GAZİ MECLİS ŞEHİT YAZICIOĞL’UNUN GÖSTERDİĞİ TAVRI GÖSTERMELİ
Ortadoğu ve yakın politik tarih üzerine yaptığı çalışmalar ve yayınladığı tarihi öneme sahip kitaplarla, (6 Ciltlik Ülkücü Hareket, 3 ciltlik Muhsin Yazıcıoğlu Külliyatı, 2 Ciltlik Ortadoğu’nun Cahşları,1993 Örtülü Darbe) Türkiye’nin en önemli araştırmacı yazarlarından biri olan ve alanında otorite olarak kabul edilen Hakkı Öznur Mahmud Abbas’ın Gazi Meclise davet edilmesine ve konuşturulmasına karşı çıkmıştır. Abbas’ın Filistin halkının temsilcisi olmadığını, onun işbirlikçi bir hain olduğunu söylemiştir. Şehit lider Muhsin Yazıcıoğlu’nun Kasım 2007 yılında, Siyonist Cumhurbaşkanı Katil Peres’e ve Mahmud Abbas’a gösterdiği o yiğit tavrını hatırlatarak milletvekilleri de aynı milli tavrı koymalılar demiştir. Öznur açıklamasında Abbas’ın Kızıl Çin rejiminin, Ermenilerin, Rumların, bölücülerin dostu olduğunu Türk ve Türkiye düşmanlarına destek verdiğini olaylarla, belgelerle ortaya koymuştur.
Hakkı Öznur’un yaptığı yazılı açıklamanın tam metni :
Bugün TBMM’de konuşacak olan Mahmud Abbas tam bir işbirlikçi, halkına ihanet etmiş bir haindir. Böyle bir hainin, Gazi Meclis’e davet edilmesi ve konuşturulması Gazi Meclis’e ihanettir. Abbas, Filistin Halkının meşru temsilcisi değildir. Mahmut Abbas ve yönetimi nerede Türk düşmanı varsa onlarla birliktedir. Irak, Suriye, Libya ve Kıbrıs konularında Türkiye düşmanlarına destek vermekte ve karşı cephede yer almaktadır.
Başta Mahmud Abbas denilen şahıs ve avanesi Filistin direnişine ihanet eden alçaklar topluluğudur. Kudüs ve Mescid-i Aksa'yı yüzüstü bırakan hainden, Doğu Türkistan'a sahip çıkması beklenebilir mi?
Kızıl Çin Diktatörünün, Rumların, Ermenilerin, dostu ve müttefiki olan Mahmut Abbas’ın meclise davet edilmesi son derece yanlış olmuştur. Türkiye’nin ve Türk milletinin çıkarlarını ve menfaatlerini savunan , terörist, soykırımcı, katliamcı Siyonist İsrail’e ABD, AB, Çin ve Rus emperyalizmine karşı olan, her milletvekili, Mahmud Abbas konuşurken meclisi terketmelidir.
Kasım 2007’de Siyonist Cumhurbaşkanı katil Peres ve işbirlikçi Mahmut Abbas’ın Meclis’e gelmesine ve konuşturulmalarına karşı çıkan, o ikisi konuşurken meclise girmeyen dışarıda basın toplantısı yaparak protesto eden, şehit lider, milletin ve ümmetin adamı şehit Muhsin Yazıcıoğlu’nun gösterdiği milli ve anlamlı tavrı göstermelidirler. Muhsin Başkan gibi yiğitçe tavır ortaya koymalıdırlar. Şimdi, meclisteki milletvekillerine düşen tarihi görev; hem Abbas’ı hem de onu davet eden siyasi iktidarı protesto edip, yalnız bırakmaktır.
Hatırlamakta fayda var; Terör rejimi İsrail’in cumhurbaşkanı Şimon Peres, 12 Kasım 2007 günü Ankara’ya gelmişti. Peres’in Ankara’ya geldiği gün, Mahmud Abbas da gelmişti. İsrail ve Filistin taraflarının Ankara’ya gelişi, tesadüf değildi. Her ikisi de BOP Eş Başkanlığı görevini tarihi bir iş yapıyormuş gibi hareket eden Erdoğan ve onunla dış siyasete bakışı aynı olan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün girişimleriyle çok önceden planlanan bir senaryo ile gelmişlerdi.
