Piyasalar

Erdoğan, Turgut Özal Gibi Yalnızlaştırılıyor

Punto:
Turgut Özal Örneği: Erdoğan'a Yakın Paşaları Hangi Güç Odağı Tasfiye Ediyor? Şark kültüründe tarihin tekerrürüne tam itimad vardır ve genellikle istedikleri gibi olur. Bu nedenle, kökü mazide olan ati veya tarihten ibret almak gibi klişe ifadeler çok sık söylenir. Mehmet Akif'in, merkezî bilinç sistemine etki ederek farkındalığı, dikkati ve uyanıklığı artırmak için tefennüm ettiği "Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey! / Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi? / "Tarih"i "tekerrür" diye tarif ediyorlar; / Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?" dizeleri dahi tam tersi bir şekilde uyarıcı yani stimülan değil uyuşturucu yani narkoz etkisi yapar. Bizde geleneğe uyalım ve geçmişten bugüne ayna tutalım. Türk kamuoyunun muhakemesine kurşun sıkıldı halk muhayilesi mermi manyağı yapıldı Terörle mücadelinin en yoğun olduğu 1993 yılı bir çok şüpheli ölümün yaşandığı, karanlık bir dönem olarak tarihe geçti. 24 Ocak 1993'te Gazeteci Uğur Mumcu suikasta kurban gitti, 17 Şubat 1993'te Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 32. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis'in uçağı düştü. 17 Nisan 1993'te Cumhurbaşkanı Turgut Özal kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. 24 Mayıs 1993'te Bingöl'de 33 er PKK tarafından kurşuna dizildi, 2 Temmuz 1993'te Madımak Oteli yakıldı 37 kişi yaşamını yitirdi. Üç gün sonra 5 Temmuz 1993'te Erzincan'ın Bağşbağlar köyünde gerçekleştirilen katliamda 33 vatandaş öldürüldü. En nihayet Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele adlı birimin kilit isimlerinden Ahmet Cem Ersever, 4 Kasım 1993'te öldürüldü. Olayların, suikastlerin ve ölümlerin kronolojisine bakıldığında, Türk kamuoyunun muhakemesine nasıl kurşun sıkıldığı, halk muhayilesinin nasıl mermi manyağı yapıldığı çok net şekilde görülebilir. Turgut Özal önce yalnızlaştırıldı sonra öldü(rüldü) 1983'te ikinci kez MİT'e dönen Hiram Abas, 1988'de yayımlanan MİT raporu olayında sorumlu görülerek, raporu kaleme alan Mehmet Eymür'le pasif göreve alınmak istenince ikinci kez teşkilattan kendi isteğiyle ayrıldı. Ancak MİT raporları diye kamuoyuna servis edilen erotik içerikli pornografik raporun asker mağdurları Hiram Abas'ı hiç unutmadılar. Turgut Özal'ın MİT'i sivilleştirme projesinin başında olmasından ötürü öldürüldüğü iddia edilen Hiram Abas, Amerikan silah firmalarının Türkiye temsilciliğini yapan bir şirkette çalışırken, 26 Eylül 1990 sabahı işine gitmek için yola çıktığında uğradığı suikastta yaşamını yitirdi. Evinin yakınlarında, belediye işçisi gibi giyinmiş kişilerin açtığı çapraz ateşin ortasında kalan Abas, olay yerinde öldü. Cinayeti DEV-SOL üstlense de, Hiram Abas'ın faili meçhul davası tozlu raflarda kayboldu gitti. Hiram Abas'ın suikast sonucu ortadan kaldırılması ile Turgut Özal'ın MİT üzerindeki planları da rafa kalktığı gibi, MİTten gelen sağlıklı bilgi akışı da sekteye uğratıldı. Kürt terör örgütlerine yönelik izlenilmesi gereken strateji hususunda Cumhurbaşkanı Özal ile aynı çizgiyi paylaşan Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis, ölümünden 