İsmet TAŞ
Punto:
Dinle
Üzerimizdeki kara bulutlar daha da karartılmaya çalışılıyor! Hepinizin bildiği gibi, Suriye'de, Türk Ordusu Zeytin Dalı Operasyonu yapıyor. Hepimizin gözü- kulağı Afrin'de. Şehitlerimiz, gazilerimiz oluyor, yüreklerimiz dağlanıyor , acılarımızı içimize gömüyoruz, dualarla şehitlerimizi uğurluyor, Ordumuza her türlü desteği veriyoruz.
Bu yetmezmiş gibi, şimdide bambaşka bir saldırı ile karşı karşıyayız. Milletimizin can damarlarına, hayat damarlarına yapılan saldırı. Saldırıların en tehlikelisi yapılıyor. Önlenmesi imkansız değil ama son derece güçlü bir saldırı. Emperyal devletler yüz yıllardır yapmış oldukları bu saldırıyı son günlerde yoğunlaştırarak devam ediyorlar. Bir anda halkın karşı karşıya gelmesi, kamplara ayrılması, içten bile değil. Yedi düvel son kozunu oynuyor.
Yetiştirdiği İslam düşmanları ile saldırıya geçti. Bu ne olduğu belirsiz, dinimizin düşmanı olduğu kesin olan bu hainler vasıtasıyla, Allah'ın Dinine (İslam'a) savaş açıldı. Ve bunun toplumda ciddi ayrışmalara neden olacağı gün gibi aşikar.
Yıllardan beri saklı-gizli unsurları ile, bizi dinimizden koparamayan, kuşku ve şüphe uyandıramayan düşman, bu kez açıkça saldırıya geçmeyi tercih etti.
Dikkat edin özellikle son günlerde, kendilerine din adamı, hoca, şeyh, vs. kisvesi ile karşımıza çıkanlar, dinde var olduğunu iddia ettikleri, asla ama asla kabul edemeyeceğimiz fikirler ileri sürerek, cahil insanların kafasını bulandırmak, ayrıştırmak, kamplara bölmek için her türlü hainliği yapmaktadırlar.
Biz daha bir kaç ay evvel, Suudi Arabistan Müftüsünün İsrail ile ilgili sözlerini şiddetle eleştirmiş, kime veya kimlere hizmet ettiğini sormuştuk. Bu gün bizde ondan daha ağır saldırılar yapılmaktadır.
Tehlikeyi daha açık bir şekilde dile getirelim.
Halkı bir birine bağlayan, aralarında sımsıkı bağ oluşmasına neden olan, kenetleyen o halkın inançlarıdır, idealleridir, milli ve manevi değerleridir. Şayet siz bunları zaafa uğratıp, sarsmaya, dejenere etmeye çalışırsanız , toplumsal çözülme başlar, çöküş hızlanır ve o millet yok olmakla karşı karşıya kalır. Şayet buna bir çözüm bulunmazsa da , o millet tarihin karanlık sayfalarında yok olur gider.
Milletlerin tarih sayfalarından silinip yok olmalarına baktığımızda ortak özellik olarak bunları görürüz.
Şimdi emperyal güçler hiç bir şekilde baş edemedikleri Türk Milletine karşı bambaşka bir silahla saldırıyorlar. Silahların en tehlikesi ile. Toplumun inandıkları değer yargılarını zaafa uğratmak.
Toplumsal bütünlüğün çatlamasını başarmaları demek, toplumsal çözülmeyi beraberinde getirecektir. Bu kao, Kargaşa demektir. Bir adım ilerisi Allah korusun iç savaş demektir.
