Piyasalar

İçimizdeki Çar Silahları

Punto:
İçimizdeki Çar Silahları Çar silahları tabirinden kastım içerimizde olan ve bizden görünen ama dış mihrakların menfaati için çalışan ve bu uğurda da yapmayacakları rezalet kalmayan hain ve dalalet ehli olanların genel adlandırmasıdır. Bu tabiri ise bir alt paragrafta anlatacağım meseleden esinlenerek isimlendiriyorum. “Ülkesini işgal eden Rus güçlerine karşı bir avuç çeçen mücahidiyle karşılık veren Kafkas Kartalı Şeyh Şamil, şartların ağırlaşmasından dolayı günden güne güç kaybediyordu. Ama her ne olursa olsun yenilmemeye gayret eden Şeyh Şamil aynı zamanda arkadaşlarının morallerini de güçlü tutmaya çalışıyordu. Küçük birliklerle mücadele eden İmam Şamil’in ekibinden çeşitli nedenlerden dolayı ve şartların zorluklarına tahammül edemeyip de Çarlık Rusya’ya muhbir ve ajanlık yapanlar maalesef ki çıkmıştır. İşte bu muhbirlik sonucu esir düşen İmam Şamil toplama kampına götürülür ve kampın Rus komutanı İmam Şamil’e “sizi nasıl da yenip esir ettik” diyerek İmam Şamil’i Çeçen mücahitleri karşısında küçük düşürmek ister. Bu söze karşılık Şeyh Şamil’in verdiği cevap ise tarihte yerini almıştır. Ve derki: “İÇERİMİZDE SIRLARIMIZA VUKUFİYETİ OLAN ARKADAŞLARIMIZDAN SİZLERE MUHBİRLİK YAPAN ÇAR SİLAHLARI ÇIKMASAYDI SİZ BİZİ ASLA YENEMEZDİNİZ.” İşte bu cevap bizlere bir kez daha göstermektedir ki bizi kendi imkânlarıyla yenemeyen batı, bizleri yenmek için daima içerimizden devşirdiği odaklar sayesinde sularımızı bulandırmaktadır. Bizi yenmeye çalışmaktadır. Ajan devşirmeye çalışan her kim olursa olsun ister Rus ister ABD ister Alman… bunlara ajanlık, uşaklık, kölelik ve cariyelik yapanların genel adı “çar silahı” diye tabir edilmektedir. Veya ben böyle tanımlıyorum. Bu tabirle hem Kafkas Kartalı Şeyh Şamil’i hayırla yâd ediyor hem de içerimizde ki bu çar silahlarının yapmış oldukları ihanetle nelere sebep olduklarını izah etmeye çalışıyorum. Bu izah, her kalem ve kelam erbabının asli vazifelerindendir. Gelelim günümüze dostlar! İçerimizdeki Çar Silahları, kılıktan kılığa girip her türlü renge bürünmüşlerdir. Ayırt edilmeleri her ne kadar zor olsa da bir o kadar da kendilerini az çok belli ettikleri aşikârdır. Kimi din kisvesi içerisinde müfsitlik yapıyor, kimi Müslüman görünüp alttan alta münafıklık yapıyor kimi de jelatinli sözlerle ahaliyi söz cambazlığı yaparak yanıltmaktadır. Sisli odak bulanık görüşlere hizmetkâr olan din şarlatanları, mabet artistleri, fikir kabadayıları genel tabirle kullanılmaya meyilli zavallılar güruhu, bizlerin sularını daima bulandırmayı başarmışlardır. Bu şekilde yaptıklarının bir halt olduğunu zanneden içerimizdeki çar silahları, efendilerinin adeta amigo tayfası olmuşlardır. Sultan Abdülaziz Han’ı katledenler, Sultan Abdülhamid’i tahttan indirenler, 1878 Aziziye Tabyasını Rus askerine açanlar, darbelerle ülkemizin gelişmesini sektelere uğratanlar, 15 Temmuz akşamı halkına karşı silah çekenler, milli projelerimizi iptal ettirmek için takla üstüne takla atanlar… içerimizdeki çar silahlarından başkası değildir. “Siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın” diyen merhum Akif, “hayasızca akın” derken aslında şer odaklarına ve batıya uşaklık edebilecek bütün kirli, sisli ve paslı odakları işaret etmektedir. Bizler biliyoruz ki dili ishal beyni kabız ve gönlü cenabet olan esfeli safilinler kullanılmaya daima müsait yapıdadırlar. Bunlar ne değerden anlar ne de mukaddesat davasında gayrettedirler. Susması için önüne kemik parçası atılan köpek gibidirler. Mukaddes dava yolunda olanların ayaklarına çelme takmalarını isteyen efendilerinin sözlerini asla ikiletmezler. Servet, şehvet veya şöhretle kullanılmaya çok müsait olan bu şaşkın ve sapkınları çoğu kez, sırf batılı efendileri istedi diye sırlarımızı muhbirlik yapma adına yarışır durumda görmekteyiz. Milli, manevi ve ahlaki kültür ve medeniyetimiz “kültür emperyalizmi” tehlikesi ile karşı karşıyadır. Bu emperyalizme yakıt ve malzeme olanlar ise sindirilmeden yükseltilenler, dost kılıklı yabancılar, çalıntı bilgiyle üstatlık taslayanlar, terörist cümlelerle konuşma yaptığını sanan ağzı cenabetliler, bir başkasının kusurunda define bulmaya çalışan teferruat hurdacılığıyla uğraşanlar ve en önemlisi de belki Allahsız Müslümanlardır. Sizler ve bu çerçeve içerisinde olanlar hepiniz bizlerin mukaddesatına ihanet eden çar silahlarısınız. Siz sularımızı bulandıranlar, zihinlerimizi kirletenler, değerlerimizin ışığını söndürenler, nesillerimizi zehirleyenler, gönüllerimizi paslandıranlar ve dahi bizi bizle vurdurup kırdırma derdinde olanlar biliniz ki dünyada da ahirette de hüsrana uğrayanların ta kendilerisiniz. Bugün ülke ve millet olarak birlik, beraberlik ve kardeşliğe her zamankinden daha çok ihtiyaç olduğu ve birbirimize kenetlenmemiz farz sayıldığı halde şifayı ihanette, dermanı düşmanlarda ve kurtuluşu muhbirlikte gören şaşkınlar, yapmış olduklarınızla bu milletin ve devletin başına ördüğünüz bunca musibetin cezasını hem bu dünyada hem de ahirette bulmanız duasındayım. Son olarak cennet mekân Sultan Abdülhamid Han Hazretlerinin duasıyla içerimizdeki çar silahlarını kastederek bitirmek istiyorum: “Allah’ım helal etmiyorum! Şahsımı değil, milletimi bu hale getirenlere hakkımı helal etmiyorum! Beni, benim için lif lif yolsalar, cımbız cımbız zerrelerimi koparsalar, sarayımı yaksalar, hanümanımı, hanedanımı söndürseler, çoluk çocuğumu gözümün önünde parçalasalar, helal ederdim de Sevgili Habibin (sav) yolunda yürüdüğüm için beni bu hale getiren ve milletimi ateşe atan insanlara hakkımı helal etmem!”