Piyasalar

Gerçek Hikayenin Adı: Şefika

Punto:
Şahit olduğum sahiplenme duygusunun ne olduğunu 2015 yılında yazdığım “Tarihe Mührünü Vuran Şehir Erzurum” isimli kitabımın 459 sahifesinde belirtmiştim... İşte o gerçek hikayenin ADI ŞEFİKA( ŞEFİĞE)... Şefika, 3-4 yıl gibi uzun süre askerlik yapan babasının yakalandığı tifo salgından dolayı öldüğünü, babasının ölümünden çok kısa bir süre sonra ise annesini kaybettiğini ve bunun üzerine dayısının Şefika’yı yanına aldığını ve onun da bir süre sonra rahmetli olduğunu söylerdi... .Yetim kalan Şefika’yı, komşuları Erzurum belediye başkanı Edip Somunoğlu’na kimsesiz olduğunu bildirirler... Belediye başkanı Somunoğlu Şefika’yı evlenme dairesinde işe başlatır ve ara sıra belediyenin çıkardığı gazetelerinde dağıtımını yapardı...Ayrıca başkan Somunoğlu şefika’nın bakım evinde yalnız bir odada kalmasını da sağlar... İşe giren Şefika’nın üzerinde hem havacı binbaşı, aynı zamanda karacı bir albay elbiseleri hiç eksik olmaz..üzerinden bu üniformaları hiç çıkarmadan işine gider gelir... Küçük yaşlarda babasının ve annesinin anlattığı vatan sevgisi, asker sevgisi onun gönlünde yaşayan bir aşka dönüşür.. Şefika devamlı evlerine yakın Merkez askeri komutanlık kışlasının kenar kısmına her sabah erken kalkarak gider yapılan talimleri izler...komutanların uzun süre dikkatini çeker ve birgün Alay Komutanı Şefika’yı izlediği sabah içtiması sonrası yanına çağırır... Şefika ile sağdan, soldan sohbet eder ve komutan 90/ 100 cm uzunluğunda erkek gibi kışlanın müdavimi olan Şefika’ya gel seni asker yapalım, sende her sabah gel içtimaya ve spora katıl sende talim yapmış olursun der... Şefika, yok ben asker olmak istemiyorum senin gibi “merhaba asker” diyen askeri selamlayan komutan olmak istiyorum... bayramlarda havadan kağıt atan tayyarelerin komutanı olmak istiyorum der...komutan da tamam o zaman gel seni benim gibi albay, tayyare pilotu binbaşısı yapalım der ve askeri kışla terzihanesine Şefika’yı gönderir boyuna ve kilosuna uygun bir havacı binbaşısı, birde karacı albay elbiselerinin dikilmesi talımatını verir... Şefika üzerine dikilen bu askeri elbiselerini alır devamlı olarak giyer ve eskidikçe gider kışlaya yeniletir...Şefika, bir hafta havacı binbaşı olur, bir diğer hafta karacı albayı olur...resmi üniformayı giyer...Erzurum’u vazifesi dışında teftiş eder gibi bir eda ile ellerini kıçının üstüne koyarak gezer, Şefika abla diye hitap edenlerle karşılaştıklarında , onlara konuşmadan eliyle asker selamı verek gezisini sürdürürdü... O Erzurumun sevgili bir maskotu olmuştu...Şefika tanıştığı ve ziyaret ettiği kişiyi A/Z ye kadar konuşturur ve ondan aldığı bilgiyi hafızasına kayıt ederdi...onun için Erzurum da yaşayan insanları en ince künyesine kadar bilirdi.. Şefika hiç evlenmemiş, ismi gibi şefkatli biriydi...kendisi erkek gibi ve askeri komutan edalı sempatik bir kızdı... Sonraları Belediye Başkanı Orhan Şerifsoy, Şefika’nın bakımevi bahçesinde beslediği kedi, köpeklerin huysuzluk yaptıkları huzur evi sakinlerinin şikayeti üzerine Şefika’yı evlenme müdürlüğünden alır, çifte minareli medresnin alt kısmında bulunan kadın tuvalet kısmına bekçi olarak verir ve bu arada da ona kalenin Taşmağazalar kısmına bakan dış duvarın yanında bulunan Cemil Yılmaz’ın terzi atölyesinin yanında bir odalı, mutfağı tuvaleti ve küçük bir deposu olan evi yaptırır..kedileri, köpekleri için odanın bir bölümünü muşamba ile böldürür... Elektriğini ve suyunuda belediye karşılar... Şefika uğradığı esnaftan aldığı yardımlara rağmen yine kendi aldığı maaşını da beslediği kedilerine, köpeklerine harcayan merhametli biriydi... Erzurum’un bütün çarşı esnafları ve eşrafları onu tanırdı..Erzurum’un maskotu