Şimon Peres, Çankaya Köşkü’ne giderek burada Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüşmüştü. Bu görüşmede ilginç diyaloglar yaşandı. Peres, Gül ile görüşmesinden sonra Başbakan Erdoğan ile Camlı Köşk’te görüştü. Bu görüşmede Başbakan Erdoğan, İsrail Cumhurbaşkanı’na teşekkür ederek, Türk-İsrail ilişkilerinin hızla gelişmesinden büyük memnuniyet duyduğunu söylemişti
MUHSİN YAZICIOĞLU ŞİMON PERES’E SERT TEPKİ GÖSTERDİ
İsrail’in 9. Cumhurbaşkanı, Siyonist terörist Şimon Peres, 13 Kasım 2007 günü TBMM’de milletvekillerine hitap etmişti. Şimon Peres’in TBMM’deki hitabı, bir Yahudi’nin hitabı noktasında Türkiye’de ilk olacaktı. Muhsin Yazıcıoğlu, İslam düşmanı, Siyonist terörist Şimon Peres'in TBMM'de konuşma yapacak olmasına şiddetle tepki göstermiştir.
Milletin adamı Muhsin Yazıcıoğlu, teröristbaşı Şimon Peres’in konuşmasından bir gün önce 12 Kasım Pazartesi günü yazılı bir açıklama yaparak katil Şimon Peres'in, TBMM'de konuşma yapacak olmasını ağır sözlerle eleştirmiştir.
BBP Lideri Muhsin Yazıcıoğlu, açıklamasında şunları ifade etmist:
“Mazlum milletlere özgürlük önderliği yapmış olan TBMM'nin terörle özdeşleşmiş bir kişinin konuşmasına sahne olması, TBMM'nin misyonuyla bağdaşmıyor. Filistin'de yapmış olduğu katliamların kanı daha kurumamış, Kana'da ki mavi emzikli bebeğin fotoğrafları daha gözlerimizin önündeyken, terörist İsrail Cumhurbaşkanı’nın TBMM'de konuşma yapacak olması, millet vicdanını yaralamaktadır. İnsanlık duygularımızı rencide etmektedir.
O katilin konuşması sırasında Meclis'te olmayacağım. 9 aylık minik Abbas’ın hafızalara kazınan bebek resmini unutmasın. “Mavi emzikli çocuk’ kardeşleriyle birlikte terör ordusu İsrail tarafından hunharca katledilmiştir. Terör Ordusunun başı olan Şimon Peres konuşurken ben Meclis'te olmayacağım.
Muhsin Yazıcıoğlu “Peres terörle özdeş biri” demiştir. Terörist Şimon Peres TBMM Genel Kurul Salonu'na girişinde milletvekilleri tarafından ayakta alkışlanmasını milletimiz unutmamıştır. Peres'in konuşmasını, dönemin Başbakan’ı Erdoğan da ayakta alkışlamıştır. Alkışlamayan tek bir isim vardı. O da "Emzikli bebeklerin katilini dinlemem" diyerek TBMM Genel Kurulu'na girmeyen Muhsin Yazıcıoğlu'ydu!
KATİLLERLE MUTLULUK POZLARI VEREN İŞ BİRLİKÇİ MAHMUD ABBAS FİLİSTİN HALKININ TEMSİLCİSİ ASLA OLAMAZ!
Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas, İsrail’i ziyaret eden Yahudi kökenleriyle övünen ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'le, Ürdün'ün başkenti Amman'da defalarca görüşen bir alçaktır.
Son görüşmelerde Blinken, Abbas’a "Bay Başkan sizi tekrar gördüğüme sevindim" derken Abbas, gülerek "Buradan ev almalısınız" diyerek karşılık vermişti Blinken aynı şekilde gülerek "Ev almayı düşünüyorum" demişti.
