İsmet TAŞ
Punto:
Dinle
Bizi takip eden siz değerli okurlarımın bir şey mutlaka dikkatlerinden kaçmamıştır. 31 Mart’tan bugüne kadar seçim sonuçları ile hiçbir tartışmaya girmedim, hiçbir yorum yapmadım. Özellikle İstanbul ile ilgili seçimlerde. Sadece seçimler nedeniyle gözden kaçanların kaçırılmaması için, ülkemizi ve milletimizi ilgilendiren konulara değindik. (Bir sonraki hafta inşallah 24 Nisan’ı konuşacağız). Kısır tartışmalar yerine dün olduğu gibi bugün de gelecekte de milleti ilgilendiren konulara ve geleceğe dair düşüncelerimizi anlatmaya sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz. Bunu seçim sonuçlarını değerlendirirken de yapacağız.
Örneğin 31 Mart seçimlerinin kazananına ve kaybedenine baktığımızda, şahsen çok farklı bir kazananı işaret etmek istiyorum. Bana göre ne A partisi ne de B partisi kaybetmiş veya kazanmıştır.
GERÇEK KAZANAN; “TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİDİR.”
İsteseniz gelin birlikte bunun tahlilini yapalım!
15 Temmuz’la ile birlikte alevlenen milliyetçilik, özellikle Devlet Başkanlığı ve Mahalli İdareler seçiminde zirve yapmıştır. Bu seçimlerde partiler değil, ittifaklar mücadele etmişlerdir. Hem de milliyetçi söylemlerle. Hem muhalefet hem de iktidar.Bilindiği gibi, Cumhur ittifakı ve Millet İttifakı adında iki ittifak kuruldu. Bu iki ittifakında ortak bir özelliği var! “Milliyetçi Söylemlerin ve Kişilerin Ön Plana Çıkartılması”
Cumhur ittifakına bakalım. AKP-MHP-BBP . Söylemlerini milliyetçilik üzerine kurdular.
Millet İttifakına baktığımızda durum biraz daha farklı. CHP, İP, SP ve gizli ortak HDP.
Millet ittifakının yapısına baktığımızda karmaşık bir ideoloji yapı görmemize rağmen söylemler yine milliyetçilik üzerine. Bu ittifakın adaylarından sadece ikisine baktığımızda bile ittifakın ana temelinde, “Milliyetçi” çizginin var olduğunu görürüz. Ankara adayı Mansur Yavaş, ülkücü gelenekten gelen biri, İstanbul adayı Ekrem İmamoğlu camide Kur’an-ı Kerim okuyacak kadar milli ve manevi değerlere bağlı olduğunun altını çizen bir aday. (Eleştirel anlamda değil, bir tespit olarak söylediğimizin bilinmesini isteriz).
Yani her iki ittifakta, milliyetçilik fikrini, kültürünü ön plana çıkardı.
Hatta bu seçimlerde şunu da net bir şekilde gördük! HDP seçmenin tamamının PKK yanlısı olmadığını milli ve manevi değerlere bağlı hatırı sayılır bir kitleye sahip olduğunu. HDP ciddi bir oy kaybı yaşayarak, baskı altında tuttuğu seçmenin özgür iradesine hükmedemeyince takke düştü kel göründü. (İnanıyorum ki tamamen özgür bir seçimde HDP diye bir parti kalmayacak.) HDP seçmenininde büyük bir kısmının, milliyetçi söylemlere itibar ederek Cumhur İttifakını veya Millet İttifakını tercih etmiştir. HDP seçmeninin büyük bir kısmının mesajı çok net! “BİZİ PKK İLE AYNI KEFEYE KOYMAYIN. ÖZGÜR İRADEMİZİ KULLANDIĞIMIZDA, PKK YA KARŞI VERİLEN MÜCADELEDE SİZLERLE AYNI SAFLARDA YER ALACAĞIZ”
Özetle her iki ittifakın adaylarına baktığımızda, özenle seçilmiş, milli söylemleri ile tanınan adaylar olduğunu görürüz. Hatta HDP bile bunu görebiliriz. Örneğin HDP Kars Belediye Başkanı Ayhan Bilgen milliyetçi muhafazakâr gelenekten gelen bir isim. (Daha birçoklarını sayabiliriz)
Hangi partiden olursa olsun son derece açık net bir şekilde söylemlerinde, PKK'lı, illegal bölücü örgüt destekçisi veya Fetöcü olduğunu ifade ve iddia etmeyen herkes, seçim söylemlerini Türk Milliyetçiliği üzerine oturtmuşlardır.
