Necdet TOPCU
Punto:
Dinle
Sevgili okurlarım hepinizi en içten muhabbetle selamlarım.
Hayat içerisinde farkında, ya da farkında olmadan NE? NİÇİN? KİMİNLE? NASIL? Sorularını hep sorarız muhatabımıza. İnsan sürekli, her gün bir takım eylemlerle hayatını sürdürür. Sabah kalkar kalkmaz hayatı için gerekli olduğuna inandığı bir takım işler yapma gayretine girer. Kimi işine, kimi okuluna, kimi sporuna, kimi muhabbeti için arkadaşına, dostuna yönelir. Burada Ne yapıyor? Niçin yapıyor? Kim yapıyor? Nasıl yapıyor? Sorularını sormalıyız ve de soralım. İnsan varlığını anlamlı kılacak sorulardır bunlar. Belki biraz teknik bir analiz olacak lakin bakış açımız için önemli olduğunu düşünüyorum.
Ne sorusu bir nitelik içeren bir anlama atıf yaparak yönlendirir. Yani nitelik sorusudur. Bu soruyu soran bir insanın öğrenme isteğindeki ilk adımıdır. Ne sorusunun cevabını almadan nasıl ve niçin sorularına cevap aramak öğrenmede önceliksel sorunları da birlikte getirir. Ne sorusu bir tanımlama isteme ve kavrama sorusudur. Niteliğini bilmeden nasıl olacağına dair söz söylemeye kalkışmak tutarsızlık adına ‘’ben bunu böyle biliyorum ama…’’ cümlesi gibi çatışık bir anlam içerir. Ne sorusu ile tanımayı, tanımlamayı kavramayı, o nesne veya olgunun tabiatını öğrenmeyi amaçlarız. Hayatın gelişim sürecinde ne? Sorusu adeta bir besmele mesabesindedir. Ne?yi bilmeden niçin?i nasıl?ı sormamız tutarsız bir sorgulama paradigması içinde bocalarız ve gelişim ivme kazanmaz, kazanamaz. Ne? Niçin? Kim? Nasıl? Soruları hayatı inşa etmede sorulması gereken metodolojik sorulardır. Bu sorulardan birini sormadan tutarlı bir inşa süreci geçirmek mümkün görünmüyor. Ne? Sorusunu soran birisinin anlamlı bir hayat inşası için nasıl sorusunu sormaması mümkün değildir, gereklidir tutarlılık açısından, ne olduğunu bilen birisi nasıl olduğunu ve olması gerektiğinin de yanıtının peşine düşer sorgular. ‘’Sorgulanmamış bir hayat yaşanmaya değmez’’(Sokrates) Bu sorgulamayı niçin? Sorusunu sormadan da yapamaz insan, bir amaca bağlamayan zihin inşa sürecine aktif olarak devam edemez. Ne sorusu ontolojik(varlığa dayalı) olana ve alan’a, nasıl sorusu epistemolojik (bilgiye dayalı) olana ve alan’a, niçin sorusu da fenomonolojik (bilince dayalı) olana ve alan’a ilişkin sorulardır ve bu alanlara dair sorular sorarlar.
Niçin? ve Nasıl? Sorularını sormayan, sadece Ne? Sorusunu eksene alan bir medeniyet tecrübesi, statikleşme bir şekilde taşralı olmaya ve içine kapanarak yok olmaya mahkûm, sınırlı? Bir medeniyet tecrübesi olmaktan kurtulamaz. Örneğin, kadim medeniyet geleneklerinin, antropolojik kültürlere dönüşmesinin nedenleri burada gizlidir. Sadece nasıl sorusuyla yetinmeye çalışan tecrübeler ise azmanlaşmaktan ve saldırganlaşmaktan başka bir şey üretemezler. Pagan uygarlık tecrübelerinin, sadece gücü, güç üreten araçları fetişleştirerek araçsal akıla dayalı, azmanlaşmış bir insan tipi ve kaotik bir dünya resmi sunmasının nedenleri burada gizlidir.
Niçin? Sorusunu eksene alan medeniyetler ise, Ne? Sorusunu dinamizme ederler, salt nicelik sorusu olan Nasıl? Sorusuna nitelik kazandırarak ne? ve nasıl? sorusunun insan, kâinat ve inanç açısından taşıdığı anlamları ifşa etme imkânları sunarlar.
Bu açıklamaları yaptıktan sonra hayatın inşası için sorulması gereken bu anlamlı soruların önce bireyi, bireyle birlikte anlamlı bir toplumu inşa edeceğini ifade edebiliriz. Bu soruları soran bireyin hayatın inşası için elbette KİMİNLE? Sorusunun da cevabı anlam ve belirginlik kazanacaktır. Yani kısaca şöyle söylemek gerekir ise; Hayatın inşası için Ne yapmalı? Nasıl yapmalı? Niçin yapmalı? ve kiminle yapmalı?….
Doğru sorgulamalar bilgiyi artırdığı gibi sorumluluk bilincini de tetikler. Bu aksiyoner soruların sorulmadığı daha çok neme lazım (neyime lazım) tarzı yaklaşımlı sorgulamasız sözlerde çevremizde oldukça demeyelim de çok çok fazla, ‘’bana ne? Aman boşver… mutlaka bir çıkarı vardır ki yapiyor… milleti sen mi kurtaracaksın…’’ tarzında kişiyi ve toplumu pasif bir norma dönüştüren inşa olunmuş zihinler vardır. İşte NE? NİÇİN? KİMİNLE? Ve NASIL? Sorusunu sormayan, sorgulamayan bireylerin ilerlemeye dair etkileri etkisiz eleman hatta dönem dönem yutan eleman gibi rol alırlar ve hayata tesir ederler. Bu kimlikte ki toplumların gelişim kaydetme adına da bir ilerleme kaydetmeyeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Şimdi son olarak bu soruların bize kattığı anlam değeri üzerinden çevremize bakalım ilerleme adına, insanlık adına, bilim adına, değerler adına bir memnuniyet duyabiliyor muyuz? Eğer memnuniyet duymuyorsak bundan rahatsız isek emin olun toplum fertlerinin bu soruları kendi hayatlarındaki inşa sürecinde sormadıkları yada farklı paradigmalar bağlamında sordukları anlamına gelir. Gelişim kaydetmek istiyorsak fert ve toplum olarak. NE YAPMALI, NİÇİN YAPMALI, KİMİNLE, NASIL YAPMALI? Sorularını hep canlı tutmalıyız.
SOSYOLOG Necdet TOPCU