Ülkemizin ekonomik kalkınma anlayışındaki temel sorun, her sektörün tam bir planlama ile ele alınmamış olmasıdır. Bölgelerimizin özeliklerini dikkate alarak sektör planlaması yapılmamıştır. Gelişme anlayışımızın bugün en önemli çözüm bekleyen temel sorunu şüphesiz ki ülkemizdeki insan kaynakları, madenler, coğrafik yapı, ulaşım, ham madde üretimi, eğitim, teknoloji vs yönlerini dikkate alarak sektörlerin tam bir entegrasyonla kurgulanmamasıdır. Kalkınmanın ağırlık merkezini bu felsefe ile devreye sokarsak, kalıcı ve istikbal vadeden köklü çözüm yoluna girebiliriz. (Bu konu başlı başına ele alınması gereken, üzerinde tez yazıla bilinecek bir konu. Bu konuya girmeden, ama bu konunun alt zemini oluşturan kurumları ele almak lazım)
Ekonomik kalkınma anlayışını besleyen faktörleri ihmal etmeyen, tam planlama yapılmalıdır. Üretimde mikro atraksiyonlarla makro hedeflere doğru yol alan politikaları devreye almalıyız. Bu yol ve yöntemle, kaynak israfının önüne geçilecek, fikrin doğruluğu test edilmiş olacaktır. Her mikro adımlarımızın mutlaka makro hedefleri olmalıdır. Ancak makro hedefler, zaman ve imkanları tam bir planlama çerçevesi içinde şekillendirmeliyiz.
Iktisadi kalkınmamızı sağlayacak kurumlarımız mevcuttur. Bu kurumların başında gelen TO, TSO, TOBB, TİM, OSB, Birlikler ve birlikleri temsil eden Esnaf ve Sanatkarlar Birliği ve diğer kurumlarımızdır. Kurumlarımızın kuruluş amaçları tüzük ve ana sözleşmelerinde detaylıca anlatılmıştır. Kurumları yönetenlerin yetki kullanımı, sorumluluk alanları ve sorumlulukları net bir şekilde tanımlanmıştır. Ancak ülkemizde asıl sorun, yetkili kişilerin işinin ehli olup olmadıklarını icraatlarını ele alarak değerlendiren, kurumların yetki tanımlarına göre işleyip işlemediğini takip edecek denetim mekanizmaları işlemiyor. Denetim mekanizmalarının işlemeyişi, ülkemizin gelişimi açısında olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Oysa kurumlar, kuruluş amaçları doğrultusunda kendilerini dinamik bir kimlikle ortaya koymaya mecburdurlar. Bu kurumlarımız içinde ihtisas alanıma giren, üzerinde kafa yorduğum OSBölgelerini ele almak istiyorum. Doğru kullanıldıklarında gelişim, değişim ve dönüşüm anlayışında ülkemize verecekleri katkı çok büyük olacaktır.
1- Bünyesinde bulunan üretici kabiliyetleri bilimin gözetiminde üretim yapmaları için bilinçlendirecek bir kurum özeliği taşımalıdır. Bunu başarmak için ünüversiteler ile işbirliği yapmalı, bünyesinde Akademik danışma kurulu oluşturmalıdır.
2-Geleceğe ait çağdaş sanayi dünyasına ses vermek isteyen sanayicimizi tesbit etmeli, onlardan oluşan bir danışma kurulu oluşturmalı ve ülkenin ihtiyacı olan yatırımları bilim dünyası ile birlikte müzakere etmelerinin zeminini oluşturmalıdır. 3-Bölgesinde var olan üretici güçlerin sektörel bazda tasnifini yapan ve ellerindeki teknolojilerin neler olduğunun bilgisini kapsayan envanteri oluşturmalıdır. Bu envanter, firmaların röntgenini ortaya koyan bilgileri içermelidir. Birlikte çalışabilecek, malzeme ve verecekleri hizmetlerle birbirini tamamlama özeliğine sahip firmaların buluşmalarını sağlayan hizmetleri sunan danışma görevi üstlenmelidir.
4-Bölgesinde üretilen ürünlerin çeşitliliğini sektörel bazda kayıt altına alarak, dünya piyasalarını araştırıp, bu ürünlere pazar bulmalıdır.
5-Bölgesinde yeni buluş ve keşifleri teşvik etmeli ve bu istidatları olan firmalara bilgi, patent ve finansman desteğini temin edecek çalışmalarla yardımcı olmalıdır. Bu yöntem kaynak israfını, emeğin zayi edilmesini önleyecek, geleceği olmayan üretimin önüne geçilecek, esere dönüşmeyen bilginin ülkemize olan korkunç maliyetini ortadan kaldıracaktır.