İsrail saldırılarına destek için Doğu Akdeniz'e uçak gemisi gönderen ABD'nin dışişleri bakanı ile Abbas'ın şakalaşması Filistin’de ve İslam dünyasında tepki ile karşılanmıştı.
Görüşme öncesinde Mahmud Abbas ve Antony Blinken arasındaki 'samimi' diyalog sosyal medyada da gündem olmuştu. Başta mazlum Filistin halkı olmak üzere. İslam dünyasını derinden üzen ve tepkiyle karşılanan görüntüler Mahmut Abbas denilen alçağın kirli yüzünü bir kez daha göstermiştir. Abbas ve heyetinin, görüşme sırasında verdiği mutluluk pozları Filistin davasına ihanetten başka bir şey değildir.
Tel Aviv yönetimine tam destek veren ABD, aralarında USS Dwight D. Eisenhower ve USS Gerald R. Ford uçak gemilerinin de bulunduğu büyük bir donanma bugün Doğu Akdeniz'de. ABD Uçakları gemileri, Alman, İngiliz özel kuvvetleri katil İsrail’e destek için hepsi bölgede.
ABBAS’TAN UYGUR TÜRKLERİ KONUSUNDA EMPERYALİST ÇİN’E DESTEK
Mahmud Abbas’ın ve Filistin yönetiminin Türkiye’nin ve Türk Milleti’nin hassasiyet gösterdiği konulardaki duyarsızlığının bir örneği de Abbas’ın 2023 Haziran ayı içinde Çin'e vaki resmî ziyareti sırasında Komünist Çin Hükûmeti’nin Uygur Türklerine uyguladığı baskılar konusunda Filistin’in takındığı tutum olmuştur.
Mahmud Abbas, Çin lideri Şi Cinping'in özel davetiyle ile Çin'in başkenti Pekin'de resmi ziyaretlerde bulunmuştur. Abbas 13 Haziran 2023 te gittiği Pekin'de Cinping'in kurmayları ile özel bir görüşme gerçekleştirmiştir. Abbas ikili görüşmeler sonrası 15 Haziran 2023 tarihinde Doğu Türkistan ile ilgili soykırımcı Komünist Pekin yönetimini savunan bir konuşma yapmıştır.
Abbas, Uygur sorununun insan hakları sorunu olmadığını, bu durumun Çin'in sözde terörizme, bölücülüğe karşı mücadelesi olduğunu, bu konuda Çin hükumetini desteklediğini belirterek
"Bazılarının gündeme getirdiği Uygur meselesi (Uygur Soykırımı) bir insan hakları meselesi değildir. Bu Çin'in terörizm, aşırılık ve ayrılıkçılıkla mücadelesidir. Filistin hükumeti, Çin'in bu mücadelesini her zaman destekliyor, Filistin her zaman Çin'e inandı. Çin'in her zaman adaleti yerine getireceğine inanıyoruz" ifadelerini kullanmıştır. Mahmud Abbas’a göre katliamcı soykırımcı katil Çin, Doğu Türkistan konusunda sonuna kadar haklı.
EY ALÇAK ABBAS! FİLİSTİN İŞGAL ALTINDADA DOĞU TÜRKİSTAN DEĞİL Mİ?
Ey Abbas, Filistin işgal altında da Doğu Türkistan işgal altında değil mi?
Doğu Türkistanlılar, Filistin halkının maruz kaldığı zulme hiçbir zaman duyarsız kalmamış ve Filistin davasına destek vermiştir.
Çin, Doğu Türkistan’ı işgal ettiği 75 yılda bölgede Uygur ve diğer Türk Müslüman gruplara yönelik sistematik asimilasyon politikası uygulamaktadır. Çin'in Doğu Türkistan politikası, asıl etnik ve inançsal kimliğinin yok edilmesi ve bölgenin Çin'e tamamen entegre edilmesi çerçevesinde şekillenmektedir.
