Yunus EKŞİ
Punto:
Dinle
Türkiye’nin kilitlendiği bir yerel seçim, hiç bu kadar dış ve iç siyaseti perdelememişti. İstanbul seçiminin iptal edilmesi ve akabinde gelişen süreçler, toplumun her kesimini de adeta bir tarafgir olarak sürecin içine dâhil ederek, herkesi bu politik süreçlere dâhil edildi. Türkiye genelinde İstanbul’un belediye başkanı propagandaları yapılıyor.
Yazar-çizer takımı, açık tarafgirliğini gösterirken, adalet terazisini pek görmez bir tutumla kalem oynatıyor. Herkes bulunduğu pozisyonun nimetlerini ve gelmek istediği pozisyonun nimetlerini adeta bu İstanbul seçimine bağlamış.
Şimdi gündemde olan İstanbul seçiminde CHP Adayı Sayın Erkem İmamoğlu ve Ak Parti’nin adayı Sayın Binali Yıldırım’ın halkın huzurunda ortak TV yayını olarak İstanbul için yapacağı çalışmaları tartışmaları gündemde.
Sayın Binali Yıldırımın program yöneticisinin Uğur Dündar’ı önermesi beklenmedik bir davranış olarak; İmamoğlu’nu desteklediği halde program yöneticisi olarak Uğur Dündar’ı önermesi, hem projelerine güvenmesi hem de sizden bir program yöneticisi diyerek İmamoğlu’nun mağdur edildi algısını kesmesi olarak okunabilir.
Uğur Dündar’ın önce Binali Bey’e kendilerinin tarafsızlığına olan güveninden ötürü teşekkür mesajını sosyal medyada yayması, Binali Bey’in bu centilmence bir tavrı olarak okunarak puan alacağı endişesi ile Uğur bey sonraki zamanlarda bu teklifi kabul etmediği basına düştü.
Tanınmış bir gazeteci olan Uğur Bey'in geri adım atmasının nedenini anlamak zor ama birkaç tahminde de bulunabiliriz.
Uğur Dündar’ın programlarında konukların projeleri daha çok konuşulur, dalaşma olacaksa da projeler üzerinden bu polemikler yürütüldüğünü gördük hep.
İki adayın projelerini karşılaştırdığımızda hiçbir önyargı ve tarafgirlik beslemeden Sayın Binali’nin proje ve İstanbullular için önerdiği çalışmalar İmamoğlu’nun projelerine ciddi fark atıyor. İstanbullu, adayları taahhüt ettikleri projeler üzerinden değerlendirecek olursa, program sorası anketler birkaç puanla Sayın
Binali’nin lehine sonuçlanabilir.
İstanbul halkı için seçilen belediye başkanı zaten projeleri ile değerlendirilmelidir. İmamoğlu’nun kişilik olarak çizdiği tablo, örnek almış olduğu Recep Tayyip Erdoğan’ın hem İstanbul belediye başkanlığı hem de 2002 Ak Parti kuruluş sırasında kullandığı dil olduğu, iyi siyasi analistler tarafından rahatlıkla görülebilmektedir.
Katılırsınız katılmazsınız öyle bir enteresan durum çıkıyor ki, Ak Parti’nin siyasi sürecindeki başlangıcını yürüten Liderini, bu partinin adayı Binali’ye karşı Sayın İmamoğlu örnek alıyor. Bugüne kadar bu örnekliğin başarısını da kendisi görmüştür.
Türkiye’nin ekranlara kilitleneceği Yıldırım ve İmamoğlu’nun konuk olacağı program, İstanbulluya hizmet projelerinden çıkar siyasallaşmış durumuyla tartışılır bir zemine kayarsa, yok seçimlerin iptali haksızlıklarla doluydu, yok oylar çalındı, yok mazbatamı vermediler, hakkımı yedirmem konularına inerse, hep programın kalitesi düşer hem toplumsal gerginlik, tarafgirlik daha da derinlik kazanarak toplumsal dokuya zarar görür.
Bu tartışmada her iki taraftan da beklediğimiz şudur. İstanbul belediye seçimlerinin bir beka sorunu olarak ima dahil edilmemesidir. Bununla beraber bir terör örgütü olan, bu ülkeyi bölmek için bu milletin çocuklarının kanını döken PKK sözcü ve siyasi temsilcilerinin adaylardan birini desteklediği açıklamalarına karşı o adayın’’ Benim bir terör örgütünün desteğine belediye başkanı olmak için ne ihtiyacım ne talebim vardır’’ minvalinde dip not düşmelidir.
Buradaki suskunluk, netsizlik, geçiştirme, Nihat Genç’in haklı sitemlerindeki haklılığını bir kez daha gündeme getirecektir.
Duamız şudur; milletimiz için, devletimiz için hayırlı olan olsun.
Selam ve dua ile…
Yunus EKŞİ