7 ay önce dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal'a yazdığı mektupta PKK ile işbirliği içerisindeki bazı isimleri vermiş ve Kürt sorununa çözüm önerileri sunmuştu. Kürt sorunu çözüm planını ciddi şekilde değerlendiren Turgut Özal, kendisine gelen mektuptan sonra Org. Bitlis ile iki görüşme gerçekleştirmiş, Bitlis Paşa'dan planın nasıl uygulanması gerektiğine ilişkin ayrıntılı yeni bir çalışma yapmasını istemiş ve bu konuda bazı sivil isimlerden yardım alabileceğini belirtmişti. Turgut Özal'ın Eşref Bitlis'e yardım edeceğini düşündüğü isimlerden gazeteci Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993'te aracına konulan bombanın infilak etmesi öldü. Turgut Özal, Bitlis'le yaptığı ilk görüşmeden sonra konuyu devletin zirvesinde tartışmaya açmış, planın içeriğini önce dönemin Başbakanı Süleyman Demirel ve Genelkurmay Başkanı Org. Doğan Güreş ile değerlendirmiş, konunun ayrıntılarının daha sonra MGK toplantılarında ele alınmasını sağlamıştı. Özal, Bitlis'in de tavsiyesine uyarak MGK'nın Ağustos 1992 tarihli toplantısını Diyarbakır'da olağanüstü toplamış, 27 Ağustos tarihinde gerçekleştirilen toplantı sonrasında 6 maddelik bir bildiri yayınlanmıştı. Ancak Eşref Bitlis'in ömrü bu projenin gerçekleştirilmesine yetmedi, 17 Şubat 1993'te uçağı düşmesi sonucu şehit oldu. Turgut Özal'ın ölmesi gerekiyordu, Eşref Bitlis suikaste kurban gitti Uğur Mumcu ve Eşref Bitlis'in ardından kalp krizi geçirerek hayatını kaybeden Turgut Özal, öldüğünde 66 yaşında idi. Eski MİT mensubu Mahir Kaynak, Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ölümüne ilişkin, "Turgut Özal'ın ölmesi gerekiyordu, Eşref Bitlis suikaste kurban gitti" değerlendirmesinde bulunmuştu. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın oğlu Ahmet Özal, sadece babasının ölümünün değil, Mumcu, Kahveci, Eşref Bitlis Paşa'yı ortadan kaldıranların aynı el olduğunu zaman zaman gündeme taşımaktan bıkmadı, usanmadı. Özal'ın izinden çözüm sürecini isteyen Erdoğan ve Paşalar Allah sağlık sıhhat versin, Cumhurbaşkanı Erdoğan 67 yaşında ve görevinin başında. Ufak tefek sağlık sorunlarına rağmen vazifesini aksatmadan sürdürüyor. Ancak yoğun konuşma programlarına bakıldığında, en tecrübeli anchorman yani haber spikerlerinin dahi papucunu dama atan bir meşguliyet, kim önüne koyuyor, merak etmiyor değilim? Eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı böyle yapması gerektiğine kim inandırmışsa ona en büyük kötülüğü yapıyor. Yok eğer Erdoğan’ın bizzat kendisi bu performansı gösterme hususunda iradesini ortaya koyuyorsa, belki ekranlarda kendisini izlemek, izletmek hoşuna gidiyor olabilir, bu isteğine kim ne diyebilir? Askeri operasyonlar, başarısızlıklar Salih Zeki Tombak'ın, "Erdoğan’ın “Müjdeli haberler” vaadi, MİT’in bölgede oldukları bilgilerini verdiği, PKK üst yönetiminden Murat Karayılan gibi bir veya bir kaç ismi, mümkünse canlı olarak ele geçirmek ve bu “başarının rüzgarıyla” yakın zamanda bir seçim başarısı kazanma hayaline dayanıyordu. Bu arada “rehineler ” kurtulmuş, kurtulmamış, yaşamış, ölmüş kimsenin umurunda değildi. Sonuçta “rehineler”in en azından bir kısmı öldü. Ölmemiş olanlar varsa canlı olarak