Tekelleşme; hâkim durumdaki bir teşebbüsün veya önde gelen birkaç teşebbüsün rekabete aykırı uygulamalarla piyasada pazar güçlerini arttırma çabasıdır. Amerikan literatüründe hâkim durumun kötüye kullanılmasının karşılığı gibi anlamı var.
Tekel/Monopol Piyasa denilince, yerine konulması mümkün olmayan bir ürünü üreten tek bir satıcının ve çok sayıda alıcının olduğu ve diğer firmaların piyasaya girişini sınırlayan ciddi engellerin konulduğu bir piyasa yapısı anlaşılır. Söz konusu satıcı, ürünün fiyatının belirlenmesinde de rol oynar.
Tekelci Rekabet Piyasası ise çok sayıda alıcı ve satıcının olduğu, piyasaya giriş engellerinin olmadığı, firmaların farklılaştırılmış ürünler sattıkları piyasa yapısıdır. Bu farklılaştırılmış üründen dolayı firmaların bu piyasada mal ve hizmet fiyatları üzerinde belli bir kontrol güçleri vardır.
Bu perspektiften bakıldığında Türkiye’yi kuşatan küresel ekonomik sistem, rekabet kurumuna rağmen tekelleşmenin sınır tanımadığı bir gidişat sürecinde. Çünkü oyunun kurallarını Türkiye değil, küresel ekonomik aktörler belirliyor.
Serbest piyasaya ekonomisi, özelleştirme, yabancı sermayenin ülkeye girişi derken bir baktık ki kendi ayağına sıkmış bir ülkenin insanları olup çıkmışız. Bugün kamuoyunun gündemine Ukrayna savaşı ile birlikte yerleştirilen Ayçiçek yağı krizinin bu bağlamda değerlendirilmesi gerekiyor.
Geleneksel bir yağ bitkimiz ayçiçeği…
Anavatanı Orta Amerika olan ve MÖ. 2000-2500 gibi daha kuzeyde ıslah edilerek tarımı yapılmaya başlanılan Ayçiçeği/Helianthus annuus; papatyagiller/Asteraceae familyasından çekirdekleri ve yağı için yetiştirilen sarı çiçekli, günümüzde dünyanın hemen her yerine yayılmış ve yağlı tohumları nedeniyle üretilen stratejik bir endüstri bitkisi.
İspanyollar tarafından, Amerika’nın keşfinden sonra İspanya’ya getirilmiş ve burada uzun yıllar süs bitkisi olarak yetiştirilmiş.18. yüzyılda ilk defa Rusya’da bu bitkinin tohumlarından yağ elde edilmiş. Ülkemizde ayçiçeği tarımı Bulgaristan göçmenleri tarafından getirilen tohumların Trakya’da ekimi ile başlamış.
Kenevir bitkisi gibi neredeyse her derde deva. Kozmetik sektöründe aranılan bir madde. İkinci pres yağı, sabun yapımında kullanılır. Küspesi değerli bir hayvan yemidir. Sapları yakacak olarak kullanıldığı gibi saplarından kâğıt yapımında yararlanılır, ayrıca sapları selüloz sanayinde değerlendirilir.
Geleneksel yağ bitkimiz olan ayçiçeği, Türkiye’de yağlı tohum denilince akla ilk gelen yağlı tohumdur.
Ayçiçeği, dünyada ve ülkemizde en önemli yağ bitkilerinden biri olup, ülkemizde çoğunlukla yağlık olarak yetiştirilir. Hemen her bölgemizde yetişebilen ve tanelerinde yüksek oranda ve kaliteli yağ içeren ayçiçeği, ülkemizde yağ bitkileri ekim alanında pamuktan sonra ikinci sıradadır. Yağ tüketimimizde 1'inci sırayı almaktadır. Türkiye, bitkisel ham yağ üretiminin yüzde 50’si ayçiçeğinden karşılanmaktadır. Ülkemizdeki yağ bitkisi, üretimi karşılamadığı için bu açık, ithalat ile kapanmaktadır.