Mahmud Abbas Doğu Türkistan Türklerine yapılan soykırımı görmezden gelmiş, Pekin rejiminin sözcüsü gibi hareket etmiştir. Para için dört takla atan, Filistin halkını temsile layık olmayan sözde Müslüman Abbas;, bu ifadeleriyle Uygur Soykırımı'nı inkar etmiş, Pekin rejiminin propagandasını yapmıştır.
Çin’in Doğu Türkistan’da Uygur Türklerine yaptığı soykırımı, haklı göstermeye çalışan Çin propagandası yapan. Mahmud Abbas Filistin davasına da ihanet etmiştir. Uygur Türklerine terörist demek alçaklıktır, ahlaksızlıktır, namussuzluktur.
Filistin’in sözde devlet başkanı ünvanını taşıyan, Müslümanın parasını yemekten başka bir işi olmayan Mahmud Abbas’ın 15 milyon dolar nakit para hediye ile ülkesine dönmüştür
Emperyalist Çin’in soykırımcı politikalarına destek veren, ümmete zulmedenlerin yanında yer alan Mahmut Abbas’ın ihanetini Türk milleti unutmayacak’ Mazlum Filistin halkı unutmayacak. Ve vakti geldiğinde de Filistin direniş hareketi Abbas alçağını cezalandıracaktır
Çin’in Filistin açılımı ise sadece kendinin gayrimeşru kanlı ve suçlu duruşunu örtbas etmek için yaptığı iyi düşünülmüş bir PR çalışması olup, Çin’den Filistin halkına hiç hayır gelmeyecektir.
HAİN ABBAS MAKARİOS'UN MEZARINA ÇELENK KOYMUŞTUR
Mahmud Abbas, Türkiye düşmanı Rum lider Anastasiadis’in davetiyle üç günlük bir ziyaret için 14 Haziran 2020 günü Rum kesimine giderek, Arap devletlerinin ülkedeki büyükelçileri dahil üst düzey yetkililerle bir araya gelmişti. Mahmud Abbas, Rum Yönetimi Lideri Nicos Anastasis ile 16 Haziran 2022 günü görüşmüştür. Hain Abbas, Türk düşmanı Makarios’un mezarına çelenk koymuştur.
Abbas, Makarios’un talimatıyla Rum çeteler tarafından şehit edilen binlerce Türk’ten ve şehit düşen 500 askerimiz için tek bir söz ifade etmiş midir. Hayır ! Edebilir mi? Hayır! Çünkü ABD, AB işbirlikçisidir.
ANASTASİADİS ABBAS’A VERDİĞİ DESTEK İÇİN TEŞEKKÜR EDİYOR
Görüşmenin ardından Twitter hesabından skandal bir açıklama yapan Anastasis, Abbas''ın Türklere karşı yanlarında olduğunu belirtti.
Rum lider Mahmud Abbas’a, 'Kıbrıs konusu hakkındaki tutumunuz, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ve halkının sorunun çözümü için gösterdiği çabalara verdiğiniz tam destek ve aynı zamanda Kıbrıs sorunu hakkında mümkün olan her yerde esirgemediğiniz çabalar için şahsım ve halkım adına teşekkür ediyorum' demiştir.
Anastasis''in mesajında şu ifadeler yer aldı:
"Başkan Abbas''a, Filistin Yönetimi''nin Kıbrıs sorunu üzerindeki uzun süredir devam eden duruşu ve Türk işgaline ve Kıbrıs''ın yeniden birleşmesine son vermek için gösterdiğimiz yorulmak bilmeyen çabalara verdiği sarsılmaz destek için şükranlarımı ifade ettim."
Görüşmeler öncesinde Türk düşmanı Kıbrıs Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu III. Makaryos'un mezarına çelenk koyan Başkan Abbas, Makaryos'u sömürgeciliğe karşı mücadelenin sembolü olarak gördüğünü belirterek, saygılarını sunduğunu ifade etmişti
Ziyaret sırasında Anastasiadis, Mahmud Abbas'a III. Makarios Nişanı'nı, Abbas’da Anastasiadis’e Filistin Devleti Büyük Nişanı'nı tevdi etmişlerdir.
