Yunus EKŞİ
Punto:
Dinle
Hepimiz biliriz, mülkün temeli adalettir. Adaletin gerçekleşmediği bir yaşamda huzur ve mutluluk olmaz. Bu hem devlet için geçerli hemde bireyler için. Mutsuzluğumuzun, huzursuzluğumuzun kaynağı, adaletsizliklerimizin yaşam biçimine dönmesidir desek yeridir.
Bireyler arasındaki adaletsizliklerin sınırları sınırlı olup, aynı şeyi devlet için söyleyemeyiz. Ama adaletsiz insanların devletin yönetiminde yer alıp karar alması, toplumun her ferdine bu adaletsiliği uslaştırır.
Adalet dağıtan mı kanun yapan mı en güçlü ve sorumlu kurum? diye sorsak, hüküm veren mahkemelerden çok onların verdikleri hükümlerin sınırlarını belirleyen kanun yapıcıdır. Yani TBMM dir.
Maalesef Türkiye Büyük Millet Meclisi, milleti kadar büyük olamamıştır. Milleti için adalet değil adaletsizlikleri yasalaştıran meclis olma özelliğini tam bir bağımsızlıkla, milli bir tutum olarak ortaya koyabilmiş değildir.
Toplumda işlenen bireysel suç oranları eğer basında çok yer alıyorsa, sözde adalet için TBMM meclisi yeni bir yasa çıkarmanın peşine düşüyor. Öte yandan el kaldır indir mantığı ile yasaların geçmesini sağlayan insanların ne kadar katkısı olabileceği çok da tartışılır bir konu değildir.
Devlet, TBMM yasaları ile belirlenen bir düzen yapısındadır. Bu düzende, tarımın aleyhinde yasalar çıkarken ekonominin aleyhinde de çok ciddi yasalar çıkabilmektedir. Bazı yasaların tahribatını henüz hissetmemiş olabilirsiniz. 27 Haziran 2013 Perşembe günü Resmi Gazetede yayınlanan 6493 nolu ÖDEME VE
MENKUL KIYMET MUTABAKAT SİSTEMLERİ, ÖDEME HİZMETLERİ VE ELEKTRONİK PARA KURULUŞLARI kanunu devletimizin ve milletimizin aleyhinde bir kanundur.
43 maddeden oluşan bu kanun bizim tespit edebildiğimiz kadarı ile yeni finansal yapılanmada, iktisadi yapıyı tamamen kontrol altına alacak, sistem içinde halkı ve devleti mutlak finansal yapıya bağımlı hale getirecek, bankaların elini Merkez Bankası üzerinden, BDDK üzerinden güçlendirecek bir kanun.
Bazı bakanların ‘’finansal yapımız çok güçlü’’ demesi, tespitin doğruluğu açısından doğrudur. Bu yeni hedefleme olarak adım adım gelinen finansal düzenlemeler, faiz modelinin en son evrim hali olarak ‘’Nakitsiz Toplum’’ anlayışını oluşturmaya yöneliktir. Toplumum parada yani ölçüde, emeğin karşılığı olarak edindiği güçü tamamen kaybetmesine neden olacak.
Burada bunu söylerken olay insanların paralarını tamamen kaybedeceği, hiç para kazanamayacağı anlamında anlaşılmamalı. O zaman bankalar faiz ile halkı sürekli sömüremez. Yeni taktim edilen elektronik para ödeme sisteminde kontrolsüz bir banka gücü oluşacaktır. Bankaların önünde bir set olan zorunlu karşılık gereksiz bir para politikası aracı haline gelecek. Kredi verememe gibi bir yasal düzenleme olan para çarpanı adı altındaki sınırlayıcı alan kalkacak. Şu an bankaların 10 TL’yi 200 TL gibi 20 katı kredi verme sınırı kalkacak. Bunun süreçle ilgili bir gerçek olduğunu, sistemin işleyiş biçimini doğru okuyan herkes rahatlıkla görebilir.
Bu olay, paranın basma yetkisinin Özel şirket Merkez Bankasına dilediği gibi inisiyatif alma yetkisinin verilmesi kadar önemli bir unsurdur. Ödemelerde hızlılık ve ödeme kolaylığı, parada güvenlik sağlama gibi uygulanması planlanan sistemi savunma gerekçeleri, her biri tahlil edildiğinde gerçek olmadığı görülecektir.
Örneğin paranın güvenliği olarak ısrarla ifade edilen nakitsiz toplum algısı, bilgisayar ortamlarında yazılan dijital kabullerdir. İlkokul çağındaki bir çocuk dahi bugün sanal ortamlardaki bilgilerin korunması konusundaki zafiyetler olduğu gerçeğini bilir. Öyle olaylar oluyor ki bu faiz yapısını sürdüren finans sisteminden dışarı sızdırılmıyor. Çünkü banka sistemi tamamen güvene dayalıdır. Güvenin sarsılması sistemi bitmesi demektir.
Finans sisteminin bizden istediği şey, yasal olarak 100 bin TL garantisi olan mevduatınıza sınırsızca güvenmemizdir. Ama faizci düzen tökezlediğinde, çökmeye başladığında, bankadaki paranız isterse 100 milyon olsun garanti 100 bin TL kısmına kadardır. Ya diğer paranız 900 bin TL paranızı nasıl alacaksınız? Alamazsınız bir bardak su için üzerine. Böylesi bir finans yapı sistemi işlerliği içerisinde varlığını sadece güvene dayandırmaktadır. Güven bitti paranız gitti. Mevcut durum budur.
Çünkü bankalar varlıklarını, halkın üzerindeki otoritesini, sadece oluşturdukları güvenle sağlamaktadırlar. Devlet yöneticileri de olayı bütüncül bir yönü ile dikkate alamadığı için (sistem içindeki kripto bürokrasi bunun için çalışıyor) finansal sistem işleyişin mevcut hali; getirilmek istenilen tam kontrol edilemez merkezsiz bir yapının, tehlikeli vahametini görememektedir.
Selam ve dua ile...