Fransa’da bir kişinin polis tarafından öldürülmesi ile başlayan olaylar isyana dönüştü. Bu basit bir protesto hareketi değil, plansız göçün sebep olduğu patolojilerden biri. O ülkenin eritme/entegre etme kapasitesini aşan göçlerin başka sonuçları da var. Eğitimsiz insanların artması, işsizlik, ev ve barınma sorunu, kiraların artması gibi.
Ülkemizde büyük şehirlerde kiraların yükselmesinin bir nedeni bu.
Milyonlarca sığınmacı demek yüzbinlerce eve ihtiyacın olması demek. Sığınmacı akını arttıkça arz talebi karşılayamaz hale geliyor, fiyatlar her gün biraz daha artıyor. Buna birkaç yüz bin dolar için vatandaşlık satmak da eklenince kiralar daha da tırmanıyor.
Bu bakımdan dalgalar halinde gelen göç akınını çok yönlü olarak düşünmek gerekiyor. Ekonomi, ülke güvenliği, kültürel yozlaşma ve kamu düzeni üzerinde düşünülmesi gereken başlıklardan bazıları.
Fransa’daki olaylar benzer problemlerle karşı karşıya olan ülkeler için bir uyarı fişeğidir. Sığınmacı akını, sadece –insani- açıdan ele alınacak, o perspektiften değerlendirecek bir olay değildir. Yabancı fonlarla beslenen bir kısım STK’nın bu silahsız işgale karşı direnenlere, ırkçı damgası vurmaları, tamamen milli refleksleri yok etme, onu kriminal hale getirme maksadına matuftur. Çünkü milli direnç yok edilmedikçe bu yayılma planını ve sonrasını amacına ulaştırmak zordur. Üstelik bu olay tekil bir olay da değildir. Geçmişte Ürdün’e sığınan Filistinlilerin çıkardığı isyan benzer örneklerden sadece biridir. Ürdün bu isyandan dersler çıkarmış, Suriyeli sığınmacıları alırken –geçici- olmaları ve kendilerini öyle hissetmeleri için gereken tedbirleri almıştır. Ürdün ve Kralı’ da Müslüman ve Arap’tır, ama olaya ensar/muhacirin merceğinden bakmamıştır. Keza Lübnan da aynı yolu izlemiş, Suriyeli sığınmacıları kampların dışına bırakmamış, iş kurmalarına izin vermemiş, Suriye kısmen normalleşir normalleşmez sığınmacıları ülkelerine göndermeye başlamıştır.
Erdoğan iktidarı ise tam aksini yapmıştır.
Batı’nın bu baskıcı rejime desteğini alabilmek için onların ileri bir karakolu gibi davranmış, ülkeyi bir sığınmacı bataklığı haline getirmiştir. Vatandaşın bu örtülü işgale tepki göstermemesi için de her zaman olduğu gibi–İslam’ı- kullanmıştır. Bu ülkenin değerlerine, gelecek tasavvuruna, kültürüne hiçbir bağlılık duymayan kitlelerin, kendilerini sınırlayan yasalara karşı saygı duymayacakları da muhakkaktır. Zaman zaman yapılan kitlesel gösterilerde Suriye bayrağının çıkarılması, Türkiye aleyhtarı sloganlar atılması bu sadakatsizliğin en bariz örnekleridir. Müslüman olmak, ortak bir duyarlılık oluşturmaya yetmemekte, ensar/muhacirin söylemi ile uyutulmuş kitleler sığınmacılara bizden diye bakarken onlar kendilerini bu “bizin” içinde görmemekte, her fırsatta Suriye’ye aidiyetlerini öne çıkarmaktadırlar. Elbette böyle düşünmeyen, minnet duyanlar da vardır, ancak bunlar genel eğilimi belirleyecek düzeyde değildir.
Bütün bu yanlışların toplumda yeterli tepkiyi görmemesinin nedeni, dini Arap’tan, Arapçayı da dinden, din gibi görme yanlışı ile ilgilidir. Oysa ne Arap dinin temsilcisi, ne de Arapça kutsal bir dildir. Arapça, Kuran’ın indiği toplum anlasın diye kullandığı dildir. Allah’ın herhangi bir dile ihtiyacı yoktur. Ona ihtiyacı olan insanlardır. Bu gerçeğe rağmen Yazarlar Birliği gibi bazı STK’lar üyelerine verdikleri kimliklerde Arapça başlıklar da kullanmaya başlamışlardır. Bunun sonu Türkiye’de BOP’un da isteği olan önce dil, sonra coğrafi parçalanmadır.
Bu sığınmacı politikası doğru değildir. Amacı bu ülkeyi kabileleştirmek, milletleşmeyi akamete uğratmak, vatan toprağını dilim dilim doğramaktır. Fransa Ulusal Birlik Partisi Başkan Yardımcısı Louis Aliot:” Fransa ne yazık ki, hatalı göç politikasının bedelini ödüyor. Sonumuzun bu şekilde olacağını kimse düşünmüyordu. Umarım bu olaylar diğer Avrupa Ülkelerindeki göçmenlere de ilham kaynağı olmaz. Avrupa Birliği ne pahasına olursa Türkiye’ye daha fazla para ödemeli ve onların göçmenleri tutmasını sağlamalıdır.” Bu açıklama sorunu Türkiye’ye itme politikasının itirafıdır. Fransa’daki başkaldırı para karşılığı sığınmacı politikasının ne kadar yanlış olduğunun göstergesi ve bir erken uyarı sinyalidir. Ülkeyi sığınmacılarla doldurmak kardeşlik değildir. Tam tersine yerli, milli ve Müslüman kisvesi giyerek gelen BOP’a hizmettir.