FKÖ, İslâm İşbirliği Konferansları çerçevesinde ve üyesi bulundukları Bağlantısızlık Hareketi’nin konferanslarında sürekli biçimde bize karşı Kıbrıslı Rumların ve Yunanistan’ın avukatlığını, hattâ sözcülüğünü yapmışlardır.
“Harekât el-Tahrir el-Vatani el-Filistini” “Filistin Ulusal Kurtuluş Hareketi” adıyla 1959 yılında kurulan ve kısa adıyla El-Fetih olarak adlandırılan FKÖ’nün lideri Yaser Arafat bundan 50 yıl önce Kıbrıs Barış Harekâtımızdan birkaç ay sonra BM 29. Genel Kurulu'nda 13 Kasım 1974 günü yaptığı konuşmada şunları söylemiştir:
'Kıbrıs sorunu gözümüzün önünde birkaç ay önce şiddetli bir şekilde patladı. Her yerdeki tüm halklar, Kıbrıslıların acılarını paylaştı. Birleşmiş Milletler 'in Kıbrıs'ta adil bir çözüme ulaşma çabalarını sürdürmesini, böylece Kıbrıslıları daha fazla savaştan kurtarmasını ve bunun yerine onlar için barış ve bağımsızlık sağlamasını istiyoruz...'
RUM VE YUNAN ÇETELER KIBRIS’TA 500 ASKERİMİZİ VE 2000 KIBRIS TÜRK’ÜNÜ ŞEHİT ETMİŞTİR
453 yıl önce Türk topraklarına katılan Kıbrıs’ı 70 binden fazla şehit vererek fethetmiştik. Araştırmacılar, Kıbrıs'ın fethinde 50 bin şehit verdiği kanaatindedirler. İnebahtı Savaşı'nda şehit düşenler de hesaplandığında Kıbrıs'ı fethetmek için 70 bin şehit verilmiştir.
Kıbrıs'ta 1963-1974'te ve 1974'te Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK), Türkleri Rumların baskıve zulmünden kurtarmak, Ada'da barışı tesis etmek amacıyla düzenlediği Kıbrıs Barış Harekatı sürecinde şehit olan Kıbrıs Türklerinin anıları, ülkedeki şehitlik ve müzelerde yaşatılıyor.
Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri; 415 karacı, 65 denizci, 5 havacı ve 13 jandarma olmak üzere toplam, 498 şehit vermiş ve 1.200 askerimiz de gazi olmuştur. Kıbrıs Türkleri ise 2000’ ne yakın şehit vermiş, binlercesi yaralanmıştır.
AKP hükümeti Mahmud Abbas’ı Gazi Meclise davet edeceğine, Dışişlerinden bir heyeti yanına verip kıbrıs’a göndermeli ve şehitlerimizin kabirlerini ziyaret ettirmeli ve savunduğu Rumların nasıl katliamlar yaptıklarını, yüzüne anlatmalıdırlar Sonrada, eline bir Kıbrıs dosyası verip Filistin’e göndermelidir.
Peki Abbas Kıbrıs’a gider mi? Gitmez! Siyasal İktidar bunu Abbas’a yaptırabilir mi? Yaptıramaz! Çünkü Abbas bir kukladır. Arkasında küresel emperyalizm var.
YASER ARAFAT’TA RUMLARA VE YUNANİSTAN’A DESTEK VERMİŞTİ
Görüleceği üzere, bu sözlerde Türkiye'nin haklı müdahalesine ima yoluyla da olsa hiçbir şekilde destek ifadesi yoktur. Ne de Kıbrıs Türk’ünün 1963’ten itibaren çektikleri çilelere ve Yunanistan’ın Ada’da gerçekleştirdiği ‘Enosis’ darbesine atıf vardır. Konuşmada Kıbrıs Rum tarafının ve Yunanistan'ın tercih ettikleri 'Kıbrıslılar' kavramı ön plâna çıkarılmıştır.