O halde herkesin diline doladığı, “Milliyetçilik” söyleminin ne olduğuna kısaca bakalım.
Milliyetçiliği, “Milletin özünü temsil etmek, millî kültürü güçlendirmek ve hâkim kılmak; mensup olunan millete ait, bilhassa manevî değerlerin yüceltilmesini gaye bilmek; millî değerleri, ülküleri, gelenekleri bütünüyle millî kültürü yabancı tesir ve tahriplere, şöyle veya böyle, şu veya bu sebeple meydana gelen bozulmalara karşı korumak ve müdafaa etmek; mensup olunan milletin devletine, vatanına, bayrağına samimî bir sadakat hissi içinde bağlı olmak; millet ve devleti için her türlü fedakârlığı yapabilecek bir ruha sahip olmak ve ahlâkî yaşayış içinde bulunmak; milletinin tarihine şuurla bağlanmak, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, milli kahramanlara ve millî zaferlerle iftihar etmek ve gururlanmak, millî felâket ve ıstıraplara kederlenmek ve üzülmek; milletinin geleceği hakkında ümitli ve iyimser olmak, dinamik bir gelişme içinde güçlükleri yenerek milletini muasır medeniyetler seviyesine çıkarmak, devletini ve milletini, hür, eşit, şerefli ve kudretli bir millet olabilmesi için bütün benliği ile bağlanarak hizmet etmek; şahsî hayatını millî değerlere samimî bir bağlılık içinde düzenlemek ve millî bir üslupla yaşamak; varlığını millet varlığından ayırmayan, millet için fedakârlığı esas kabul eden idealist bir İslâm ahlakını hâkim kılmaya çalışmak; milletin bütün fertlerini tasada, kederde ve kıvançta ortak, bölünmez bir bütün ve birbirlerinin kardeşleri oldukları duygu ve şuurunda kaynaştırmaya gayret etmektir” diye ifade edilebiliriz.
Mustafa Kemal Atatürk bu konuda son noktayı koymuştur. ““. Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak ilk önce biz kendi benliğimize bu hürmeti hissen, fikren ve fiilen bütün efal ve harekatımızla gösterelim; bilelim ki milli benliğini bulamayan milletler başka milletlerin avıdır” (Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C. II., s. 142-143.)
Altı Ok’un bir tanesinin de. Milliyetçilik olduğu gerçeğini düşünecek olursak; Şimdi soru şu!
Türkiye’deki bütün siyasi partiler ve STK lar, bölücü ve yıkıcı illegal örgütler dışında kalan kaç kişi ben bu tarifin içinde değilim kabul etmiyorum, der?
O halde hangi partiden veya siyasi görüşten olursak olalım, milliyetçilik duygusu ile hareket edip, milli birlik ve beraberliğimizi tesis etmede, en büyük katalizörlük görevi görenin bu duygu olduğunu unutmayalım. Hiçbir kimseyi ayrıştırmadan, ötekileştirmeden birlik ve beraberliğimizi pekiştirelim.
MAHSUN KIRMIZIGÜL NE GÜZEL ÖZETLEMİŞ;”
HEPİMİZ KARDEŞİZ BU ÖFKE NE DİYE?
YAŞAMAK DURURKEN BU KAVGA NE DİYE?
”YÜREĞİMİZİN, SEVGİ, BARIŞ, DOSTLUK, KARDEŞLİK, MİLLİ BİRLİK VE BERABERLİK DUYGULARI İLE ÇARPMASI SELAM VE DUASI İLE…