Mustafa Toygar
Punto:
Dinle
Bugünkü yazımızın mevzuu; “Bu ekonomik kriz erken seçime götürür…” olacaktı, ancak Atlantik ötesi tartışmalar gündemi o kadar meşgul etti ki, biz de bu hususta bir-iki kelam edelim diye düşündük. Ekonomik krizle ilgili düşüncelerimizi daha sonra da yazabiliriz, zira Türkiye’nin gündeminde daha uzun yıllar kalacağa benziyor.
İktidar, yeni gündemler yaratmakta o kadar mahir ki suni gündemlerin değişim hızına yetişene aşk olsun…
Tabi hiç değişmeyen gündemler de var elbette, gerçek gündemler mesela ekonomi gibi…
Yapay gündemlerin gerçek gündemlerin üstünü örtemediğini de görebiliyoruz.
Asrın müjdesinden de bahsetmeliyiz pekâlâ. Karadeniz’de, Türkiye’nin 6 yıllık ihtiyacını karşılayabilecek doğalgaz kaynaklarının bulunmasına elbette sevindik amma… O konudaki düşüncelerimizi de yazarız inşallah.
Gelelim Atlantik ötesi tartışmalara…
ABD'de 3 Kasım'da yapılacak genel seçimlerde Demokrat Parti'nin başkan adayı olan Joe Biden'ın 19 Ocak'ta New York Times yayın kuruluna verdiği mülakatta söylediği sözler ile yine Başkan Trump’ın sözleri Türkiye’de gündem oldu.
Biden’in 19 Ocak’ta söylediği sözler, niçin bugün gündem oluyor onu anlamak da pek mümkün değil ya…
Aslında adam 8 ay önce, ‘Tüm dünyada ve Amerika’da demokrasiyi savunalım’ kapsamında bir mülakat yapmış. Bizim Anadolu Ajansı da o vakit bunu İngilizce olarak haber yapmış. Belli ki, AA bu haberi pek kayda değer bulmamış olacak ki Türkçe çevirisini bile yapmamış.İktidar ve muhalefet de o vakitbu habere hiçbir tepki vermemişler.
Biden tüm dünyada demokrasiyi savunmak gerektiğini anlatırken Türkiye’yi de örnekler arasına sıkıştırıyor ve diyor ki; "Erdoğan bir otokrattır, yapmamız gerektiğini düşündüğüm şey, ona karşı çok farklı bir yaklaşım benimsemek ve muhalif liderleri desteklediğimizi açıkça ortaya koymak" Muhalefete desteğini açıkça belirten Biden, "Erdoğan'ı mağlup edin. Darbeyle değil, seçim süreciyle"
Bir başka devletin Türkiye’nin iç işlerine karışmasını kabul etmemiz elbette mümkün değildir. Daha evvel Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yazdığı terbiyesiz mektupta olduğu gibi bu tür haddini aşan müdahalelerde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Amerika Devletine en sert cevabı vermeliydi. Amerika’nın bu rezilce davranışlarına cevap vermek yerine bunu iç politikada kullanma yoluna gitmek abesle iştigaldir.
Sayın Erdoğan; “Dostum Obama, Dostum Trump” derken Amerika’ya yaslanmıyor muydu? İlk Amerika seyahatine giderken Erdoğan’ın gazeteci Hasan Cemal'e ATA uçağında verdiği mülakatta "Türkiye'nin en büyük sorunu, CHP'nin anti Amerikancı tutumudur" demiyor muydu? Bugün ise CHP’yi Amerikancılıkla suçlaması ne kadar tutarlıdır?
Yok, sen Amerikancısın…
Sen niçin Anti Amerikancısın?
Amerika bizim müttefikimiz, dostumuz…
Yok, Amerika bizim düşmanımız…
Sahi Amerika bizim neyimizdir?
İç politika tartışmalarımızı Amerika ’sız yapamıyor muyuz?
Ülkeyi yönetirken, illa Amerika’ya bir rol biçmek mecburiyetinde miyiz?
“İt ürür kervan yürür” der geçebiliriz de…
Başkan adayı Joe Biden, ‘bunları bunları dedi’ diyoruz da, adam o tarihlerde başkan adayı da değil ha…
Şimdi bir de Biden’in sarf ettiği sözlere göz atalım. Biden iki şey söylüyor. Birincisi; “Erdoğan bir otokrattır” diyor. Bir zamanlar; “Demokrasi bizim için amaç değil araçtır” diyen Sayın Erdoğan ne kadar demokrattır ki?
Son zamanlarda, Başkan Erdoğan’ın en başta Rus Devlet Başkanı Putin olmak üzere dünyadaki otokrat başkanlarla isminin anılması tesadüf mü?
Alman Der Spiegel'in Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ABD Başkanı Donald Trump ve Çin Devlet Başkanı ŞiCinping ile birlikte kendisini "otokrat lider" olarak kapağına taşımasına "Elhamdülillah" diyordu.