Kıbrıs sorunu 20 Temmuz 1974’te ortaya çıkmış gibi bir dil kullanarak Yunanistan’a yaranmak istemiştir. Kıbrıs adasının güneyinde, ASALA, PKK dahil çeşitli terör unsurlarının üssü haline geldiğini de unutmamak lâzımdır.
Yaser Arafat 1982’de Kuveyt’te düzenlediği bir basın toplantısında “Filistinlilerin Ermeniler gibi katliama uğratılamayacağını” ifade etmiştir. Filistinli yetkililer daha önce de Kıbrıs ve Doğu Akdeniz'deki Türkiye karşıtı cepheye destek veren açıklamalar yapmıştı.
KKTC Cumhurbaşkanı Danışmanı Prof. Dr. Ata Atun, “Ne Cumhurbaşkanımız, ne KKTC Hükümeti, ne vatandaşlarımız... Hiçbirimiz bu ziyaretten hoşnut değiliz.” demişti. Atun şöyle devam etmişti:
“Mahmut Abbas'ın gidip Rum tarafını ziyaret etmesi, 3 gün kalması ve burada KKTC'den hiç bahsetmemesi, Türkiye'nin haklarından bahsetmemesi, bizi son derece rencide etmiştir. Filistin'in Türkiye dururken Rumlardan medet ummasını da anlamış değiliz. Geçmişte bizimle hiç temasa geçmediler. KKTC'yi hep yok sayan bir davranış içine girdiler. Açıkçası bu tür davranışlarından gerçekten çok rahatsız olmaktayız.”
FİLİSTİN DAVASININ ÇÖZÜM YERİ NE WASHİNGTON NE PEKİN NE MOSKOVA!
Çin ordusu , Rus Ordusu Akdeniz’de. Çin’in Orta Doğu’da etkisini arttırdığı, Arapların teker teker Çin’e gidip ticari anlaşmalar imzaladığı bir dönemdeyiz. Diğer Arap ülkeleri gibi Filistin lideri Abbas da Pekin’de Xi Jinping’e her konuda tam destek verdi.
Çin’in başkenti Pekin’de 14 Filistinli grup (Hamas, Fetih ve bunların dışında irili-ufaklı 12 fraksiyon) tarafından imzalanan “Pekin Deklarasyonu” na katılanlardan biride Mahmut Abbas’tı.
Çin gibi küresel emperyalist bir ülkenin Filistin meselesinde öne çıkmaya çalışması son derece düşündürücü ve tehlikelidir. Türkiye, Filistin meselesinde son derece radikal bir tavır ortaya koymasına rağmen Filistin örgütlerinin Çin gözetiminde bir araya gelmesi çıkmaz bir sokaktır.
Kahire Deklarasyonu, Mekke Deklarasyonu, Riyad Deklarasyonu, Doha Deklarasyonu… Çin yönetiminin Filistin meselesinde attığı son adım, uzun deklarasyonlar listesine bir yenisini daha ekledi. Çin dönüşü Moskova'da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüştü.
FKÖ'nün kurucuları arasında yer alan İslami direnişin "ihanet ve uzlaşma süreci" olarak nitelediği 1993 yılında yapılan Oslo görüşmelerinde kilit rol almıştır.
İŞBİRLİKÇİ MAHMUD ABBASLAR VAR OLDUĞU MÜDDETÇE FİLİSTİN ÖZGÜRLEŞEMEZ!
Terörist İsrail'in 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda 20 bine yakın çocuk, 12 670'i kadın olmak üzere 44 binden fazla Filistinli katledildi 88 bin 575 kişi yaralandı. İsrail’in Filistin’deki sesi olan sözde Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, İsrail'in tam güvenlik, Filistinlilerin de kendi kaderini tayin etme hakkı bulunduğunu söyledi.
