Punto:
Dinle
Kahraman, Allah'ını bilmeyi özünü biçimlendirmeyi, doğrular adına yapılması gereken savaşı, bilinç seviyesine çıkarmış insandır. Cinsiyeti ve yaşı yoktur. Düşmanın çirkin oyunları, akıl almaz işbirlikleri ve güç birlikleri karşısında, kızsa da, üzülse de yılmayan kişidir.
Her milletin tarihinde mümtaz şahsiyetler vardır. Mümtaz şahsiyetleri bu mevkiye yükselten değerlerin başında mensup olduğu milletinin geleceğine yön veren mühim işleri sabır, metanet ve fedakârlıkla ifâ etmeleri gelir. XX. yüzyıl Doğu Türkistan tarihine damga vuran bu mümtaz şahsiyetler arasında Mehmet Emin Buğra, Mesut Sabri Baykozi, İsa Yusuf Alptekin, Osman Batur, Canımhan Hacı, Mahmut Muhiti ve kardeşleri ile Hoca Niyaz Hacı’yı saymak mümkündür.
Osman Batur, Doğu Türkistan tarihinin dikkate değer önemde ve nüfuzdaki tarihî şahsiyetlerinden biridir. II. Dünya Harbi’nin en sıcak günlerinde Doğu Türkistan Türkleri bazen zulüm altında ezildi, bazen de aldatıcı politik manevralara maruz kaldı. Ülkenin ileri gelen liderleri bazen Rus, bazen de Çin idarecilerinden siyasî tavizler elde etme mücadelesi verdiler. Osman Batur ise savaşmaktan başka çıkar yol olmadığına inanan bir insandı.
Osman Batur, fiziksel olarak 1,85 boyunda, iri kıyım, kısa ve kalın bir boyna sahip, esmer ve gözleri daime kapalı denecek derecede kısık bir görünüşe sahipti. Kaşlarının arası kırışık olan Osman Batur’un en önemli özelliklerinden birisi de az konuşması idi. Mücadelesindeki tek gayesinin halkının özgürlüğü olduğu, kendisini tanıyan herkes tarafından ifade edilmiş, şahsî hiçbir ihtirasını bu gâye ve mücadelesine katmamıştır.
Osman Batur’un 1940 yılını müteakip başlattığı ve liderliğini yaptığı direniş hareketi, kahramanca devam ettirilmiş olan istiklal mücadelelerinin eşsiz örneklerinden birini teşkil eder. Ancak liderlik kudreti yanında bahtsızlık da Osman Batur’da birleşen özelliklerden olmuştur. Silah noksanlığı, coğrafi zorluklar, sayıca yetersizlik ve kötü talihinden meydana gelen zorlukların teker teker üstesinden gelmeyi başarmıştır.
Bununla birlikte Osman Batur’un en büyük talihsizliğini geç doğmuş olması olarak belirtmek mümkündür. Nitekim Osman Batur, teknolojinin hızla gelişmeye başlamasıyla birlikte savaşlarda uçak ve motorize birlikler değil de, sadece top ve tüfeğin kullanıldığı dönemlerde yaşamış olsaydı, savaş kabiliyetiyle Orta Asya Türklerini tek çatı altında toplayabilmesi mümkün olabilirdi. Osman Batur’un bu yönüyle Kafkas Kartalı Şeyh Şamil’e benzediğini söylemek abartı olmaz.
Cesur, şüpheci ve mağrur olan Osman Batur, yiğitlerine yüklediği bütün sıkıntıları kendisi de paylaşan bir kişi idi. Gâyesinden bir an bile döndüğü, düşmanına acıdığı veya dostuna ihânet ettiği hiç vâki olmamıştır. Kişiliği için; çok konuşmayan, dinine bağlı, milletini seven, şüpheci, her söylenene hemen inanmayan, inatçı, kendi bildiğinden şaşmayan ve tek yönlü bir kişi tarifini yapmak mümkündür. Her şeyden önce o, kendisine güvenen birisidir. Bunun yanında onun, tüm imkânsızlıklara rağmen Çin ve Rus emperyalizmine karşı vatanını ve milletini korumak adına yıllarca mücadelesini sürdüren, bu gâye doğrultusunda her türlü girişimde bulunmaktan çekinmeyen bir kişiliğe sahip olduğu da başka bir gerçektir.
Ancak Osman Batur, hedefine ulaşmak için kime inanacağını, kimi dost edineceğini, kimlerden yardım alabileceğini düşünürken, ilk olarak kendi gücüne bilen, başkalarının istek ve planlarına alet olmamaya da dikkat eden birisidir.
1941’de silahını kapıp Altaylara çıktığında tek başınaydı. İki yıl içinde 30.000 kişilik ordusuyla Çin ordusunu Altaylardan temizledi. 1950’de esir düştü. Şehir şehir gezdirilerek aşağılandı. Önce kulakları sonra kolları kesildi ve Urumçi’de kurşuna dizilerek şehit edildi (29 Nisan 1951).
14 çocuğu oldu. Esir edilen 8 çocuğunun ikisi annelerinin gözleri önünde doğranarak öldürüldü, ikisi diri diri kuyuya atıldı.
Şehitlik mertebesine ulaşmış olan büyük Türk kahramanı Osman Batur, vatanı, dini ve milleti için yaptığı bu mücadelesi karşılığında Türk milletinin kalbinde ilelebet yaşayacaktır.
RUHU ŞÂD, DURAĞI CENNET, OTAĞI HAMD SANCAĞININ GÖLGESİ OLSUN. (Amin )
UFUK ÜNAL
Katkılarından dolayı Prof.Dr. Sadık TURAL' a, Mustafa CİRİTÇİ' ye (Tarih), Hasan Basri ARICI' ya (ilâhiyat) çok teşekkür ederim.