İsmet TAŞ
Punto:
Dinle
Gün geçmiyor ki, taciz, tecavüz, intihar, aile katliamları, keyif verici maddeleri kullananların vahşiliklerini ve inanılmaz ahlaksızlıkları duymayalım! Veya hiç beklemediğimiz insanlardan, sıra dışı iğrençlikler görmeyelim! Bu da yetmiyormuş gibi, bunları yapanların sayılarının gün geçtikçe hızlı bir şekilde korkunç artışına şahit olmayalım!
Ve hemen şu soru aklımıza geliyor. Buna nasıl dur diyeceğiz? Engelleyeceğiz? Kendi özümüze, kendi inandığımız değerlere nasıl sahip çıkacağız? Umudumuz gençlik mi? Gençlik ile yetişkinler arasında bu kadar fersah fersah farlılıklar varken bunu nasıl yapacağız? Bir nesil yok olurken gençliğimize nasıl sahip çıkacağız? Ne kendimizi kandıralım ne de başkalarını. Ağzımız açıldığı zaman mangalda kül bırakmıyoruz. En bilgin en ulama, en etkili ve yetkili kişi oluyoruz. Kendimizi kaf dağında, burnumuzu yukarda görüyoruz. Her birimiz birer akil adam olup çıkıyoruz! Değiliz dostlarım! Değiliz arkadaşlar! Değiliz sevgili okurlarım! Biz hiçbir şey değiliz! Olmuş olsak idik, bu gençlik, bu toplum bu gün asla bu hale gelmezdi.
Öncelikle şunu yapmayacağız! Kahrolsun batı, kahrolsun kültür emperyalizmi, kahrolsun batının uşakları gibi hamaset nutuklarını bir köşeye bırakıp, şapkamızı önümüze koyup düşünme yoluna gideceğiz. Dışımızdaki düşmanları suçlayarak kolaycılığa kaçmayacağız! Elbette düşman düşmanlığını yapacak, bunun aksini beklemek saflık olur. Her kes görevini yapıyor. Peki, o zaman bütün bunların baş sorumlusu kim?
Biz!... Biz kim miyiz? Anneyiz, babayız, çocuklarız, kardeşiz yani aileyiz. Öncelikle şunu yapalım, başta evlatlarımız olmak üzere, gençliğin omuzuna elimizi koyarak, “ Özür dileriz, affedin bizi, sizinle ilgilenemedik, size yeterince sevgi, saygı gösteremedik, fıtratınıza uygun bilgi, eğitim, öğretim veremedik, indirilen dini yaşamanız konusunda ki hassasiyetleri sizlere anlatamadık, sizi düşmanın ellerine savunmasız bıraktık, kendi derdimize, kendi keyfimize, kendi rahat ve düşkünlüğümüze, zaaflarımıza yenildik! Özgürlük, çağdaşlık, modernlik, ilericilik, medeniyetçilik, düşmanın bize dikte ettiği safsatalara inandık. Daha çocuk yaşta olmanıza rağmen, kendi iradenizle kendi yolunuzu seçin gibi garip bir yaklaşımı ile sizleri karanlığa sürükledik vs.“ diyerek, içten, samimi özrümüzü dilememiz, sonra da tek tek nelerde nasıl yanlışlar yaptığımızı anlatmamız lazım. Öncelikle suçun biz yetişkinlerde olduğunu bilmeleri gerekir. Yapmış olduğumuz yanlışların bu toplumu nerelere getirdiğini göstermemiz lazım. Suçlu aramadan, olanların vebalini, ne devlete, ne hükümete, ne de siyasilere yüklemeden. Öncelikle kendimizi, anne, baba, kardeş, ağabey olarak, büyük olarak, aydın yetişmiş insanlar olarak, “Suçlu benim” diyebilmeliyiz.
Sonra onları nasıl kafaları, beyinleri, kalpleri boş olarak savunmasız bir şekilde toplumun içine bıraktığımızı anlatmalıyız! Pişmanlıklarımızı samimi bir şekilde dile getirmeliyiz. “Bir kereden ne olacak, bırakın gençler heveslerini alsınlar, hayata bir daha mı gelecekler” diyerek, düşmanın bize sunduğu ve adına ilericilik, medeniyet dedikleri, gayri insani, gayri ahlaki davranışlara göz yumduğumuzu, bunun bedelinin nasıl ağır olduğunu, nelere mal olduğunu tek tek anlatmalıyız.
GENÇLİK NEREYE GİDİYOR, DİYE SORMAYALIM? GENÇLİĞİ BİZ NERELERE GETİRDİK DİYE KENDİMİZİ SORGULAYALIM! EĞİP-BÜKMEDEN! KIRIP DÖKMEDEN!
Bunları, çocuklarımızın başlarını okşayarak, gençlerimizi kucaklayarak ve en önemlisi en içten en samimi duygularımızla sevgimizi göstererek yapalım.
Siz şu şu hataları yaptınız demeyelim! Biz şu şu hataları yaptık, yapmamalıydık diyelim. Düşünmeden, anlamadan, dinlemeden, düşmanın oyununa geldiğimizi, yapmış olduğumuz yanlışlar, hatalar, yapılan yanlışları doğruymuş gibi susmamız, zaaflarımız, bizi, sizi, toplumu bu hale getirdi diyelim. Doğrular canımızı yaksa da, içimizi acıtsa da, kan ağlatsa da, tek tek söyleyelim anlatalım.
Bunun adı ister itiraf, ister öz eleştiri, ister kendine gelme vs. nasıl telaffuz edersek edelim bunu mutlaka yapmamız gerektiğine inanıyorum.
Kİ, ONLAR NELERİ YAPMALARI, NELERİ YAPMAMALARI GEREKTİĞİNİ ANLASINLAR.
Gençliğe ulaşmak mı istiyoruz, önce onlara ne verip ne vermediğimize bakarak anlamaya çalışalım. Empati yapalım.
Tabi kendimizde hala o hakkı görüyorsak! Evlatlarımıza, gençlerimize, şu iki kuralı, ilkeyi, prensibi hatırlatalım!
Bir, “Evet biz yanlış yaptık, hata yaptık, ama siz yapmayın. İradesi zayıflamış, zaafları içinde kaybolmuş, kültür emperyalizminin girdabında kıvranan, yok oluşa giden bir yıkılış yaşayan bu toplumu kurtarma sorumluluğu size aittir,
İki, “Bizler sizlerin sadece büyükleriyiz. Sizin asıl tabi olacağınız, kendinize önder, lider kabul edeceğiniz, Peygamberimiz, kendinize rehber edineceğiniz bir kitap, Kur-anı Kerim, geleceğe umutla yürüyeceğiniz aydınlık bir yolunuz var. İSLAM… Diyelim ve bunları tek tek anlatalım. Anlayacaklarına inanıyorum.
Gençliğimize ulaşmak, zaaflarımızdan kurtulmak selam ve duasıyla…
İsmet Taş – İç Anadolu Birliği Genel Başkanı
Dünya Muhabirler Birliği Türkiye Başkanı