Piyasalar

İNANÇ EKSENİNDE SOSYOLOJİ ALGIMIZ

Punto:

İnsan yaşamı içinde gerçekleşen tüm olguların bir takım sebepleri olduğu gibi bir takım süreçleri de bulunmaktadır. Burada meseleyi hem sosyolojik olarak hem de vahy (Kur’an-ı kerim) ekseninde ele alarak bir takım karmaşıklıkları önlemek istiyoruz. Öncelikle meseleye girerken kısa da olsa tanımlamalar yapmak yerinde olacaktır. Kur’an-ın önce indiriliş nedenini, kapsamını anlamaya çalışalım; Kur’an-ı Kerim insanlığa yol gösterici bir kitap olduğundan bahseder ‘’bu kitap inananlar için bir yol göstericidir’’(Bakara-2) kitabın yol göstericiliği hem tanımsal olarak hem de kapsam olarak ortaya koyduğu yaklaşım kendine has üslubu ile karşımıza çıkmaktadır. Bir taraftan iman kavramını tanımlar, diğer taraftan ise iman ettikten sonraki süreçlerin kapsamına dair yaklaşımlar içerir. ‘’Kullarım sana, benden soracak olurlarsa, şüphesiz ki ben onlara yakınım. Dua edenin duasına icabet ederim. (Öyleyse) onlar da benim davetime icabet etsinler ve bana iman etsinler ki (akıl, doğruluk ve olgunluk sahibi olan) rüşt ehlinden olsunlar’’ (2/Bakara 186). ‘’Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Resûl’e itaat edin. Sizden olan (Müslim/şirki terk ederek tevhidle Allah’a yönelen) yöneticilere de (itaat edin). Herhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz, şayet Allah’a ve Ahiret Günü'ne inanıyorsanız (o meseleyi çözmek için) Allah’a ve Resûl’e götürün. Bu, daha hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir.’’ (4/Nisâ 59) şimdilik bu ayetlerle yetinmeye çalışalım zira benzer kapsamda yüzlerce ayet mevcuttur. Biz burada inanç eksenli insan tasavvurunu biraz açıklayıp sosyoloji ile ilişkisinin ayrımına dair yaklaşımları anlatmaya çalışalım. İslam inancı yani vahy eksenli insan ve bu vahye tabi olan insanın nitelikleri, davranışları ve nihayetinde zihinsel(düşünce) yapılarının belirleyicisi olarak inancın olduğu söylenebilir. Yani bireyin diğer toplumla ilişkilerinde ki davranışların belirleyicisi kur’an olmalıdır. Kur’an sadece yaşamın dünya sürecinde ki kapsamını değil aynı zaman da öldükten sonra ki süreçlere dair de bilgi ve algı oluşturmaktadır. Bu bilgiler dünyada ki yaşam süreçlerinde kişilerin öldükten sonraki ödül ve ceza inançları duygularının canlı tutulması ile belli davranışları yapmaları ya da yapmamaları konusunu öne çıkarmaktadır. Vahy inanan ve bu çerçevede hayatlarını yürütmeye çalışan bireylerin yaşam olguları sosyolojinin konusunu oluşturduğu gibi vahye uymayan, Allah’a inanmayan birey - toplumların davranış ve oluşturduğu kültürel yapıların da ilişkileri sosyolojinin konusudur. O halde sosyolojinin bilim olarak bir insan –toplum tasavvuru olmazken inancın (vahy eksenli yaklaşımların) birey- toplum tasavvuru vardır. Ve olmalıdır da… Burada sosyoloji ile inançsal yaşam arasında bazı ayrışmaları veya yaklaşımları ortaya koymak gerekmektedir. Kur’an bir insan-toplum tasavvuru yaparken; sosyoloji, bu eksende oluşan birey ve toplum değişkenlerini sebep- sonuç ekseninde ele alarak oluşan yeni durumu açıklar. Din ideal toplum-birey konularını ele alırken belli sınırlar çizerken, sosyoloji ideal topluma giden süreçlerde ki oluşan sosyal psikoloji ve bileşenlerinin tüm olgularının ilişkilerini belli metotlarla ortaya koyar. Din birey- toplum ihtiyaçlarında ki anlayışı öğütlerken, sosyoloji, toplumun ihtiyaçlarının, ihtiyaçla birlikte değişen ve gelişen yeni durumlarda ki insan- toplum ilişkilerini açıklar. Din devlet yönetimindeki işleyiş konusunda yapılması gerekenleri öğütlerken, sosyoloji, siyasetin tüm bileşenleri ekseninde ki olguları ve toplumdaki davranışlarla olan ilişkisini inceler. Dinin öldükten sonraki dünyaya dair söylemleri içerirken, sosyoloji bu konuda sadece bu duruma inanan toplum ilişkilerini ve davranışlarını dikkate alır. Özetlemek gerekirse; Din bir yaşam sosyoloji önerisini içermektedir. Bilimsel sosyoloji dediğimiz ise bir yaşam önerisi yoktur. Daha çok hayatın içinde olup bitenlerin; nelerden etkilendiği, neyi etkilediği, oluşan yeni durumun toplumdaki değişimlerini ele alır. Sosyoloji müntesiplerininin elbette bir birey ve toplum tasavvuru olabilir. Bu belki ayrı yazılacak bir yazı olabilir. Kısaca inançla sosyoloji arasında bir bağ vardır lakin bir birinin aynısı değildir olamaz da. Biri (sosyoloji) diğerini incelerken nesnel yaklaşır. Dinin ise böyle bir amacı yoktur. Din belli sınırlar koyarak gösterdiği amaca odaklandırır. Sosyoloji ise ister inançsal olsun ister seküler olsun tüm olguların ilişkilerini inceleyerek bize bilgi kaynağı oluşturur.