Mehmet Talât Uzunyaylalı
Punto:
Dinle
“Bunun üzerine rüzgârı onun emrine verdik, irade ettiği yere yumuşak bir esinti ile akıp giderdi.” (Sâd 36)
Sâd suresinin 35-40 arası ayetlerinde Hazreti Süleyman (as)’a verilen saltanatın ve mucizelerin kısa bir özeti yer almaktadır:
“Süleyman: Rabbim! Beni bağışla; bana, benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver. Şüphesiz sen, daima bağışta bulunansın, dedi.
Bunun üzerine biz de, istediği yere onun emriyle kolayca giden rüzgârı, bina kuran ve dalgıçlık yapan şeytanları, demir halkalarla bağlı diğer yaratıkları onun emrine verdik.
İşte bu bizim bağışımızdır. İster ver, ister (elinde) tut; hesapsızdır, dedik.
Doğrusu onun, bizim katımızda büyük bir değeri ve güzel bir yeri vardır.”
Hz. Süleyman ‘hükümdarlık ve peygamberlik ocağında büyüdü.’ Hz. Davud (as)’ın oğlu olarak o da babası gibi bir hükümdardı; fakat o da babası gibi, din işlerini dünya işlerinin önüne almıştı. Tövbesi ve duası kabul edildi. Rabbimiz, Hz. Süleyman (as)’a özel mucizeler verdi. Görülmeyen varlıklara, kuşlara, rüzgâr gibi tabiat varlıklarına emir vermek mucizesine nail oldu.
Bu ayet-i kerimeler bir beşer olarak Hz. Süleyman (as)’ın şahsında insanlığın ufkunu ve mazharı olduğu hikmet ve hükümranlık alanını da işaretlemektedir. Bakara 102’de, Babil’e Harut ve Marut isimli iki meleğin insan şeklinde inip insanların arasında yaşadıklarını, Bakara 248. de meleklerin sandık taşıdığını, Âl’i İmran 39’da meleklerin Hz. Zekeriyya (as) ve 45’de Hz. Meryem ile konuştuklarını, Âl-i İmrân 124’te üç bin meleğin, Enfal 9’da bin meleğin kâfirlerle savaş için Müslümanlara yardıma gönderildiği, Müddessir 30’da insanı koruyan meleklerin olduğunu, Nisâ 97’de meleklerin ölüm hadisesini gerçekleştirdiği, Hûd 69’da Lût kavminin helaki için gönderilen meleklerin Hz. İbrahim’e insan şeklinde misafir olduklarını, Hicr 68’de ahlaksız şehir halkının kötülük maksadıyla Hz. İbrahim (as)’ın evine meleklerin yanına geldiklerini, R’ad 13’te gök gürlemesi gibi hadiseler karşısında meleklerin tepki verdiğini, Fussilet 30’de doğru insanlara huzur ve güven vermek üzere meleklerin yanlarına inerek manevi telkinde bulunup vb. hizmetleri gördüklerini öğreniyoruz.Hadislerde ise meleklerin inen her bir yağmur tanesine bile eşlik ettiklerini biliyoruz.