Ayçiçeği yağı tüketiminde dışa bağımlılık…
Öyle ki ülkemizde bir litre Ayçiçek yağının günümüz fiyatlarına göre iki litre benzin ve motorine eşdeğer bir fiyatı var. Gel gör ki Ayçiçeğinde tohum, gübre, tarım ilacı girdilerin temininden, üretim, dağıtım ve pazarlamaya kadar üretim zincirinin tüm aşamalarına çokuluslu şirketler egemendir.
Tarımsal üretimin belirleyicisi olan çokuluslu şirketler, böylelikle yoksulların ucuz ve sağlıklı gıdaya erişimini engelleyebiliyor. ABD Tarım Bakanlığı’na (USDA) göre 2019/20 üretim yılında dünyada ayçiçeği ithalatının yüzde 42’si Türkiye tarafından gerçekleştirildi. AB’nin ithalattaki payı ise yüzde 34.
Yani ayçiçeği yağı tekellerinin en büyük müşterisi Türkiye’dir. Ayçiçeği tarımı dünyada en fazla Rusya, Ukrayna, Arjantin ve Romanya’da yapılmakta olup, bu ülkeler 2019 yılı itibariyle 56 milyon ton olan dünya üretiminin yaklaşık yüzde 70'ini sağlamıştır. Türkiye, ayçiçeği üretiminde dünyada 6’ıncı sıradadır.
Türkiye, Ayçiçek yağı değil Ayçiçek bitkisinin tohumunu ithal ediyor ve yağ fabrikalarında işliyor.
Tüketimde önemli bir payı bulunan ve Türkiye'nin yıllık ortalama 900 bin ton olan ayçiçeği yağı tüketiminde tam olarak bir dışa bağımlılık söz konusu. Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre, ülke mahsulünden elde edilen ayçiçeği yağı yıllık yaklaşık olarak 400-450 bin tonda kalırken, Türkiye, ayçiçeği ithalatında ise dünya lideri konumunda.
2021 yılında 820 bin 771 bin tona karşılık 1.1 milyar dolarlık ham ayçiçeği yağı ithal eden Türkiye, ayçiçeği ithalatında ise yüzde 32,4'lük pay ile en yakın takipçisi olan ve ithalatta yüzde 27.8'lik payı bulunan 27 AB ülkesine de fark atmış durumda. Ayçiçeğinde hem ithalatçı hem de ihracatçı konumda olan Türkiye'nin bu dönemde rafine ayçiçeği yağı ihracatı ise 460 bin tona karşılık 707,5 milyon dolar oldu.
Tarım Bakanlığının Ocak 2022 piyasa raporuna göre, 2019/2020 satış sezonunda 3.3 milyon tonluk ayçiçeği ithalatı gerçekleştirilirken, Türkiye'nin 2020/2021 satış sezonunda ithalatının yüzde 50,6'sı Rusya Federasyonu'ndan yüzde 14,6'sı Ukrayna'dan yüzde 11,5'i ise Bulgaristan'dan yapıldı.
Türkiye'de yağ açığını karşılamak için ithalat yoluna gidilirken Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre 2019/20 döneminde kişi başına tüketim 40 kg iken yeterlilik derecesi yüzde 60,1. TÜİK'e göre 2021 yılında ayçiçeği üretimi 2,4 milyon ton olarak gerçekleşti.
Türkiye Gıda Dernekleri Federasyonu verilerine göre, gıda alanında 2021 yılında en çok ithal edilen ürünler sırasıyla buğday (2,3 milyar dolar), soya fasulyesi (1,5 milyar dolar) ve ham ayçiçeği yağı (1,1 milyar dolar) oldu. Bu 3 ürün, toplam ithalatın yaklaşık yüzde 28.5'ini, yani 4'te 1'inden fazlasını oluşturdu. 2021'de Türkiye'nin toplam bitkisel yağ ithalatı ise 3 milyar doları aşarken bunun 3'te 1'ini ham ayçiçeği yağı oluşturdu.
