Piyasalar

Ekonomiyi Nasıl Düzlüğe Çıkartırız?

Punto:
Sayın Hazine ve Maliye Bakanımız Berat Albayrak, “Değişim Başlıyor” adı ile yeni ekonomik programı açıkladı. İhracattan-ithalata, cari açıktan- dış ticarete, enflasyondan-istihdama, turizmden büyüme hızına temel makro göstergeleri belirledi. Evet, bunların hepsi söylenmeli açıklanmalıydı. Ekonominin yol haritasını halk ile paylaşmalı, yapılabilecekleri bir bir anlatmalıydı. Öyle de yaptı. Sayın Bakanın tespit etmiş olduğu hedefler tutturulur veya tutturulmaz bunu zaman gösterecek. Ülkemiz için, dilek, temennimiz tutturulmasıdır. Ancak ekonomide olmazsa olmaz bir hedef vardır. “Halkın refah seviyesinin yükseltilmesi, ülkenin büyümesi ve gelişmesi.” Sayın Bakan, imkânlar, fırsatlar halk ile paylaşılacak dedi. Ama bir şeye değinilmedi. İSRAF ve TASARRUF Siz bir ülkede istediğiniz ekonomik programı uygulayın, ülkenin kaynaklarını istediğiniz kadar en verimli şekilde kullanın, İsraf Ekonomisine bir çözüm bulamazsanız hiçbir hedefi tutturamazsınız. Dünyanın en iyi ekonomistini getirin bu mümkün değil. En küçük bireyden, en üste varıncaya kadar israf önlenemediği sürece siz enflasyon canavarına yenilmeye, fakirleşmeye mahkûmsunuz demektir. O halde israfı nasıl önler, ekonomiyi nasıl düzlüğe çıkartırız? Olayın, psikolojik, sosyolojik ve parasal yönleri bulunmakla birlikte, bunun içinde öncelikle tüketimi kontrol altına almak, tasarrufu teşvik için her türlü yolu denemek gerekir. En büyük israf alanlarının neler olduğu tespit edilmeli ona göre bir çözüm yoluna gidilmeli. Tüketim, yok etmektir. Türkiye de özellikle, gıda, teknoloji, turizm, iletişim, sanayi, su, enerji ve giyim de tüketim ve israf en üst seviyededir. TDK’ya göre israf, “Gereksiz yere para, zaman, emek vs. gibi harcama savurganlık” anlamına gelir. Asıl soru şu! Hayatımızı devam ettirmek için ihtiyacımız olan ürün veya malzemeleri alıp kullanırken, ne kadar savurgan davranıyoruz? İhtiyaç fazlası olarak ne kadar tüketim yapıyoruz? Veya gerçekten ihtiyacımız kadar mı harcama veya tüketim yapıyoruz? Bu ve benzer soruları, en ufak bireyden, kurumlara, devletin harcamalarına ve kullanımlarına varıncaya kadar sorgulamak ve çözüm bulmak gerekir. Bilindiği gibi, ekonomide ihtiyaçlar sınırsız ama kaynaklar sınırlıdır. Var olan sınırlı kaynakları, dengesiz, plansız ve bilgisizce harcanması ve kullanılması, israfı, savurganlığı beraberinde getirir. İsraf da para yönetimi ayrı bir yer tutmaktadır. Bireysel finans kaynaklarını en verimli şekilde kullanmak tasarrufu, dengesiz ve tutarsız bir şekilde kullanmak ise israfı beraberinde getirir. Sıkıntının esas kaynağı para yönetiminin en verimli şekilde kullanılmamasıdır. Bu anlamda toplumsal kültür seviyesi son derece önemlidir. Özellikle bizim gibi gelişmekte olan toplumlarda, lüks tüketim mallarında aşırı bir tüketim, ihtiyaç fazlası harcamalar ve aşırı bir israf göze çarpmaktadır. Bunun en önemli unsuru, reklamların bireyler üzerinde çarpıcı etkileri, toplumu, tüketim toplumu haline getirilmesidir. Özellikle kredi kartlarının kullanımı ve tüketici kredilerinin yaygınlaştırılması, tüketimi, özellikle lüks tüketimi körükleyen en önemli unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Avrupa da en fazla kredi kartı kullanan ülkeler arasındayız. Bu bile bizim israf ekonomisinde geldiğimiz noktayı gösterir. Kredi kartlarını ödeyemeyenlerin sayısının bir buçuk milyona yaklaştığını düşünecek olursak, tutarsız, dengesiz, plansız harcamaların geldiği noktanın boyutlarını daha net görmüş oluruz. Bunun yanı sıra israfın en üst boyutta kullanıldığı alan “Doğal Kaynaklardır.” Su, orman, enerji (petrol, doğalgaz, bor, uranyum vs. ) öne çıkan doğal kaynaklardır. Bunların kullanımındaki israf insanlığın sonunu hazırlamaktadır. Sınırlı olan doğal kaynakları, sınırsız olan insan ihtiyaçlarını göz önünde bulundurursak, ihtiyacımız fazlası ve kullanmadığımız işimize yaramayan her ürün israfın unsurudur. Trilyonların çöp olması böyle bir şey! Yine burada öne çıkan en önemli unsurlardan biri, toplum kültürüdür. Sadece yeteri kadar ve ihtiyacınız olan suyu, elektiriği, teknolojik aletleri, yiyecek, içecek, giyim gibi temel ihtiyaçlarımızı, ihtiyacımız olduğu kadarını kullanabiliyorsak, lüks tüketim mallarını değil, ihtiyacımız olanları alıyorsak, tüketimi körükleyen unsurlardan kaçınıp, üretimin gerekliliğine inanıp ona göre hareket ediyorsak, psikolojisi sağlıklı, dengeli sosyolojik yapıya sahip, toplum kültürü gelişmiş medeni bir toplumuz demektir. Öylemiyiz? Siz istediğiniz kadar en mükemmel ekonomik sistemi uygulayın, tasarruf tedbirleri alın, israf konusunda toplum kültürü gelişmemişse başarısızlık kaçınılmazdır. İsraf ve tüketim ekonomisinden kurtulup, üretim ve refah seviyesinin yükseldiği, dünyanın en büyük ekonomileri arasına girmemiz ancak, “Beşikten mezara kadar oku” özdeyişinin hayata geçirilmesi ile mümkündür. Üretim-tüketim, israf-tasarruf gibi daha bir çok konularda, sürekli kesintisiz eğitim ile, toplumun her kademesinin bilinçli ve şuurlu hale getirilmesi, toplum kültürünün oluşması ile, uygulanan her türlü ekonomik program başarıya ulaşacaktır…