Mehmet Talât Uzunyaylalı
Punto:
Dinle
“Sûr’a üflenince, Allah’ın diledikleri müstesna olmak üzere göklerde ve yerde ne varsa hepsi ölecektir. Sonra ona bir daha üflenince, bir de ne göresin, onlar ayağa kalkmış bakıyorlar!” (Zümer 68)
Sûr ifadesi Kuran’da on ayette daha geçmektedir. Bu ayetlerde Sûr sözcüğü bir şeyin olması ve olan bir şeyin artık olmaması anlamında kullanılmıştır. Nitekim Rabbimiz, bir şeyin vücudunu yaratmayı dilediğinde o şeye ‘ol’ diye emir verince o şey oluvermektedir. (Kuran 6/73) Bir şeyin artık olmamasını dilemesiyle birlikte de o şey artık olmamaktadır. Kuran’da, Sûr kavramı, varlığın hem tamamen ölmesi eylemini ve hem de dirilmesi eylemini karşılayan bir ifadedir. (Kuran: 18/99, 20/102, 23/101, 27/87, 36/51, 50/20, 69/13, 78/18)
Sûr’a birinci kez üflendiğinde dünyayla ve evrenle ilgili manzara, yedi yahut yetmiş ya da yetmiş bin şiddetinde bir depremin başlamış olması ve bu durumun biçimli her varlığı biçimsiz hale sokması adeta parçalayıp yok etmesi yahut varlığı bir hamur bir çamur gibi yoğurup bırakmasıdır. Kuran, bu sahneleri bize şöyle açıklamaktadır: “O gün (kıyamet gününde bakarsın ki) biz onları, birbirine çarparak çalkalanır bir halde bırakmışızdır…”; “Artık Sûr’a bir defa üflendiği, yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirine tek çarpışla çarpılıp darmadağın edildiği zaman, işte o gün olacak olur (kıyamet kopar).”
Birinci Sûr; evrenin ölümü demektir. Bu durum, yok olanın yerine, ebedî âlemin yaratılması sürecini de başlatan ilahî eylemin adı olmaktadır. İkinci ‘Sûr’la nelerin başlayacağını ise yine Kuran’dan izleyelim: “Nihayet Sûr’a üfürülecek. Bir de bakarsın ki onlar kabirlerinden kalkıp koşarak Rablerine giderler.”; “Sûr’a da üfürülmüş, böylece onları bütünüyle bir araya getirmişizdir.”; “O günde Sûr’a üflenir ve biz o zaman günahkârları, gözleri korkudan gömgök bir halde mahşerde toplarız.”; “Sûr’a üflendiği zaman artık aralarında akrabalık bağları kalmamıştır; birbirlerini de arayıp sormazlar.”; “Sûr’a üfürüldüğü gün, göklerde ve yerde bulunanlar, dehşete kapılır. Hepsi boyunları bükük olarak O’na gelirler.”; “Sûr’a üfürülür; işte bu, geleceği vaadedilen gündür.”; “Sûr’a üflendiği gün, bölük bölük Allah’a gelirsiniz…”
Sûr nedir? Ne olabilir? İslamî kaynaklarda, bir vasıta bir araç olarak Sûr, mahiyeti bilinmeyen, dünyadaki aletlere benzemeyen, ancak hadislerde ‘boru’ diye tanımlanan bir âlete benzetilerek açıklanmaya çalışılmıştır.
Sûr’a kim üfleyecektir? Yine İslam din kaynaklarında bu vazifeyi, tabii varlıklar ve onların düzeniyle ilgili görevlerin başındaki dört büyük melekten biri olan İsrafil (as)’ın yapacağı bildirilmiştir.
Sonuç: Sûr’a üflenmesi varlıkla ilgilidir; varlığın Allah Teâlâ’nın ‘dönün!’ çağrısına iradi olarak değil de tabii bir şekilde uymasıdır. ‘Yıkıl, dağıl, çök!’ emrini insan, hayvan, bitki işiteceği gibi güneş, gezegenler, derin uzaydaki yıldızlar ve gök cisimleri de duyacak ve emre uyup öleceklerdir. Sûr’a birinci üfleniş, hayatı mümkün kılan her türlü imkânı ortadan kaldırırken; Sûr’a ikinci üfleniş de, Rabbimizin vadi üzere, ölüleri diriltip ebedi hayatı mümkün kılacak nizamı tesis edecektir. Bugünkü bilgiler ışığında bakıldığında ‘sûr’un dünya hayatını sona erdirecek ve ebedi hayatı başlatacak ilahi bir program olduğu düşünülebilir.
M. Talât Uzunyaylalı