Hiç bir dönemde din bu kadar hoyratça kullanılmadı, bu kadar tahrip edilmedi. Hoşnutsuzluğa neden olan ne kadar politika varsa dinle bastırıldı. Yönetenlere yönelik güvensizlik dine yönlendirildi. Din, her türlü yanlış politikayı örten bir örtü haline getirildi.
Aslında günümüz siyasetinin dinle hiç bir ilgisi bulunmuyor. Din gömleği, toplumu iğfal etmek,kandırmak için giyiliyor.Dini cehalet de buna çanak tutuyor.
Dinini bilen bir toplumu dinle kandırmak zordur. Lakin- bilme- başkalarına havale edildiği, kişisel bir mükellefiyet olduğu unutulduğu için toplumu dini bildiği farzedilenler yönlendiriyor. Falan şeyhin, falan hocanın söyledikleri onun peşinden koşanların dini haline geliyor.
Bir çoğumuzun din diye bilip inandığı, bize kitap ve sünnetten gelenler değil, bir nevi İslam'ın ruhbanları olan kişilerin söyledikleridir. Asırlardır dinde ruhbanlığın olmadığı söylenir durur. Fakat bu olmadığı iddia edilen şey aslında vardır ve insanların gündelik hayatını çoğu kez bunların kanaatleri yönetir.
Dinim ne diyor sorusunun yerini şeyhim, hocam ne diyor sorusunun aldığı her yerde örtülü bir ruhbanlık vardır. Bununla ilim ve hal ehlinden yararlanmamayı, onları yok saymayı kastetmiyorum. Dinle çatışan söylemlerine rağmen takip edilmeye, peşinden koşulmaya devam edilen kişileri kastediyorum. Çünkü her bilim dalının uzmanları vardır ve elbet onların bilgisine baş vurmak, tecrübelerinden yararlanmak gerekir.Gerçek alimler dini dinle yorumlar, dini siyasetin önceliklerine göre yorumlama hatasına düşmezler.Siyasete ayarlanan bir din, din olmaktan çıkıp siyaset pazarlamasının bir aracına dönüşür.
İslam dünyasında, dini siyasi elitlerin çıkarlarının peşine takan bir çok örneğe rastlamak mümkündür. Milli mücadele döneminde bir taraf vatanın namusu için canını dişine takmışken öteki tarafın milletin namusuna musallat olanlarla uğraşmak yerine milli mücadeleyi din dışı ilan etmek için yayınladıkları fetvayı hatırlayın.Vatan işgal edilecek,köyleri, şehirleri yağmalanacak, kadınların, kızların namusu kirletilecek ama siz buna dur demek için hayatlarını siper edenleri -şeriata mugayir davranmakla- suçlayacaksınız.
Bu sadece bizim tarihimize mahsus bir durum değil.Benzer bir durum Napolyon Mısır'ı işgal ettiğinde de yaşanmıştı. Bir grup Ezher'li fakih,Napolyon'a direnmenin caiz olmadığına dair fetva vermiş,gerekçe olarak bunun fitneye neden olabileceğini göstermişlerdi. Bir ülke işgal edilecek, bayrağı indirilecek, harem-i ismetine girilecek ama siz din adına -fitne olur- diyerek buna direnmeyecek, kadınlarınıza, çocuklarınıza tecavüz edilirken, dinimin emrini yerine getiriyorum diyerek yan gelip yatacaksınız.Bundan daha büyük fitne olabilir mi? Fransızlar Moritanya'yı işgal ettiğinde, Moritanyalı bir fıkıhçı," Fransızlarla Savaşmaktan Sakındırılması Konusunda Genel ve Özel Nasihat" adı altında bir kitap yazmış, işgale direnenlerin gardını düşürmeye çalışmıştı. Direnme iradesi din üzerinden yok edilen İslam toplumları uzun süre sömürgeciliğin pençesinde kıvranıp durdular.
Günümüzde dış sömürgeciliğin yerini iç sömürgecilik almıştır. Ancak kullanılan yöntem aynıdır. Din üzerinden toplum her türlü sömürüye karşı itaate zorlanmakta,din adına bizzat dinin elmas ölçüleri çiğnenmektedir.İç sömürgeciliği -sizi sizden görünenler sömürdüğü için-teşhisi zordur ve bunun için de neden olduğu maddi-manevi yıkım daha büyük olmaktadır.