Mehmet Talât Uzunyaylalı
Punto:
Dinle
İki kalbimiz olsaydı!
مَا جَعَلَ اللّٰهُ لِرَجُلٍ مِنْ قَلْبَيْنِ ف۪ي جَوْفِه۪ۚ وَمَا جَعَلَ اَزْوَاجَكُمُ الّٰٓئ۪ تُظَاهِرُونَ مِنْهُنَّ اُمَّهَاتِكُمْۚ وَمَا جَعَلَ اَدْعِيَٓاءَكُمْ اَبْنَٓاءَكُمْۜ ذٰلِكُمْ قَوْلُكُمْ بِاَفْوَاهِكُمْۜ وَاللّٰهُ يَقُولُ الْحَقَّ وَهُوَ يَهْدِي السَّب۪يلَ
“Allah, bir adamın içinde iki kalp yaratmadığı gibi, ‘zıhâr’ yaptığınız eşlerinizi de analarınız yerinde tutmadı ve evlâtlıklarınızı da öz oğullarınız olarak tanımadı. Bunlar sizin ağızlarınıza geliveren sözlerden ibarettir. Allah ise gerçeği söyler ve doğru yola O eriştirir.” (Ahzâb 4)
İki kulağa, iki göze, iki ayağa, iki ele vb. sahibiz, fakat tek yüreğimiz var.
İster mecaz olsun isterse hakikat, Allah göğüste iki kalp yaratsaydı ne olurdu?
Yıkıcı sorunlar yaşanacağını tahmin etmek zor değil. Bir ülkede iki hükümet olur mu? Bu, sorun demektir! Bir bedende iki kalp olsaydı, iki el gibi, anlamlı bir fonksiyonu olması gerekirdi. Bir ülkeyi bir hükümet bir bedeni de bir kalp yönetir.
Birden çok kalp bir bedende iki insan demektir! Bu da çatışma, güvensizlik ve huzursuzluktur. Herkesin iki yüreği olaydı yahut bir yürek iki yürek gibi davransaydı, birinin A dediğine diğeri B derdi! Birinin iyi gördüğünü diğeri kötü görürdü. Biri severken öteki nefret ederdi. Biri emrederken, öteki yasaklardı. Biri okuyup öğrenmek isterken öteki istemezdi. Biri gömleği giyerken öteki çıkarmak isterdi!
Bir bedende iki kalp var, muhalefet de etmiyorlar; o zaman iki kalpten biri anlamsız olurdu. Anlamsızlık ise Allah’ın yaratmasına aykırıdır.
Ayetin devam eden bölümleri de bu anlamı başka yönlerden vurgular:
Eşine kızan ya da boşayan birinin ona ‘sen artık annem gibisin!’ demesi, dinen boştur. Yahut evlatlık alınan bir çocuğu öz oğul yerine koymak! Bir kadın bir erkeğin hem eşi hem annesi olamaz! Bir evlatlık da öz oğul yerine konulamaz. Kişi annesine hizmet ve hürmet eder ve aynı anda ondan karı-koca görevi bekleyebilir mi?
Öz oğul ise soyu devam ettirir; nesebi korur.
Önceleri Araplarda ve diğer milletlerde doğru olmayan bu türden nice gelenek vardı.
Kuran bunları kaldırıp attı…
Bir şey aynı anda hem asıl hem de eğreti olamaz.
Bu, hakka-adalete, ahlaka aykırıdır.
Allah Kuran’da her konuda hak olanı bildirmiş, doğru ne ise onu emretmiştir.
Sonuç: Çok eski zamanlardan beri kalbin sevginin sembolü olmak gibi bir görevi de var. Bu bağlamda bir kalbe iki sevgi sığamaz denilmiştir… Bir eş ise, anneye veya nikâhı haram olan bir kadına benzetilmez, evlatlık da öz evlat yerine konulamaz. Evlatlıklar babalarına nispet edilir; babaları yoksa dindaş yahut dost veya vatandaştırlar. Bu prensipler Allah’ın bize öğrettiği yüksek ahlak ilkeleridir. Bu ilkelere muhalefet kalbi çürütür, ortada aile bırakmaz, nesep karışır ve yok olur. İnsanın insan kalması, kalbi Allah sevgisine tahsis etmek ve Allah’ın koyduğu kırmızı çizgelere riayetle mümkündür.
Zihar, İslam Hukukunda kullanılan, kocanın ayrılmak istediği eşine yönelttiği artık ‘annem gibisin’ anlamına gelen bir boşanma terimdir.
(M.Talât Uzunyaylalı)