Piyasalar

Göklerin ve Yerin Anahtarları Ne Demektir?

Punto:
“Göklerin ve yerin anahtarları O’nundur. Allah’ın âyetlerini inkâr edenler var ya, işte onlar hüsrana uğrayanlardır.” (Zümer 63) Ayette geçen “mekâlîd” kelimesinin Arap dilindeki karşılığı anahtar, kilit demektir. Kelimenin sözlükte itaat etmek, ölçek, çevgen, torba, kap gibi anlamları da bulunmaktadır. Türkçe meallerde de mekâlîd sözcüğüne kilit-anahtar karşılığı verilmiştir. Kuran’da mekâlîd ifadesi Şûra suresinin 12. Ayetinde, varlık ve varlığın rızkının her gün ve her an temin edilmesi sadedinde yer almaktadır: “Göklerin ve yerin anahtarları O’nundur. Dilediğine rızkı bol verir, dilediğinden de kısar. O, her şeyi bilendir.” Bu ayeti kerimelere mekâlîd ifadesinden yola çıkarak göklerin ve yerin mülkiyeti, egemenliği, rahmet hazineleri, tedbir ve tasarrufu Allah teâlâya aittir anlamı verilmiştir. Kelimenin sözlük anlamından yola çıkarak baktığımız da şu tür değerlendirmeler de yapılabilir: Varlıklar öyle bir sebep sonuç sarmalına bağlanmıştır ki bir varlık kilit olurken diğer bir varlık onun anahtarı olabilmektedir. Örneğin evren kilitse insan onun anahtarıdır; Ahiret kilitse ölüm onun anahtarıdır! Bütün varlıkların, özellikle canların (insan, hayvan ve bitki) dişilleri kilitse erilleri de anahtardır. Yine mesela vücut kilitse akıl onun anahtarıdır; Göz kilitse ışık onun anahtarıdır; Kulak kilitse sesi onun anahtarıdır; Dil kilitse tatlar onun anahtarıdır… Yine mesela: Kış kilitse bahar onun anahtarıdır; ağaçların içinde dal, yaprak, çiçek ve meyve var; fakat ağaca ‘açıl ve içindekileri çıkar!’ emri gelmeden hiçbir kuvvet ağacın kapılarını açıp içindeki ‘baharı ve yazı’ açığa çıkartamaz. Bahar anahtarı neye değse o açılır ve içindekileri dışarı saçar. Bunu büyük bir neşe içinde, çiçekle ve meyveyle, renkle ve tatla yapar. Bulutlar kilitse yağmurlar anahtarıdır; Rahimler kilitse bebekler, yavrular anahtarıdır… el-Bâtın kilitse ez-Zâhir anahtardır el-Kabz kilitse el-Fettah anahtardır; el-Mâni kilitse en-Nâfi anahtardır; el-Müntakim kilitse el-Âdil anahtardır; el-Mumit kilitse el-Hayy anahtardır; el-Hafız kilitse el-Habir anahtardır; el-Kâbid kilitse el-Bâsit anahtardır; el-Hâfid kilitse er-Rafi anahtardır; el-Muzill kilitse el-Muizz anahtardır; el-Bâri kilitse el-Hâlik, el-Musavvir anahtardır… Bu misallerde olduğu gibi bütün ilahî isimler ve sıfatlar kimi yerde kilit kimi yerde anahtar fonksiyonu üstlenmiş durumdadırlar. Her iki hâlin yegâne tasarruf sahibiyse evvelin, ahirin, zahirin ve bâtının hükümdarı olan Allah teâlâdır. Sonuç: Zümer suresinin 66 ve 67. ayetlerinde bu evrensel gerçeklik akla ve vicdana öğretildikten sonra imanın ve amelin yolu kurtuluş için gösteriliyor: “Hayır! Yalnız Allah’a kulluk et ve şükredenlerden ol. Onlar Allah’ı hakkıyla tanıyıp bilemediler. Kıyamet günü bütün yeryüzü O’nun tasarrufundadır. Gökler O’nun kudret eliyle dürülmüş olacaktır. O, müşriklerin ortak koşmalarından yüce ve münezzehtir.” M. Talât Uzunyaylalı