geri getirilemedi.Bölgeden hiçbir PKK üst düzey ismi Türkiye’ye getirilemedi. Dolayısıyla AKP-MHP’nin elinde sadece bir kaç cenaze var. Çatışmaların şiddeti nedeniyle indirme operasyonu çok sınırlı kaldı, arazide köprü başı tutma, sınırlı da olsa bir bölgeyi ele geçirme veya kontrol altına alma hedeflerine ulaşılamadı. Kara birlikleri bölgeden çekilmek zorunda kaldı. Hava kuvvetleri indirme girişiminin öncesinde ve sonrasında dağları-taşları bombaladı. Dolayısıyla “devlet politikası”da sahada herhangi bir amacına ulaşamadı. Aksine uzun hazırlıklara, sahaya sürülen büyük güçlere rağmen kayda değer bir sonucun elde edilememiş olması uzun vadede itibar kaybının önünü açtı. Devlette gelenektir. Büyük iddialarla çıkılan seferlerden başarısızlıkla dönülüyorsa, fatura paşalara çıkar. Hulusi Akar için bir süredir fatura çıkarılacağına dair işaretler belirmişti. Şapkasından tavşan çıkaramazsa Hulusi Akar için kelle zamanı. Ekonomi ve Hazine Bakanı’ndan sonra Savunma Bakanı’nı da sahadan çekmek zorunda kalırsa asıl Erdoğan’ın, şapkadan tavşan çıkarmaya ihtiyacı olacak. Çıkarmaya ihtiyaç duyduğu tavşanı TSK içinde arayacak olursa, Kenan Evren’in, emekli köşesine çekilmek için eşyalarını toplarken, tesadüfen genel kurmay başkanı olmuş bir tavşan olduğunu hatırlatalım.." tespitlerini nesnel bir bakış açısıyla göz önünde bulundurmanın kime ne zararı olabilir? Türkiye Cumhuriyeti Türk Silahlı Kuvvetleri Başkomutan Erdoğan ve Paşaları Anayasaya göre Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Başkomutanıdır. Dolayısı ile askeri başarılar kadar başarısızlıklar konusunda sorumluluğu yadsınamaz. Birinci Paşa Aksakallı Cumhurbaşkanı Erdoğan ile 1. Orduya bağlı 2.Kolordudan emekli olan Zekai Aksakallı bir yakınlık var mı? bilmiyorum. Ancak Zekai Aksakallı'nın 2020’de emekli edilmesi çoğu AK Partili için sürpriz olmuştur. İkinci Paşa İsmail Metin Temel Korgeneral İsmail Metin Temel, 2. Ordu Komutanlığına atandıktan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan ile daha yakın olduğunu ihsas ettirmişti. Hatta 31 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Malatya'da Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu (TESK) tarafından organize edilen iftar yemeğindeki konuşmasında CHP'nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'yi, "Çırağa dükkân teslim edilmez. Siyasetin çıraklarına da Türkiye emanet edilmez" diyerek eleştirmesini alkışlayanlar arasında, 2. Ordu Komutanı İsmail Metin Temel de yer almıştı. 2. Ordu Komutanı İsmail Metin Temel, daha önce bir orgeneralin atanmadığı Genelkurmay Denetleme ve Değerlendirme Başkanlığı’na atanmış, bu atama tenzili rütbe olarak değerlendirilmişti. Üçüncü Paşa Cihat Yaycı Libya-Türkiye deniz yetki alanlarının sınırlandırması anlaşması konusunda çalışmaları bulunan Cihat Yaycı, Türk Silahlı Kuvvetleri'ndekl FETÖ yapılanmasını tespit etmek amacıyla 350’den fazla kritere sahip FETÖMETRE uygulamasını geliştirdi ve bu uygulamayla yaklaşık 4 bin personelin Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndan ilişiğinin kesilmesine yol açtı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile askeri hiyerarşiye bağlı kalmadan, Deniz Kuvvetleri