Mehmet MUTLUOĞLU
Punto:
Dinle
Yıllardır adalet mülkün temelidir diye yazdık; söyledik durduk.
Nisa suresinin 58. : “Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder.
Allah size ne güzel öğütler veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte, her şeyi görmektedir.” ayetini önce kendi nefsimize sonra da dostlarımıza söyledik, yazdık; feryat ettik.
Peygamberimizin “Emanet zayi olduğunda kıyameti bekleyiniz.”(Buhari) hadisini sık sık söyledik, yazdık.
Şimdi yaşadığımız Koronavirüs pandemisi vesilesiyle dünya çapında büyük olmasa da küçük bir kıyamet kopmuş gibi.
Sağlık bakanlığımız son derece isabetli bir kararla karşılaştığımız problem karşısında tedbir amacıyla ilk iş olarak “Bilim Kurulunu”kurdu.
Bilim kurulunda alanında uzman onlarca bilim adamımız çalışıyor; son derece güzel hizmetler yürütüyor.
Biz bu bilim adamlarımızın hiçbirinin siyasi düşüncesini, ideolojik yönelimini,
ırkını,dinini, rengini sormuyoruz, bilmiyoruz.
Tek gördüğümüz, bildiğimiz işinin ehli olan insanlardan oluşması.
Evet işte biz yıllardan beri bunu söyleye geldik; gelin bilimin,yüksek ahlakın, adaletin hakim olduğu; emanetlerin ehline verildiği bir devlet ve toplum hayatını gerçekleştirelim diye söyledik;yazdık.
İşte canlı örneği sağlık Bakanlığımızın kurduğu bu “Bilim Kurulu”
Sağlık bakanlığımıza bu vesileyle sonsuz teşekkürlerimizi sunarız.
Hani derler ya bir musibet bin nasihattan evladır.
Şimdi milletimize ve devletimize düşen görev bu bilim kurullarını sadece sağlık bakanlığıyla sınırlı tutmamak ve bütün bakanlıklarımıza bütün devlet ve toplum hayatımıza bilime dayanan devlet ve toplum yapısını gerçekleştirme yolunda adımlar atmak.
Bütün bakanlıklarımızda bütün il ve ilçe müdürlüklerimizde “Bilim Kurullarını”oluşturmak.
Atatürk bilimin önemini çok veciz bir şekilde dile getirdi:
“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.”
Hayatın her alanında bize doğru yolu gösterecek ilme teslim olmak mecburiyetindeyiz.
Ama ne çare ki çok uzun yıllardan beri bilimle,liyakatle, ehliyetle, meşveretle, şura ile devlet hayatımız, siyaset hayatımız ve toplum hayatımız adeta küskündür, kavgalıdır.
Siyasette bu yüce ülküleri ve prensipleri savunanlar ve hayata geçirmeye çalışanlara sığıntı olmak muamelesi reva görülmüştür devletimiz ve milletimiz tarafından maalesef.
Şimdiye kadar ehliyet esasına göre değil; parti yandaşı, kendi yakını ve benzeri ilkel yöntemlerle
emanetler maalesef ehline tevdi edilmemiş olduğu ve adaletin yerine getirilmediği sayısız örneklerle ortadadır.
Şimdi bizim teklif ettiğimiz hayatın her alanında bu “Bilim Kurullarını” kurma noktasında eski alışkanlıkları terk edip bunu gerçekleştirmek şüphesiz insanlar için çok zor olacaktır.
Ama bunu yapmak zor olsa da yeni kıyametlerin gelmesini beklemeden bunu mutlaka yapmak mecburiyetindeyiz.
Millet ve devlet olarak; bilime, yüksek ahlaka, adalete dayanan ve emanetleri ehline veren bir devlet ve toplum yapısını gerçekleştirdiğimiz zaman yükseliş ve yücelişinizin çok kısa süre içerisinde gerçekleşeceğini ve bütün problemlerimizi çok kolay çözeceğimizi hep birlikte göreceğiz.
Herkes şahittir ki 50 yıllık mücadelemiz, siyasetimiz,muhalefetimiz, fikir hayatımız, sohbetlerimiz hep bu temel esasları ve ülküleri gerçekleştirmek üzerinde şekillenmiştir.
Yoksa hiç kimseye ne bir düşmanlığımız ne de görülmeyecek bir hesabımız olmuştur.
İşte bir yıl önce paylaştığım bir yazım:
“O olsa ne olur sen gelsen ne değişir?
Türkiye’yi bir hukuk devleti yapmadan, gerçek demokrasiyi gerçekleştirmeden,
bilime, ahlaka,adalete; emanetleri ehline vermeye dayanan bir devlet ve toplum hayatını gerçekleştirmeden;bunları gerçekleştirecek insan kadrosunu yetiştirmeden ve bu insan kadrosuna tüm millet olarak destek vermedikten sonra; hiç bir şey değişmez dostlar...
Bunu bilelim...
Birileri yiyordu; şimdi başkaları yer...
Değişen bu olur sadece...”
Haydi büyük milletim şimdi bu büyük davayı hep birlikte omuzlamaya, takip etmeye ve gerçekleştirmeye...
Selam ve muhabbetler...