6-OSB yönetimleri, ithalata fren olmayı bir görev bilmeliler. Bünyesinde bulunan üretici kabiliyetleri, sanayicileri organize ederek, ithal etmiş olduğumuz ürünlerin üretimini hedefleyen projeleri gündemlerine aldırtarak yatırım bilincine öncülük etmelidir. Bu konunun saç ayaklarını başka bir zamana bırakarak yüzeysel bir anlatımla, konuyu çetrefilli hale getirmeden anlatmak istiyorum.
Bizim 2023 yılı içinde yapmış olduğumuz ithalatımız 362 milyar dolardır. Bu ithalatın 50 milyar$'ı enerjidir. Yaklaşık 60 milyar $'da, elimizdeki teknoloji ile üretme imkanımız olmayan ürünler. Toplamda ıthalatını yapmak zorunda olduğumuz 110 milyar$. Geriye 252 milyar$ kalıyor. Bunun anlamı, kendi kaynaklarımız ve teknolojimizle üretmemiz mümkün olan 252 milyar$ olan ürünlerin üretimini yapmadığımızdan, dış ülkelerin üretici kabiliyetlerine kaptırmış bulunmaktayız. Bu ürünleri ülkemizde ürettiğimiz taktirde ithalat ve ihracat arasındaki makas kapanmış, 252 milyar$ ithalatımız azalmış olacaktır. Ayrıca, bizim kendi kabiliyetlerimizle üreteceğimiz bu 252 milyar$ değerindeki ürünlerimizin her kalemin, ihraç edilmesi de gündeme gelmiş olacaktır. Tükettiğimiz bu ürünleri biz nasıl ithal ediyorsak, bir çok ülkelerde ithal etmektedir. Kalite ve fiyat noktalarında cazip olmayı başardığımız takdirde dünya pazarlarında tercihleri kendi ürünlerimize çevirebiliriz. Dünya nüfusu içinde hiç bir ülkenin sahip olmadığı bir avantaja Türkiyemiz sahiptir. Ülkemizin şu anki nüfusu 87 milyon civarındadır. Dünyada ise 1.5 milyar sevdalısı olan bir ülkenin çocuklarıyız. Yeterki bu potansiyelin pazarlarına, ürettiğimiz ürünlerle gitmeyi başaralım. Bu ihracat patlaması yaşayacağımız anlamına gelir. Bu yöntemle ülkemizin içinde kurulu bulunan 400 OSB'sinin ekserisi depo olarak kullanılmaktan kurtulacak, üretim canlanacak, üretim kapasitesinin büyümesi ile maliyetler düşecek, karlılık oranımız yükselmiş olacaktır. Bununla ülkenin belli bölgelerine akın eden göç duracak, her yerleşim alanı orantılı gelişecek, iktisadi büyüme görünür hale gelecektir.
7- OSB'leri bünyelerinde bulunan üretici kabiliyetlerin sektörel kümelenmelerini sağlamalıdırlar.
8-OSB'leri proje üretim birimi kurmalıdır. Katma değeri yüksek, sirkülasyonu fazla olan ithal ettiğimiz ürünlerin üretilmesini sağlayacak yatırımların projeleri ile başlamalıyız. Dış ülkelerden ithal ettiğimiz ürünleri kendi kaynaklarımızla üretmeyi başarmış oluruz. Stratejik ürünlere öncelik vermeliyiz.
9-Uluslararası kurulmuş fonlar ve ülkemizin iktisadi kalkınma politikaları gereği çıkan hibe, faizsiz ve düşük faizli kredileri takip eden ve bünyesinde bulunan üretici kabiliyetleri bu imkanlardan istifade ettiren finans tedarik birimi oluşturmalıdır.
10-Ülkemizin Sanayi, ticaret, pazarlama ve malzeme tedarik politikaları oluşturan, gümrükleme ve lojistik hizmetlerini temin eden kuruluşların çalışmalarını inceleyecek olan birim oluşturmalıdır. Üreticilerimizin verimli çalışmalar yapabilmeleri için bu kurumlara raporlar hazırlamalı, öneriler sunmalıdır.
11-Gelişmiş dünyanın gelişimini sağlayan şirketleri takip eden, politikalarını inceleyen, insan ve teknoloji kaynaklarını nasıl devreye soktuklarını anlayan, bu konular hakkında iş adamlarımızı bilgilendiren çalıştaylar yapan Sanayide gelişim, değişim ve dönüşüm platformu oluşturmalıdır. Bu yöntem riskleri azaltacak, bilinçli şirket kültürünü yaygınlaştıracak, yatırımın nasıl yapılacağının saç ayaklarını fark ettirecek, ŞİRKET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ile İŞADAMI KİMLİĞİ arasındaki ince amma hayatı öneme haiz olan tanımın farkı hakın da bizi bilgilendirecek. Bu farkındalılık bizi umulmadık başarılara taşıyacaktır.
Mehmet Mahşuk Gülaçar