Türkiye’de Ayçiçeği kullanımı ve dış ticareti…
Türkiye’de gerek hızlı nüfus artışı ve gerekse kişi başına artan tüketim sonucu bitkisel yağ tüketiminde sürekli bir artış gözlenmekte ve yağ üretimi, tüketimi karşılayamamaktadır. Bu nedenle giderek artan yağ açığını karşılamak için ithalat yoluna gidilmektedir. 2018/19 döneminde kişi başına tüketim 34.7 kg iken yeterlilik derecesi yüzde 66,4’tür. Türkiye’nin son 5 yıllık ayçiçeği ithalat ve ihracatına bakıldığında, 2018/19 pazarlama yılında artış gerçekleşirken diğer yıllarda istikrarlı bir seyir görülmeyip, bazı yıllar artarken bazı yıllar azaldığı görülmektedir.
Ayçiçek yağı krizi de nereden çıktı?
2020’de en fazla ithal edilen üçüncü ürün olan ayçiçeği yağında ithalat trendi devam etti. Ayçiçeği yağı 2021 yılında da en çok ithal edilen ürünler arasında yer aldı.
4 Mart Cuma 2022 günü Resmi Gazete'de yayınlanan kararla ayçiçeği yağı dahil tüm bitkisel yağlara uygulanan gümrük vergisi sıfırlandı. Rusya- Ukrayna Savaşı'nın yağlı tohum ve bitkisel yağ tedarikinde sorunlara yol açmaması ve fiyat istikrarının sağlanması amacıyla alınmış önemli bir karardı. Buna rağmen piyasaların ateşi durmadı, büyük imalatçı firmaların dağıtıma sürmeyerek stokladığı Ayçiçek yağı yok satıyor.
Ayçiçek fabrikalarının gizli sahibi ülkemizdeki gıda baronu!.. Kirli elini ülkemizin üstünden çek!..
Tarım politikalarının yanlışlığını es geçen iktidar partisinin sözcüleri, Ayçiçek yağı krizinde, dış mihrakların parmağını bulmakta gecikmedi.
Ancak burada da kaçak güreştiler. Bilmece sorar gibi “Ayçiçek fabrikalarının gizli sahibi ülkemizdeki gıda baronu kirli elini ülkemizin üstünden çek!” denildi.
Bu iddianın sahibi AK Parti Merkez Karar Yönetim Kurulu (MKYK) Üyesi Metin Külünk.
Nitekim, AK Parti’nin ağır abilerinden Külünk; bazı basın yayın kuruluşlarında ve sosyal medyada Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan krizin gıda piyasalarında arz eksikliğine yol açarak ayçiçek yağı gibi temel gıda ürünlerinde yeterli stok bulunmadığı ve bu nedenle piyasa fiyatlarının arttığı haberleri üzerine başlayan tartışmalarla ilgili sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Ayçiçek fabrikalarının gizli sahibi ülkemizdeki gıda baronu kirli elini ülkemizin üstünden çek" yorumunu yaptı.
Kim bu gıda baronları!..
Kim olacak, körfez sermayesinin kirli para sahipleri. İslam Ümmetinin Müslüman kardeşleri. İki kutsal caminin hizmetkârı/ خادم الحرمين الشريفين / Hâdimü'l- haremeyni'ş -şerîfeyn yani Suudiler. Tek başlarına değiller. Tüm fistanlıları toplamışlar.
10-15 yıl falan önce Turkish Bank’ın hisselerini almak için Özyol Ailesi ile prensipte anlaşan Kuveytli NBK (National Bank of Kuwait) Capital Private Equity, dünyaca ünlü spekülatör George Soros’a ait Türk gıda yağ üreticisi Yudum Gıda’nın yeni sahibi olmuştu. NBK, Yudum’u, Soros’a ait Bedminster Capital tarafından idare edilen Southeast Europe Equity Fund Ltd’den satın aldı. NBK Capital Equity Partners’in, 2006 yılında 110 milyon Dolar satış cirosu gerçekleştiren Yudum Gıda’nın 100 hissesini, İş Bankası tarafından sağlanan finansman ile satın aldığı açıklandı.Sonra başkaları devreye girdi. Ayçiçek yağlarına gelen fahiş zamlar vatandaşın tepkisini çekerken, fiyatlardaki büyük artışın arkasında Türkiye’de ayçiçeği yağı piyasasının büyük bir bölümünü elinde bulunduran Suudi Savola Group'un olduğu ortaya çıktı.