Direnişe düşman olan ve soykırımcı İsrail’e yalakalıkta sınır tanımayan Abbas, Suudi Arabistan'ın ev sahipliği yaptığı Riyad Ekonomi Forumu özel oturumunda 29 Nisan 2024 günü yaptığı konuşmada, Birleşmiş Milletlere Filistin'in tam üye olarak tanınması, Avrupa ülkelerine "İsrail'i tanıdıkları gibi Filistin Devleti'ni de tanımaları" çağrısında bulundu.
Filistin Devlet Başkanı Abbas, "İsrail'in tam güvenlik elde etme hakkı vardır. Biz Filistinliler olarak, dünya halkları gibi kendi kaderimizi tayin etme ve bağımsız devlet olma hakkına sahibiz." diye konuştu.
Abbas yönetiminin işgal rejimiyle işbirliğinin başında güvenlik alanındaki işbirliği gelir. Bu konuda işgal rejimiyle Güvenlik İşbirliği Anlaşması adı verilen bir anlaşması da var.
Abbas yönetimiyle işgal rejimi arasında güvenlik işbirliği ise belirttiğimiz üzere tamamen Filistinlilerin takibine dairdir. Bu yönüyle Abbas yönetimi bünyesinde çalışan güvenlik elemanları gerçekte işgal rejiminin hesabına çalışmaktadırlar. Filistinliler soykırıma uğrarken işbirlikçi Abbas’ın derdi işgalci İsrail’in güvenliğidir.
Yıllardır Filistin yönetimi, Ermenistan’ın, Kıbrıs Rum Yönetiminin, hatta PKK’nın yanında tavır alıyor. Mahmud Abbas, Türk ordusunun terör örgütlerine karşı 9 Ekim 2019 tarihinde başlattığı Barış Pınarı Harekatı'na da karşı çıkmış PYD/ YPG nin yanında yer alan bir açıklama yapmıştır. Abbas, ABD, İsrail, AB ve körfez monarşilerinin kuklasıdır.
KÖRFEZ MONARŞİLERİ ARAP REJİMLERİ KÜRESEL DİKTATÖR ABD VE
TERÖR DEVLETİ İSRAİL’İN İŞBİRLİKÇİLERİDİR
İKÖ, Arap Birliği gibi kurum ve kuruluşlarda ABD’nin küresel projesinde ona yardımcı olup adeta İslam dünyasında ABD, AB ve İsrail’e yönelik toplumsal tepkileri kırmaya yönelik dalga kıran rolü üstlenmektedirler. Rejimlerin hâkim olduğu Arap ülkeleri, ABD emperyalizminin işbirlikçiliğini yapmaktadırlar. Bugün ABD ve Batı’ya teslim olmuş bu uşak ruhlu rejimler, Orta Doğu’daki antiemperyalist mücadelenin önünde birer engeldirler. Küresel emperyal güçler, bölgedeki otoritelerini ve hukuk tanımaz kolonyal anlayışlarını, bu dikta rejimlerine borçludurlar.
Adlarında “İslâm” olan “örgüt”ler ne yapıyor? Hiçbir şey yapmıyor. Eski adı İslâm Konferansı Örgütü, yeni adı İslâm İş Birliği Teşkilâtı olan örgüt, ortada yok. Arap Birliği Teşkilâtı? O da hikâye.
Terör devleti İsrail 300 km² kadarlık bir dar alana sıkıştırılmış 2 milyon 250 binlik Gazze şehrini dünyanın gözü önünde hava bombardımanları ve füzelerle yerle bir edip, 45 bin Filistinli sivil insanı öldürürken, on binlercesini yaralı bırakırken BM, sözde İslam örgütleri nerede?
Körfezin bir takım kralları, ulema denilen bel’amları Kudüs, Mescidi Aksa, sayesinde suçüstü olmuşlardır. Kudüs’ü satan İsrail ile işbirliği yapan Mısır, Suud rejimi, BAE vb. işbirlikçi ülkeler ve rejimler bu ihanetin bedelini er ya da geç ödeyeceklerdir.