Kuran’da rüzgâra yapılan atıflardan ise; Bakara 164’de rüzgârların ve bulutların rastgele hareket etmeyip yönlendirildiğini, Ahzâb 9’da rüzgârın düşman ordusunun bulunduğu yöne doğru estirildiğini, Kemer 19-20’de rüzgârın dondurucu özellikte estirilip azgın bir kavmin helak edildiğini, A’râf 57’de ölü arazilerin rüzgâr, bulut ve yağmur gibi kuvvetlerin sevkiyle yeniden diriltildiğini, Yunûs 22’de karada ve denizde, hafif yahut şiddetli esen rüzgârların Allah’ın emriyle bu eylemi gerçekleştirdiklerini, Hicr 22’de rüzgârların küresel yayılımıyla bitkilerdeki aşılanmanın gerçekleştirildiğini, Neml 63’de yağmurun habercisi olarak rüzgârların öncü (müjdeci) olarak gönderildiğini; Enbiya 81’de Hz. Süleyman’ın emrine tabi olan bir rüzgâr verildiğini, Ankebût 40’de hak eden kavme taşlar savuran rüzgârlar gönderildiğini, Rum 48’de Allah’ın rüzgârları göndererek bulutları harekete geçirip istediği yerlere yaydığını, Sebe 12’de Hz. Süleyman’a (as) tahsis edilen rüzgârın, bir günde, bir ayda gidilen yolu kat ettiğini, Şûrâ 33’de Rabbimizin dilemesi durumunda rüzgârın esmeyeceğini vb. ayetlerden tabiat kuvvetlerinin zahiren bir döngü içinde hareket ettiği sanılsa da, gerçekte bütün varoluşun Allah’ın iznine tabi olarak gerçekleştiğidir.
Cin ve şeytanlara gelince: Kehf 5’de İblis’in (Şeytan) cinlerden olduğunu, Cin 1’de Efendimiz (sav)’in Cinlere Kuran okuduğunu ve iman telkininde bulunduğunu, Cin 6’da bazı insanların cinlerle temas kurabildiklerini, En’âm 112’de cin şeytanların peygamberlere düşmanlık ettiğini ve inançsızları enforma ettiklerini, Neml 17’de Hz. Süleyman (as)’ın cinlerden, insanlardan ve kuşlardan ordusu bulunduğunu, Neml 39’de Hz. Süleyman’ın emrinde görev yapan cinlerden, çok kısa sürede uzak mesafelerden eşya transferi yapabilen ‘İfrit’ isimli yetenekli bir cinin de bulunduğunu, Sebe 12’de çeşitli özelliklere sahip cinlerin Hz. Süleyman’ın emrinde ve gözlem alanı içerisinde çalıştıkları (dalgıçlık yapmak, bina inşaatlarında çalışmak vb.) işleri gördüklerini ve cinlerin gaybı bilmediklerini, Sebe 41’de bazı kavimlerin cinlere (iblis) taptıklarını, Fussilet 25’de cinlerin de insanlar gibi gelip geçen varlıklar olduklarını, Zâriyât 56’de cinlerin de insanlar gibi Yaratıcıya kulluk yapmak üzere yaratıldıklarını Nâs 1-6’da, şeytanî insanlar gibi şeytanileşmiş cinlerin de insanların kalplerini bozucu fikirleri ve hisleri yayabildiklerini vb. görüyoruz.
İşte, cin denilen bu varlık türleri, bazı hayvanlar ve rüzgâr gibi tabiat kuvvetlerine Hz. Süleyman’a emir verme yetkisini Rabbimiz vermiş ve o da bu saltanatı kullanan müstesna bir peygamber olmuştur.
Tefsir kitaplarında yer alan bilgilere göre; cinlere mensup yapı ustaları Hz. Süleyman (as)’ın isteğine uygun göz alıcı binalar, bahçeler heykeller inşa etmiş, bunların dalgıçlık yapabilenleri denizden inci gibi ziynetleri çıkarmışlardır. Bu, güçlü ve yetenekli cinlerin –şeytan, ifrit, iblis- kontrollerinin sağlanması, çevreye zarar vermelerinin engellenmesi, belki firarlarının önlenmesi için, çalışma saatleri dışında, zincirlendikleri de ifade edilmiştir. Hatta bunların büyük bir kısmı elleri boyunlarına bağlı olarak toplama kamplarında muhafaza ediliyorlarmış. (Keşşaf Tefsiri, 5. Cilt, s. 854)
Sonuç: Hz. Süleyman (as)’ın bu kuvvetlere hükmetmesi Rabbimizin verdiği izinle gerçekleşmiş ve onun hayatının sona ermesiyle birlikte bu tasarruf da sona ermiştir.