Türkiye’de ayçiçeği yağı piyasasının büyük bir bölümünü Suudi bir şirket elinde tutuyor. Suudi Arabistan’ın, Türk ürünlerine boykotuna da katılan şirketin bağlı olduğu Savola Group, Türkiye'de “Yudum” başta olmak üzere, birçok yağ markasının sahibi ve sektörde birinci sırada bulunuyor. Savola, 1979 yılında Suudi Arabistan Krallığı’nda kuruluyor. Savola, gelir bakımından krallığın en büyük gıda şirketidir.
Savola Group, Suudi Arabistanlı bir sanayi şirketidir. Grubun büyük holdingleri Suudi Arabistan, Orta Doğu ve Kuzey Afrika ve Türkiye'ye yemeklik yağlar, şeker, taze süt ürünleri ve “fast food” sunan restoranlar sağlıyor.
Grup ayrıca Orta Doğu'nun en büyük market perakende zinciri olan Panda Retail Company'nin sahibidir. Suudi Arabistan pazarında ilk 100 şirket arasında 9. sırada, sanayi sektöründe ise SABIC'ten sonra 2. sırada yer almaktadır. Suudi firma Savola Foods Grup CEOsu Waleed Khalid Fatani.
Ülkemizde Suudi sermayesiyle faaliyet gösteren Yudum ve Egemden yağ markalarıyla piyasadalar. 2007 yılında yani bundan 13 yıl önce Suudi Arabistanlı Savola Grubu, “Yudum Gıda”yı Kuveyt Ulusal Bankası’ndan 53,3 milyon dolara satın almıştı.
“Bu hangi ara Kuveytlilere geçti” derseniz; onlar da 2006 yılında firmayı George Soros’a ait ABD’li yatırım fonu olan Southeast Europe Equity Fund’dan satın almıştı.
Yani anlayacağınız “yerli malı yurdun malı” diye bildiğimiz “Yudum”, yabancıların eline çoktan geçmişti. Komili ailesi tarafından 1975’te İstanbul Haliç’te üretime başlayan Yudum Gıda, 1984 yılında tüm fabrikalarını Ayvalık’a taşıyarak ayçiçek yağının yanı sıra zeytinyağı üretimine de başlamıştı. 1995 yılında şirketin tamamı “Unilever” şirketlerine geçti.
2004 yılında Unikom olan adı da Yudum Gıda olarak değiştirilerek aynı yıl zeytinyağı ihracatına başlandı. Yudum Gıda firması bugün Yudum markasının yanı sıra zeytinyağı üretiminde de Egemden markasıyla faaliyet göstermektedir.
Savola Gıda’nın internet sitesinde yer alan bilgiye göre; Yudum ve Sırma markalı ayçiçeği, mısır, omega 3 ve kızartma yağlarının yanı sıra Egemden, Brillo, Cielo ve Afia markalı natürel sızma, natürel birinci ve organik zeytinyağları üretiyor. Yudum Gıda şirketi, 1995 yılında Komili ailesi tarafından Unilever’e satılmış, şirket daha sonra 2003’te George Soros’un kontrolündeki ABD’li yatırım fonu Southeast Europe Equity Fund’a geçmişti.
2006-2007 yıllarında Kuveytli NBK (National Bank of Kuwait) Capital Private Equity’in kontrolüne geçen şirket, 2007 yılından bu yana Savola Gıda bünyesinde yer alıyor. Suudi Savola Group’a bağlı olan Yudum markasının piyasada fason üretim sağladığı, üretilen yağların diğer markalar adı altında satıldığı belirtiliyor.
