Piyasalar

İmansız, İzansızdır!

Punto:
“Körle gören, karanlıkla aydınlık, gölge ile sıcak bir olmaz.” (Fâtır 19–21) Fâtır suresinin on dokuzuncu ayetinin sonundaki ‘basîr’ ifadesi Kuran’da daha pek çok ayette farklı gramer yapıları içinde karşımıza çıkmaktadır. İsim fiil olarak anlamı şöyledir: Gören, basiret sahibi, öngörülü, bilen, âlim, vukuf ve malumat sahibi, anlayışlı… Aklı ve vicdanı Kuran’la aydınlanmış kimse, amel-i salih sahibi, basireti açılmış, bahtiyar zümresinden olmuştur. O, ilahi gerçekleri imanla elde ettiği basiret gözüyle görür, bilir. Karanlık, ister gerçek olsun ister mecaz olsun, gerçeği gizler. Karanlık vesvesenin ve pagan kültürünün de tarlasıdır. Putperestlik karanlıkta hayat bulmaktadır. Kuranî bilgi ve basiret ise her türlü karanlığın lâmbasıdır. Sıcak ve soğuk da zıtlık içerir: Çölle vaha bir değildir; biri hayatı tehdit ederken diğeri hayatı güvende tutar. Çölde öldürücü sıcak var ve hayat bahşeden su yokken; vahada hayatı idame ettiren su ve ağaç gölgesi vardır. Çöldeki insan vahaya ulaşınca ancak selamete ulaşmış olurken, çölde kalan kişinin helak olması kaçınılmaz bir son olacaktır. Mecaz olarak ise, sıcak ve gölge, Kuran’a yakınlık ya da uzaklık olarak da yorumlanabilir: Kişi, iman vahası olan Kuran’a ulaşamadan emniyette olamaz; nefs çölü (Kuran’sız hayat) korku ve ihtiyaç çölüyken, iman vahası, nimetin, güvenin ve huzurun evi olacaktır. Kişi Kuranî bilgiye ve imana erişememişse basiret gözü açılmayacak ve ilahi gerçekleri göremeyecektir. Demek imansız, izansızdır ve çöldedir. Rabbimiz uyarıyor: “Resûlüm! De ki: Göklerin ve yerin Rabbi kimdir? De ki: Allah’tır. O halde de ki: O’nu bırakıp da kendilerine fayda ya da zarar verme gücüne sahip olmayan dostlar mı edindiniz? De ki: Körle gören bir olur mu hiç? Ya da karanlıklarla aydınlık eşit olur mu? Yoksa O’nun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da bu yaratma onlarca birbirine benzer mi göründü? De ki: Allah her şeyi yaratandır ve O, birdir, karşı durulamaz güç sahibidir.” (13 / 16) Sonuç: İslam dünyası Batı’nın pagan kültürüne aklını kaptırmış durumdadır. Oysa Batı’nın, yücelttiği seküler toplum anlayışıyla ulaştığı yer, nefs çölünden yahut karanlık odadan ötesi değildir. Batı’da dini ahlakın yok olması, evliliğin bitmesi, yalnızlık, şişmanlık, uyuşturucu, alkol, derin iç boşluk, bunama vb. onlarca baş edilemez fiziki ve ruhsal rahatsızlık, kartopu gibi büyümeye ve toplumu çürütmeye devam etmektedir. Müslümanlar, Kuran vahasına koşmazlarsa, onlar da batılı kavimler gibi, helak olmaktan kurtulamayacak gözükmektedirler. (M.Talât Uzunyaylalı)