Mehmet MUTLUOĞLU
Punto:
Dinle
Belli bir makama belli bir göreve atanan kişiler kendi kabiliyetleri, seviyeleri, çalışmaları, dürüstlükleriyle gelmelidir. Partizanlıkla, adam kayırmakla, nepotizmle asla gelmemelidir.
En az altı yıl görevinde başarılı çalışmalar yapmış olanlar arasından imtihanla müdür muavinlerini seçeceksin.
En az üç yıl müdür muavinliği yapmış ve alanında mastırı olan kişileri de imtihana almak suretiyle imtihanda aldıkları sonuçlara göre mülakat yapmadan kurum müdürlüğüne atayacaksın.
En az beş yıl kurum müdürlüğü yapmış olanlar arasından alanında doktorası olan, yabancı dil bilen, alanında kitap yazmış, makaleler yazmış, üstün başarı ve çalışmaları ile gayret gösterenleri imtihana alacaksın ve onlar arasından kurumun il yöneticilerini seçeceksin.
İl yöneticileri ve dengi olanlar arasından doktora yapmış, kitap yazmış, alanında üstün başarılar göstermiş olanları sınava alacaksın onlardan daire başkanlarını, genel müdür muavinlerini, genel müdürleri liyakat ve ehliyet esasına göre seçeceksin.
Sınava alacaksın ve sınav sonrası mülakat yok; direk göreve atayacaksın.
Böylece insanlar arasında din, dil, ırk, siyasi görüş ayrımı yapmaksızın ehliyet ve liyakat sahibi olanlar adım adım kendi çalışmaları ile kendi gayretleriyle kendi bilgi ve becerileri ile istedikleri göreve yükselebileceklerdir.
Tabii bu yükselme modeli benim ortaya koyduğum ölçüler; bunu alanında uzman kişiler çok daha güzel bir şekilde ortaya koymalı, hangi göreve yükselmenin şartları ve ölçüleri nelerdir bunlar ortaya konmalı ancak bu ölçülere ve şartlara uygun kişiler sınava alınmalı ve bunlar arasından sınavla seçim yapılmalıdır.
1998 yıllarında görevde yükselme ve kariyer Basamakları diye bir yönetmelik çıkmıştı ve bu ilkeler orada çok güzel belirlenmişti.
Ve ilk olarak sınavla Şube müdürleri alınmıştı. Belli ölçülere sahip olan kişiler şube müdürlüğü sınavına girebiliyordu ve yöneticiler önce şube müdürü olacaktı ondan sonra ilçe müdürü olacaktı sonra il müdürü olacaktı bunların ölçütleri kıstasları kondu ama 20-25 yıl önce uygulamaya konan bu uygulama maalesef 2002 AK PARTİ iktidari ile birlikte devre dışı bırakıldı ve rafa kaldırıldı.
Emanetler ehline verilince  ehliyet, liyakat ve adalet baştacı edilince de Türkiye’nin bütün meseleleri tereyağından kıl çeker gibi gayet kolaylıkla çözülecektir.
Çünkü Allah” Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?”(Zümer Suresi,9)buyurmaktadır.
Millet olarak böyle bir çalışmanın yanında olma durumundayız.
Ehliyet, liyakat ve adaleti öncelemeyen; partizanlıkla, yandaşlıkla; ehliyete önem vermeden adam atayan siyasi hareketleri de asla desteklememeliyiz.
Bu aynı zamanda: “Muhakkak ki Allah emanetleri ehline vermenizi ve hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder.” (Nisa suresi 58) ayetinin de Allah’ın her Müslümana yüklediği bir temel farzdır, görevdir.