olurken,eril beyin özellikle üçüncü halkayı arar.
Şimdiye kadar okuduğum psikoloji,kişisel gelişim vs. kitaplardan edindiğim kanaatimi şöyle özetleyebilirim.
Karşınızdaki insana bir katkı sağlamak istiyorsanız;
Bir,yargılamadan “dinleyin”.
İki,içinde bulunduğu olumsuz durumdan sıyrılabilmesi için “umut” ışığı gösterin,
Üç,verdiğiniz umuda ulaşabilmesi için de “güç”(motivasyon,enerji,destek) verin.
İnanç varsa,imkan da vardır,çıkışta.
Bu üçüncü evresinde yok isek empatiden filan bahsetmeyelim lütfen.
Empati yeteceğimizin göstergesi,bu kavramı çok iyi bilmemiz değil,şifa arayan birilerinin kapımızı çalıp çalmadığı,sıkıntılı bir anında akıllarına bizim gelip gelmediğimizdir.
Sahi çevremizde kime şifa olduk,hiç düşünüyor muyuz?
“Her insanın aynalara göstermediği bir yüzü ve kimseye söylemediği bir hüznü vardır...” der,Robin Sharma.
Çevremize bakıp aradık mı?
Empati ,sadece muhatabımızı gerektiği zaman ferahlatma,huzura kavuşturma ve ipten almakla kalmaz,bizi de iyi/güzel insan olma yolculuğun da destekler,temiz bir kalp ve açık bir bilinç sahibi olmamız için tuğla taşır.
Empati oranı,sabit değil,çevresel faktörler ile artar ya da azalır,yani bulaşıcıdır da.
Empatinin harcı,akıldan ziyade kalptir.Bunun için elinizi uzattığınız insanın önce kalbine dokunun,oradan beynine kestirme bir yol vardır.
Her insan,muhatap olduğu insanın beynine ya çöp döker yada mevcut çöpünü temizler.
Onun için pozitif insanlar gelirken,negatif insanlar giderken mutlu oluruz.
“ya yaşarken sen bundan hiç hoşlanmazdın,şimdi cenazesine niye geldin?”diye soran arkadaşına,
kafasını uzatıp mezara bakıp ardından “sadece öldüğünden emin olmak için” geldim diye cevap verilen biri aslında hiç yaşamamış demektir.
“Bazı insanları sebepsiz seversin. Bazılarına bin sebep arar, yine sevemezsin.” der ya,Neyzen Tevfik.İşte o tek sebep “pozitif” olmaktır.
Empati sosyal barış/huzur için çok önemli olduğu için Danimarka’da ders olarak okutuluyor zaten.
Ezcümle,
“İnsan insanın kurdudur” ya da “insan insan için şifadır.
Hangi seçeneğe harç taşımamız,yaşanabilir bir dünya inşası için katkı sağlar,tercih bizim.
Mahmut Esfa Emek