Bağımsız Alman Vakfı Bertelsmann’ın, Dönüşüm Endeksi‘nde Türkiye, "ılımlı otokrasi" olarak sınıflandırılıyordu. Raporda 137 ülke arasında 77’nci sırada gelen Türkiye için "de facto diktatörlük" nitelendirmesi yapılıyordu
Son yayınlanan raporun Türkiye ile ilgili bölümünde, 2017'deki anayasa değişikliği referandumunun ardından Haziran 2018'de yeni sisteme geçilmesiyle "Türk siyasetinde yeni bir dönemin başladığına" atıfta bulunularak "Parlamenter sistemin yerine aşırı güçlü bir cumhurbaşkanının mevcut olduğu yeni bir başkanlık sistemi geldi. Bu de facto diktatörlüğün, Türk demokrasisi ve dış politikası üzerinde etkileri oldu" ifadelerine yer verilmiş
Endekste "yeni bir Türkiye'nin" oluştuğunun gözlemlendiği kaydedilirken, "Ülkenin iç politikası ve uluslararası ilişkilerinde radikal bir dönüşüm gerçekleşti" sözlerine yer verilmiş. Raporda, son dönemde yaşanan gelişmeler ışığında "Türkiye'nin artık bir demokrasi olarak sınıflandırılamayacağı" belirtiliyor.
İncelenen ülkeler arasında Türkiye, "Demokrasi Statüsü" sıralamasında 10 üzerinden 4,9 puanla 77'nci sırada yer bulabiliyor. Bu puan ile Türkiye, orta kategori olan "ılımlı otokrasiler" grubunda sınıflandırılmış. Böylece Türkiye, Bertelsmann tarafından ilk kez "otokrasi" olarak sınıflandırılmış oldu.
Biden’in daha başkan adayı olmadan sarf ettiği sözlerin Türkiye’yi bağlamaz olduğunu, o sözlerin 8 ay önce sarf edildiğinde iktidar ve muhalefetin tepkisiz kalmasından da anlayabiliriz. Biden’in sözleri Bertelsmann Vakfının tespitlerinden çok da farklı değildir.Bir siyasetçi olarak düşüncelerini ifade etmiştir, başkan adayı olduktan sonra bu sözlerde ısrar ediyorsa sorun olabilir.. Ancak yine de bu sözlerin iç politikada kullanılması akıl tutulmasıdır.
Bir kaşık suda fırtına kopartmak denir buna.
Ya da başarılı olma ümidini kaybedince, yan yollara saparak ayakta kalma çabası da diyebiliriz.
Bu suni gündemlerin pek işe yaramayacağını söylemeliyim.
Joe Biden’in ifadelerinde dikkat çekici ikinci unsur ise; "Erdoğan'ı mağlup edin. Darbeyle değil, seçim süreciyle"
Evet, Biden Yahudi olmayan bir Siyonist’tir, Türk’leri sevmez ama o liberal ve demokrat fikirleri savunan bir adam olarak tanıtılıyor. Senatörlükle başlayan 50 yıllık siyasi hayatında ABD'nin ne dolaplar çevirdiğini, hangi ülkelerde darbeler yaptırdığını en iyi bilenlerdendir. Post modernlerini bir kenara bırakarak son iki darbe ve darbe girişimine (12 Eylül- 15 Temmuz) bakalım, ikisinin de arkasında Amerika yok mu?
Adam Amerika’yı yönetenlere sesleniyor. Konuşmanın tamamı okunduğunda özet olarak şunu söylüyor; “Dünyada demokrasiyi hâkim kılalım, darbelerle ülke yönetimlerini değiştirmeyelim. Otokrasi ile yönetilen ülkelerde de demokratik yollardan muhalefete destek verelim”
Esasta kim bu sözlere, ne kadar itiraz edebilir? Ancak usulen ülke adı vererek, Türkiye’nin adını zikrederek bu ifadeleri kullanmış olmasını elbette doğru bulmuyoruz.
15 Temmuz hain darbe girişiminin arkasında dostumuz! ABD ve onun Başkanı Obama yok muydu? Obama’nın yardımcısı kimdi, Joe Biden.
Joe Biden her şeyi biliyor ve itiraf gibi bir söz sarf ediyor; “darbelerle ülke yönetimlerini değiştirmeyelim.”
Bu da bir gelişmedir belki de…
Trump da diyor ki; “Erdoğan benim sözümü dinler”
Haydaa…
Bu ne anlama geliyor?
Boş verin gitsin!...
Türk Milletinin özelliklerini, Türk Yurdu Anadolu’nun jeopolitik konumunun önemini-değerini bütün dünya biliyor da bizimkiler bilmedikleri için iki büklüm…
Türkiye kendini Amerika ve Batı’nın karşısında konumlandırdığında, uzun sürmez Amerika’nın küresel güç konumu sona erer.
Amerika’nın Türkiye’ye daha çok ihtiyacı olduğu bilinmeli ona göre diplomasi geliştirilmelidir.