Piyasalar

İÇAN Olarak Afrin Gazileriyle Görüştük

Punto:
Öncelikle, bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralı gazilerimize acil şifalar diliyorum. İç Anadolu Birliği olarak, Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesinde tedavileri devam eden, “Afrin Gazilerimizi ziyaret ettik. Hepinizin malumu olduğu gibi, bu harekâtla ilgili, bir kesim tarafından ciddi bilgi kirliliği oluşturularak kafaları karıştırmak, bulandırmak için ellerinden geleni yaptılar. Biz ilk elden yaşanan olayları, yaşayanlardan öğrenmek, dinlemek istedik. Hangi gazimizle konuşursak konuşalım, yaşadıkları, anlattıkları, burada oluşturulan bilgi kirliliği ile uzaktan yakından alakası yok. Gazilerimiz, bir şeyin altını ısrarla çizdiler; “Türkiye, geleceği ve güvenliği açısından mutlaka Afrin’e girmek zorundaydı”. “Biz orada birileri için değil, sadece kendimiz için, ülkemiz için Milletimiz için çarpışıyoruz. Afrin’in kandilden farkı yok. Bütün vatan hainleri burada öbeklermiş. Bunlara göz yummak demek, Türkiye’nin ve Türk Milletinin geleceğini yok saymak demektir. Dün Çanakkale’de neden çarpışmışsak, bugün Afrin’de onun için çarpışıyoruz.” Gazilerimiz yaşadıklarını ve yaşananları anlatırken sanki o anı tekrar yaşıyor gibiydiler, gözleri ışıl ışıl, heyecanlı, coşkulu, bütün yaralarını, ağrılarını unutmuşçasına, en ufak bir tereddütleri en ufak bir korkuları yoktu. Aksine, “Arkadaşlarımı yalnız bırakmayacağım. Buradan çıkar çıkmaz tekrar cepheye gideceğim. Aklımız, fikrimiz arkadaşlarımızda” Derken gözleri dolu dolu, uzaklara bakarak, “Bu vatanı, hainlere, alçaklara yem ettirmeyeceğiz, namusumuzu, onurumuzu çiğnettirmeyeceğiz” diyordu. Yumruklar sıkılı gözler tek hedefe kilitlenmiş gibiydi, bir an evvel iyileşmek, bir an evvel arkadaşlarının yanında olmak için can atıyorlardı. Tek üzüldükleri, kahroldukları, arkadaşlarının şahadet şerbetini içmeleri idi. Merak ettiklerimizi sormadan edemedik; “Sizce neden harekât bu kadar uzun sürüyor?” Kendinden emin bir şekilde cevap veriyordu. “Komutanlarımız, sizlerin bir tekinizin dahi burnunun kanamasına asla gönlümüz razı değil, siviller içinde aynı hassasiyet geçerli. Bizim tek hedefimiz, teröristlerdir. Hem kendinize çok dikkat edeceksiniz, hem de sivillerin canının yanmamasına” diyorlar ve bu konuda son derece hassas davranıyorlar dı. Arkadaşlarımızdan, şehit olanlar oldu, yaralananlar oldu ama ben Afrin de daha tek bir sivilinin yaralandığını dahi görmedim, duymadım. Bu hassasiyetten dolayı hareket çok daha uzun sürebilir. Teröristlerin baskısından, zulmünden bıkmış halkın bize karşı ilgi ve alakası oldukça yüksek. Bizleri sevinçle karşılıyorlar, bir lokma ekmeklerini bizlerle paylaşmak istiyorlar. Peki, sizce gerçekte Afrin ‘de olan nedir? Gazimiz, “Türkiye’nin güvenliğini ve geleceğini teminat altına almanın ötesinde, Afrin’de olan, barış, huzur ve adaleti sağlamaktır. Bunun içinde Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) en az bizim kadar fedakârca, kahramanca bizimle birlikte çarpışıyorlar. Bizden biri gibi davranıyorlar. Sırt sırta omuz omuza mücadele ediyoruz. Onlarda ülkelerini teröristlerden temizlemek istiyorlar. Biliyorlar ki orada yuvalanan teröristler, bir başka ülke adına savaşıyorlar, yerli halka zulmediyorlar. Herkes her şeyin farkında” Gazimize, “ateş gücümüz nasıl?” diyecek oldum, daha sözümü bitirmeden gözleri parladı; “Kendi silahlarımızla operasyon yapıyoruz. Milli piyade tüfeğimiz, sihalar, ihalar, tanklarımız, füzelerimiz, helikopterlerimiz, atılan bombalar, hepsi bizim ürettiğimiz silahlar. Ülkemle gurur duyuyorum. Allah'a çok şükür kimseye muhtaç değiliz” Bir an Türkiye’de olup bitenler, söylenenler aklımıza geldi. Düşünme sırası bizdeydi. Zeytin Dalı Operasyonu ile ilgili bir takım çevrelerin hezeyanlarını, tepinmelerini, feryadı figan etmelerini, saçlarını yolmalarını anlayabiliyordum. Onlar artık beyinleri iğfal edilmiş, yabancı uşaklığı ve köpekliği yapmayı bir görev olarak gören, şeref ve onurdan yoksun, hain ve alçaklardı da bizim bir takım siyasilerimize neler oluyordu? Kafa karıştıran, yanlış algı oluşması için çırpınan, destek verir gibi görünüp arkadan dolanıp, olmayan veya olmadık şeyleri varmış, olmuş, oluyormuş gibi göstermeye çalışmanın neye veya kime hizmet etmek olduğunu anlamakta güçlük çekiyoruz. Sizler toplumu aydınlatmak, ön ayak olmak için yok musunuz? Bu Milleti ve onun değerlerini temsil etmiyor musunuz? Bu halkın verdiği vergilerle maaşlarınızı almıyor musunuz? Bu toprakların ekmeğini yemiyormusunuz? Peki o zaman bu haliniz ne? Son dönem Osmanlı Paşasının sözleri aklıma geldi! Emperyal ülkelerin büyükelçileri toplanmışlar en büyük benim ülkem diye tartışıyorlarmış! Paşa ayağa kalkmış; “En büyük ülke benim ülkem yani Osmanlı” Tabi herkes şaşırmış nasıl siz bitmek, yıkılmak üzeresiniz? Paşa haykırmış, “Haklısınız ama yinede en büyük ülke Osmanlı. Dışarıdan siz her türlü tezgâhı kurarak Osmanlıyı yıkmaya çalışıyorsunuz, içeriden biz her türlü hainlikleri yaparak yıkmaya çalışıyoruz. Ama bir türlü yıkılmıyor!” Ey siz beyinleri cıvık cıvık olmuş, kendilerine aydın, sanatçı denen, emperyal devletlerin uşakları, piyonları, köpekleri! Ajanları! İstediğiniz kadar hainlik yapın, alçak olun, şerefsiz olun, onursuz olun, uşak olun, kul olun, kulaklarınızı açın yüz yıllar ötesinden gelen BİLGE KAĞAN’ın sözlerini dinleyin! “TÜRK’TEN KÖLE OLMAZ, AMAN DİLEYENE EL KALDIRMAZ! ÜSTE GÖK ÇÖKMEDİKÇE, ALTTA YER DELİNMEDİKÇE, SENİN İLİNİ TÖRENİ KİM BOZABİLİR!?”