vede onların gönül sevgilisiydi... Genellikle Tebrizkapıdaki esnaf dükkânları evine ve işyerine yakın olduğu için genellikle bu çarşıya gider, onların sevgi dolu davetlerine iştirak eder,çayını içer sohbetini yapar, ama sakatatçılardan ve kasaplardan Kedilerine ve köpeklerine kemik ciğer almayıda ihmal etmezdi... Son durağı ise evine en yakın benimde tabeleci dükkanımın bulunduğu bat pazarı Tebrizkapı kavşağı bileşkesi kısmına yakın son kısım esnafları olurdu..Kedilerine ve köpeklerine biz çarşı esnafları olarak hergün ayrı ayrı aldığımız birer, bazen ikişer kg sütleri gelir alır giderdi... Tophane iş merkezi çarşısının bat pazarına bakan kısmında elbiseci Muğdat Doğusoylu,terzi Ömer Kavaz, ayakkabıcı Engin Güngör, fotoğrafcı Nurettin Berberoğlu, radyo, teyip, televizyon bayii ve tamircisi ibrahim Afşin,köşede terzi Fuat Eğilmez, perdeci Yılmaz ve benim dükkanın köşe kısmı kale yolu üzerinde bulunan zabıta karakolu komseri Fuat Yayatıcı da her sabah esnafın arasına katılarak ufak bir ayak üstü çay sohbeti yapardık... O günkü sohbetimizde Muğdat ağabeyi “Şefika iki gündür hiç gözükmüyor...Esnaf arkadaşlar olarak Şefika’ya her gün ayrı ayrı aldığımız sütler Muğdat abinin dükkanındaki buzdolabına konulurdu..Şefika’da akşamları gelir sütleri alır giderdi... Muğdat abi Şefika gelip dükkandan sütleri de almamış diyince, Fuat Yayatıcı da evet Şefika’nın köpekleri hiç durmadan havlıyorlar...Hiç böyle havlamazlardı dedi.. ve hemen hadi bir bakalım diye orada bulunan esnafla beraber Şefika’nın evine gittik... Evinin kapısı arkadan kitli olduğu için çalmalarımıza rağmen cevap alınmayınca kapıyı komser Fuat Yayatıcı kırarak orada bulunan esnaf arkadaşlarla birlikte içeri girdik... Şefika odanın ortasında sol elini başının altına koymuş vaziyette sol yanına yatarak hakkın rahmetine kavuşmuş...cansız bedenin çevresinde Kedileri ve köpekleri ayrı ayrı başına toplanmış aç bitap şekilde Şefika’yı havlayarak kalkmasını bekliyorlardı... Bizleri görünce havlamaları birden kesildi..Dr.ölüm raporuna göre iki gün önce Şefika’nın hakka kavuştuğınu belirtmişti...ama aç olan ne kediler, nede köpekler Şefika’nın cansız cesedine hiç dokunmamışlardı... Şefika’nın cenaze defin işlemlerini mahalle muhtarı Hilmi beyinde katılmasıyla ve bazı esnaf komşularla, zabıta karakolu mensubu birkaç zabıta ile zabıta komseri Fuat Yayatıcı olarak yerine getirilerek küçük bir cemaatle vakit namazını beklemeden Emirşeyh camide cenaze namazı kılarak ”Asrı mezarlığa” imamla beraber götürüp defin işlemlerini yaptık...Emirşeyh camisi musallasına kadar gelen köpekler, cenaze arabasının arkasından sıralı bir şekile mezarlığa kadar geldiler... Defin işlemi bittikten sonra Şefika’nın evinde beslediği o köpekler mezarlığın kapısında boy boy dizilmişler, bir cenaze seramonisinde bulunan cenaze sahipleri gibi boyunları bükük üzüntülü bir duruşla sanki taziye kabul eder gibi sıralı vaziyette bekliyorlardı... Köpeklerin gözlerinden akan yaşlar yetim ve öksüz kaldıklarını sanki bizlere duyuruyorlardı..sahipleri Şefika’ya karşı son görevlerini sanki yapıyorlardı... Komser Fuat Yayatıcı birkaç zabıtaya bu Şefika’nın köpeklerini sokata bırakmayın onları toplayın hayvan barınağına götürün talimatını verdi.. Biz çarşı esnaflar olarak oradan ayrılarak dükkanlarımıza döndük... Hayvanlara olan sevgi merhametini doruk noktada noktalayan Şefika’yı ve ondan sevgisini esirgemeden yardımlarıyla bezeleyenlerden hakka kavuşan, memleket sevdalılarınıda rahmetle ve minnetle anıyorum...mekanları cennet olsun.. İşte, sahiplenme ve yediği ekmeğin kadrini bilmenin vefa örneğini gösteren hayvanlar belki günümüz insanlığına da bir örnek olur...Saygılarımla.. Mücahit Himoğlu