Erdal GÜZEL
Punto:
Dinle
Bir ülkenin en dinamik unsuru olan gençler, geleceğin hazırlayıcısı ve planlayıcısı olarak yarınların da güvencesidir.
Genç nesle sahip olan ülkeler için büyük bir avantaj sağlayan bu potansiyel, genç nesli azalan ülkeler için endişe verici bir durumdur!
Ülkelerini yarınlara taşıyacak olan gençlerin varlığı büyük bir teminat olmasına rağmen, bu gençlerin yarınlara hazırlanması ve önlerinin açılması da büyük bir sorumluluk istemektedir.
Genç bir nüfusa sahip olan ülkemizde ne hazindir ki, gençlere karşı yeterli hassasiyeti gösterdiğimiz ve sorumluluklarımızı tam manasıyla yerine getirdiğimiz söylenemez.
Dünden bu güne, siyasi partilerin, ideolojilerin, tarikat ve cemaatlerin gençlerin heyecanlarını, temiz duygularını, enerjilerini istismar etmesi ise ciddi bir sorundur.
Genç nesilleri bilimde, sanatta, spor vb. alanlarda birbirleriyle rekabet ettirmek yerine, onları birbirleriyle ezeli düşman haline getiren tezgâhları ve o günleri unutmuş değiliz.
Geçmiş dönemlerin genç kuşakları olarak, günümüzde bir öğrenci olayı gördüğümüz zaman “Bizde tozpembe görürdük dünyayı on sekiz yaşımızda / Bizim de esmişti o efil efil kavak yelleri başımızda.” şarkısını hatırlar, o kaybolan yılların acılarını yüreğimizde hissederiz.
Şairin “ Minicik gövdeme yüklü Kaf Dağı” dediği gibi, yaşımızın üzerinde büyük bir yükün altına girmiştik ve dünyayı bir dokunuşumuzla düzelteceğimize inanmıştık.
Kimimiz Filistin Dâvası’nın, kimimiz Turan Ülküsü’nün, kimimiz İslam Birliği’nin, kimimiz de anti-emperyalist kavganın korkusuz fedaileriydik.
O günlerde, gençlerin birbirlerine düşman ettirilmesinin faturasını acı bedellerle ödemiştik.
Yarınlarımızın planlayıcısı olan gençlerin büyük bir kısmı, canlarından ve istikballerinden oldular. Oysa bu gençlerin enerjileri ve temiz niyetleri ülkenin gelişmesi ve kalkınması yolunda harcanabilirdi.
Bu gün değişen bir şeyin olmadığını üzülerek ifade edebiliriz.
Siyaset cambazlarının, beyinlere deli gömlekler giydiren ideolojilerin, gençleri mankurtlaştıran tarikat ve cemaatlerin gençler üzerinden ellerini çekmediklerini görmekteyiz.
1980 öncesi birbirini kurşunlayan, kandırılıp dağa çıkartılan, Fetö tuzağına düşürülen, bilmeden ABD, Rus ve Çin emperyalizmine hizmet eden gençler elbette ki, bizim çocuklarımızdı. Onların bu tezgâhların içine düşmelerinde ülkeyi yönetenlerin sorumlulukları yoktu, diyemeyiz.
Yeni bir dünyadayız. Günümüzün gençler, teknolojinin kucağında doğmuş bir nesildir. İletişimlerini çok güzel kurmakta ve dünyada olup bitenleri çok hızlı bir şekilde izlemekteler. Mukayese imkânına sahip olan bu gençler, artık geçmişin duygusallığından uzak bir arayış içindeler.
Kendi düşünce yapılarımızı ve kendi siyasal reçetelerimizi bu gençler üzerinde görmek istememiz onlara karşı büyük bir haksızlıktır.
Dün enerjilerinden yeteri kadar faydalanamadığımız bu gençleri, “İçinde bulunan koşulların bir bilinç oluşturduğu” gerçeğini unutmadan anlamak ve dinlemek mecburiyetindeyiz.
Toplum olarak bu gençleri ötekileştirmeden, yaftalamadan, her türlü pis tezgâhlardan ve provokasyonlardan korumak ve kollamak durumundayız.
Bu hassasiyeti gösterirken onların ülkeden ve yarınlardan ne beklediklerini iyi analiz etmek ve araştırmak zorundayız.
Yapılan araştırmalar üç gençten birinin yurt dışına gitmek istediğini ve dört gençten birinin işsiz olduğunu göstermektedir.
Gençlerin, arkasında gücü olan yeteneksiz birinin çok yetenekli bir gencin önünde olacağına inanmaları vahim bir durumdur.
Kendini dindar ve muhafazakâr olarak tanımlayan gençlerin oranında ciddi bir düşüşün yaşanması ve gençler arasında ‘deizm ve ateizm’e ilginin artması ise ilginç olduğu kadar üzerinde durulması gereken vahim bir durumdur!
Gençlerimiz, bizim geleceğimiz ve güvencemizdir. Bizim gibi dünyayı algılamalarını onlardan bekleyemeyiz. Unutmayalım ki bu gençler bizim evlatlarımızdır ve istikbalimizin temsilcileridir.
Onları zararlı etkilerden ve provakasyonlardan koruyamayıp ideolojilerin, siyaset tellâllarının, cemaat ve tarikatların kucağına atılmalarına göz yummuşsak, dağa çıkmalarının önüne geçememişsek “Bu bizim eksiğimizdir!” deme erdemini göstermek durumundayız.
Yarınlarımızı emanet edeceğimiz gençlerimizi anlamak, gençlik heyecanlarını hoş görüyle karşılamak, dinleyip sorunlarını çözmek ve onları her türlü emperyalist tehlikelerden ve provakasyonlardan korumak, siyasete malzeme etmemek hepimizin sorumluluğu altındadır.
Gençlerimiz üzerinde hesap yapanların ve kirli ellerini çocuklarımıza uzatanların hesaplarının bozulacağına yürekten inanıyor; tüm gençlerimize güveniyor, inanıyor ve onları seviyoruz.