Komutanını, Genelkurmay Başkanını ve Milli Savunma Bakanını atlayarak görüştüğü iddla edilen Tümamiral Cihat Yaycı, 7 Mayıs 2020'de, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Resmi Gazetede yayımlanan kararıyla Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanlığı görevinden alınarak Genelkurmay Başkanlığı'nın emrine verildi. Bunun üzerine istifa dilekçesinde "onurunun örselendiğini" ve “kumpas kurularak görevden uzaklaştırılmış bir Amiral olarak mesleğini icra edemeyeceğini” belirten Yaycı, 18 Mayıs 2020'de görevinden istifa etti. Dördüncü Paşa mehum Korgeneral Osman Erbaş Geleceğin Genelkurmay Başkanı gözüyle bakılan 3.Ordu 8.Kolordu Komutanı Korgeneral Osman Erbaş, 2012 yılından 2015 yılına kadar Kara Kuvvetleri İstihbarat Başkanı, 2015 ve 2016 yıllarında ise 6. Mekanize Piyade Tümen Komutanı görevlerinde bulundu. 15 Temmuz darbe ve iç savaş girişimini püskürtmek için ilk harekete geçen yüksek rütbeli subaylardan biriydi. Ve darbe gecesi 15 Temmuz 2016'da FETÖ'nün darbe girişimine karşı direnerek gece birlik komutanlarına WhatsApp'tan, “Fason darbe girişimi fiyaskodur. Hiçbir komutan arkadaşım, milletine küfür ettirecek bir harekete kalkışmayacaktır.” mesajını atmıştı. Rahmetli herhalde bu konuşmayı darbe gecesi olayların etkisi ile yapmış olmalı. Çünki darbe Fason değil gerçek olsaydı katılacakmıydı? Merhum Şehidin görev süresinin üst üste uzatılmasını bazı askeri uzmanlar Hükümete yakınlığı ile açıklıyor. Nitekim MHP Kütahya Milletvekili Ahmet Erbaş ile yakın akrabalığı bu değerlendirmeye kaynaklık teşkil ediyor gibi. Osman Erbaş Paşanın Ölüm Fermanı Sosyal medyada bazı fetöcü hesapların Paşanın şehadetinden önce isminin de yer aldığı bir liste yayınlaması dikkatlerden kaçmıyor. Ancak bu hesab gerçekten fetöcü birine mi ait yoksa feyk hesap mı? Malum bazen torba yasa gibi çuval suç ihdas eden sistemi, Ergenekon ve Balyoz davalarında görmüştük? Bununla birlikte devlet kademesinde suni teneffüsle hayatta kalmayı başarmış kripto fetöcülerin mevcudiyeti biliniyor. 28 Aralık 2020 günü FETÖ'cü bir hesaptan yapılan paylaşımın Korgeneral Osman Erbaş'ı, şehadetinden 2 ay önce kara listeye almaları acaba nasıl okunmalı? @Bukerengin hesabından ilan edilen listede şöyle deniliyordu. “Ancak emir çok net olarak tekrarlanıyor ve MİT hedefin etki altına alınmasını bir kez daha aynı kanal üzerinden alınmasını tekrarlıyor. Bu süreçte kritik noktalarda karşımıza çıkan isimler Erdoğan, Hakan Fidan, dönemin Genel Kurmay Başkanı Necdet Özel ve istihbarat Başk. Yaşar Güler, Hedef İsth. Şube Müdürü Osman Erbaş'tır. Bu işin sorumluları arasında konu hakkında muhakkak ki bilgi verilecek kişi Özel'dir.” 15 Temmuz darbe girişiminde beni MHP Başkanı Devlet Bahçeli’ye sorun diyen Paşa, Genelkurmay Başkanlığı'na getirilecek mi? Uzun lafın kısası mitolojik anlatımlarda Kıral Midasın kime neye dokunduysa cansız altın heykele dönüştüğünü bilirsiniz. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yaklaşan askerler de tasfiye değirmeninde farklı yöntemlerle öğütülüyor. Görünen o ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın etrafı boşaltılıyor, Erdoğan tıpkı Turgut Özal gibi yalnızlaştırılıyor.