Savola’nın sahibi olduğu Yudum Gıda ise, İstanbul Sanayi Odası (İSO) 500 verilerine göre, Türkiye’nin en büyük 161. sanayi kuruluşu. Şirketin geçen yılki net satışları 705 milyon TL, net dönem kârı ise 39,5 milyon TL oldu.
Fiyatlarının her ay düzenli olarak yüzde 10-20 olarak arttığı Ayçiçek yağlarının bağlı olduğu bu firmaya ise 2020 yılın son haftasında büyük bir kıyak çekildi ve ayçiçeği yağı ithalatında gümrük vergileri düşürüldü. Yani Suudi şirketin daha da fazla kazanması sağlandı. Böyle olunca artık ayçiçeği yağı, Türk insanı için ulaşılmaz bir gıda maddesi oldu. Bunun sorumlusu kim?
2020 yılının Ağustos ayında Resmi Gazete’de yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Kararı ile birçok üründe uygulanan gümrük vergisi oranları düşürülerek ithalatın önü açılmıştı. Söz konusu karar ile örneğin muzda yüzde 145,8, yeşil ve siyah çayda yüzde 145 olan gümrük vergisi yüzde 7’ye düşürülmüştü.
Bir de bunların vakıfları var!.. Acaba bu vakıfları aracılığı ile Türkiye’de hangi cemaatleri, sivil toplum kuruluşlarını, bürokratları yemliyorlar? "Savola World Foundation" 28 Ekim 2019'da "Savola Group" tarafından İnsan Kaynakları ve Sosyal Kalkınma Bakanlığı gözetiminde (1007) numaralı lisansla kurulan Savola World Foundation, özel bir vakıf. Krallık çapında çalışmak amacıyla Cidde şehrinde bulunuyor. Suudi ulusal vizyonu 2030 ve Birleşmiş Milletler'in Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (SKH'ler) ışığında. Savola Grubu, Vakfın sürdürülebilirlik ve KSS programlarını ve girişimlerini uygulamaya ve geliştirmeye devam etmesini desteklemek için yıllık bir bütçe tahsis ediyor.
Savola, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Türkiye bölgesindeki gıda ve perakende sektörlerinde lider stratejik yatırım holding grubu. Savola Gıda ve Savola Perakende birimleri bünyesindeki şirketler aracılığıyla bugün 30 ülkede temel gıda malzemeleri üretiyor. Kurulu kapasite ve ürün çeşitliliği olarak Türkiye’nin en büyük kapasiteli sıvıyağ fabrikasıdır.
Türkiye’nin sıvıyağ sektöründe ilklerden biri olmak üzere ISO 14001 Çevre Yönetim Sitemi’ne sahip tesisimiz; Aynı zamanda, BRC (British Retail Consortium), ISO 22000 Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi, ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi ve ISO 45001 almaya hak kazanan nadir üretim merkezlerinden biridir.
Yağ üzerine atasözü baktım, bir kaç tanesini yazayım;
- Yağ ile yavşan sirke ile tavşan.
- Çobanın yağı çok olursa çarığına sürer.
- Çobanın gönlü olursa tekeden yağ çıkarır.
- Abdal ata binince bey oldum sanır, şalgam aşa girince yağ oldum sanır.
Kıssadan hisse!
“Ne ‘yağ’mış birader” diyorsunuz değil mi?
Siz siz olun, bu körfez bedevilerinin ekmeğine yağ sürmeyin. Yoksa böyle, bir gram yağa muhtaç hale gelirsiniz. Sonra da çıkıp, “ülkemizden elini çek” demek zorunda kalırsınız. Bunun “yabancı sermaye seviciliği” yapılırken daha iyi düşünülmesi gerekirdi!
Türkiye’nin tarım politikaları kartellere, tröstlere, holdinglere ihale edilirken düşünecektiniz bunu.
Son pişmanlık fayda vermiyor.