Erdal GÜZEL
Punto:
Dinle
Mekke’nin fethi sırasında, Bilal-i Habeş’in okuduğu ilk ezanın, müminler üzerinde bıraktığı etkiyi ve heyecanı, bu gün dahi güzel okunan bir ezan duyduğumuz zaman anlayabilmekteyiz.
Hatırlatma, davet ve çağrı gibi anlamları olan ezan, aynı zamanda Müslümanlar için evrensel bir mesaj niteliği de taşımaktadır.
Güzel sesi ile tanınan Bilal-i Habeş’in, ilk ezanı okuması için tercih edilmesi, elbette ki tesadüfî değildi.
Günlük hayatın gaileleri arasında, müminlerin ruh ve kulaklarına hitap ederek, onları manevi bir atmosfere götüren ezanın, İslam dünyası için önemi tartışılmazdır.
Ezanın duyurulması konusunda camii içi akustiklerinin ve minarelerin, özel bir teknikle yapıldığını biliyoruz.
Yerleşim alanlarının büyüklüğü, nüfus yoğunluğu, gelişen teknolojilerin yol açtığı gürültü, ezanın duyurulması konusunda hoparlörlerin kullanılmasını zaruri kılmıştır.
Yalnız bu arada hoparlörler, ezanın uzaktan duyulmasına aracı oldukları gibi, makamsız ve çirkin sesle okunan ezanların varlığını da duyurur oldular.
Yine teknolojinin uygun dozda kullanılmaması neticesinde, amplifikatörlerden çıkan yüksek frekanstaki sesler, insanların eleştirilerine ve ezanda huşu arayanların hüsrana uğramasına sebep olabilmektedir.
Şöyle ki; kaş yapayım derken göz çıkartma türünden bir görüntü veren bu durum, din ile savaş halinde olanların ekmeğine yağ sürerken, ezan vasıtasıyla Rabbiyle rabıta kurmak isteyen müminlerin de bu hasbi düşüncelerini izale eden bir tabloyu beraberinde getirmektedir.
Bilindiği gibi insan kulağı, belli bir frekanstaki sesleri algılamak üzere yaratılmıştır.
Bunun üstünde olan sesler ise insanlarda algılama bozukluğuna, kulak yapısının ve hücrelerinin tahrip edilmesine sebebiyet vermektedir.
Şöyle ki; 0 desibel, insan kulağının algılayacağı en düşük birim olarak kabul edilir, 35 – 65 desibel bir ses, insan kulağı için normal sayılmaktadır, 85 desibel üzeri ise insan sağlığı için tehlikeli olarak kabul edilmektedir.
Elektrikli testere ve asfalt delme makinesinin çıkardığı seslerin 100 desibel olması, bazı camii hoparlörlerinde 110 – 150 desibel arasında ölçümlerin yapılması, konuyu anlamamız açısından ifade edebileceğimiz çarpıcı örneklerdir.
Ayarı yapılmamış hoparlörlerde okunan ezan, ezanın yok olmasına ve insanın ruh dünyasındaki arzulanan heyecanın oluşmamasına sebep olabilmektedir.
Diyanet işleri başkanımız Sn. Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’nun, okunan ezanın güzelliğinin ve cami içerisinde verilen vaazın, mekanik hışırtıya kurban gitmemesi için uyarı yapmaları ise göz ardı edilmeyecek bir yaklaşımdır.
Oldukça hassas olan bu konuda, Müslümanların ilgililere yorumlarda bulunmamaları ise “Yanlış anlaşılırım, günaha mı girerim veya ne derler?” düşüncesinden dolayı gerçekleşmemektedir.
Dolayısıyla mesele uzayıp giderken, bu durum, insanların kendileriyle çelişik bir vaziyette bulunmalarına yol açmaktadır.
Cemaat sayısının oldukça az olduğu küçük mescitlerin içerisinde dahi mikrofon kullanma lüksünü izah etmek ise anlaşılır değildir.
Daha ziyade, tatil günlerinde çocukların okutulması, Ramazan’da hanımların namaz kılıp, hatim dinlemeleri gibi görevleri icra eden apartmanların altındaki mescitlerin fonksiyonları, elbette inkâr edilemez.
Yalnız apartman içinde yüksek frekansta okunan ezan, ezandan keyif almak isteyenler için bir takım sıkıntılara yol açabilmektedir.
Muhsin Yazıcıoğlu’nun cenaze namazı sırasında Kocatepe camiinin dört minaresinden, dört ayrı müezzinin okuduğu ezan, cenazeye katılan milyonu aşan Müslüman’ı mest etmişti.
Böyle bir ezanı her minareden duyma arzumuzu da ilgililere duyurmak isteriz.
Bazı camilerimizde fazla miktarda hoparlör bulunması, cihazın sesinin fazlaca açılması, hocanın verdiği vaazın kubbede kaybolmasına neden olmaktadır.
Bu sorun; imamların, belki de vaaz verirken kendi seslerini fark etmemelerinden kaynaklanıyor diye düşünülebilir.
Cami içerisinde verilen vaazdan ve minarelerden okunan ezandan feyiz almak isteyen müminleri, bu ulvi duygulardan mahrum bırakacak uygulamaların, önemli bir kul hakkı ihlali olduğu da hatırlanması gereken bir konudur.
Günümüz teknolojisini kullanarak ezanın okunmasına ve müminlere duyurulmasına hiçbir Müslüman’ın itiraz etmesi elbette ki düşünülemez.
Merkezi sisteme geçilmesinden sonra, büyük ölçüde disiplinize edilen ezan okunması, ses sistemlerinin bilinçli bir şekilde kullanılmasıyla birlikte, arzu edilen ideal haline kavuşacaktır.
Yüksek desibelde okunan ezanın, duyanları hidayete eriştireceğini söyleyemeyiz, ama insana iç huzuru veren, onda huşu uyandıran, onu manevi iklimlere götüren ezanın, beyinlerde ve gönüllerde fırtınalar estireceğini söyleyebiliriz.