Tarihsel sürec içerisinde geriye doğru bakın bakalım emperyal güçler kurdukları tezgahlarla, bu toplumu tüketim toplumu haline getirmediler mi? Lükse, şatafata, paraya, mala, mülke tapar hale getirmeye çalışmıyorlar mı? İnsani temel hak ve özgürlükleri bağlamında, kürtaj, cinsellik, uyuşturucu vs kullanma konusunda da insanlar özgür olsun diyerek bize dikte etmeye çalışmadırlar mı? Bizi sürekli terörle iç içe yaşamamızı sağlayarak aramızdaki bağları zayıflatmadırlar mı? Bizi, Alevi-Sünni, Türk-Kürt, Laz, Çerkez, Abaza vs ayrımı yaparak ayrıştırmadılar mı? Gerek dizi ve filmleri ile, gerek se yurt dışına giden veya orada yaşayan insanlarımızın hayat anlayışlarını kendileri gibi olması için her türlü psikolojik veya sosyolojik baskı yapılmadı mı? Avrupalı olmak, bir batılı gibi düşünmeyi bir üstünlük olarak gösterip bize kabul ettirmediler mi? Bütün bunlar veya bunlara benzer sayamadığımız daha bir çok unsur toplumsal çözülmemizi başlatma dımı? Bir birimize düşman olmadık mı? 15 Temmuz da bile bir kısmımız vatan için canını verip kanını dökerken, bir kısmımız bankamatiklere, marketlere koşmadı mı? Gezi eylemlerinde İç savaş provaları yapılmadı mı?
Emperyal güçler kurdukları bütün haince, alçakca tuzakların istedikleri sonuca ulaşamadıklarını görünce, saklı gizli olarak yaptıkları inancımıza yönelik saldırıları aleni hale getirdiler.
Gün geçtikçe bozulan ahlaki temeller, toplumdaki çatlakları büyütmüş, son hamleleri ile de toplumsal çözülmeyi hızlandırarak, kaos ve kargaşa ortamını şiddete dönüştürmenin hesabını yapılmaktadırlar. Yani PSİKOLOJİK HARBİN her unsuru denenmektedir.
Öyle değil mi ki inancımıza yönelik yapılan saldırılar karşısında öfke ve sinir krizine girmiyor muyuz? Bunu şiddete dönüştürmek istemiyor muyuz? Bu da demektir ki, böyle giderse, Allah korusun emperyal güçlerin kurdukları tuzak başarıya ulaşacak.
Hayır ulaşamayacak, ulaşmamalı. Vatanımıza da, Milletimize de Bayrağımıza da sahip çıkacağız. Milli birlik ve beraberliğimizi koruyacağız. Düşman müthiş bir PSİKOLOJİK SAVAŞ başlattı. Bu savaş takdir edersiniz ki, cephede yapılan savaştan çok daha fazla tehlikeli ve hassastır.
Cephede silah tutan elin iradesini zayıflatmak tam da böyle bir şey. Bu güne kadar her türlü, gayri insani, gayri ahlaki kültürü içimize yavaş yavaş sokarak bunları normalmiş gibi, insani ve ahlaki imiş gibi gösterdiler. Milli ve manevi değer yargılarımız zayıfladı. Hele ki toplumun azınlıkta olsa belli bir kesimi, kraldan daha çok kralcı, Avrupalıdan daha çok Avrupalı oldular.
Tehlike tahmin ettiğimizden çok daha büyük. Düşman dini duygularımızı sulandırmak, başka anlamlar yükleyerek bizi inancımızdan uzaklaştırarak düşman kardeşler oluşturmak için, kendi besleme uşaklarını uyandırarak devreye soktular.
Uyanık olmak kenetlenmek zorundayız. İnancımızı, İslam'ın asli kaynakları olan, Kur'an ve Sünnet-i, yanlışa düşmemek, bize söylenen yalan yanlış sözlerin doğrusunu bilip anlamamız için, çok iyi bilmemiz özümlememiz gerekir. Kimin, hangi hocanın, hangi şeyhin, hangi din adamının ne dediğine değil, Allah ve Resulünün ne dediğine bakmamız veya söylenen sözleri İslam'a uygun olup olmadığını incelememiz lazım.
Aksi halde , Allah korusun, kendimizi kafirler güruhu içinde bulmamız içten bile değil.Onların istedikleri ve bekledikleri de tam olarak da bu..
Milli birlik ve beraberliğimize, Vatanımıza, Milletimize, Bayrağımıza ve Devletimize, sahip çıkmak kenetlenmek zamanı.
ZAFER, HAKKIN VE HAK'KA İNANANLARINDIR. Bu asla unutulmaya...