Piyasalar

Eğitim, Bilim ve Yükselme -3-

Punto:
Bundan önceki iki yazımda toplumların kalkınma ve gelişmesinde “İnsan Sermayesinin” önemine dikkat çekmiş; Türk-İslam Dünyası’nın eğitim ve gelişmişliğini Türkiye örneği çerçevesinde bazı gelişmiş ülkelerle karşılaştırmıştım… Hemen her ülkede bir eğitim sisteminin vardır. Ama her ülke bilim/teknoloji üretememektedir. Eğitim sistemi içerisinde bilgi/teknoloji üretimi konusunda üniversiteler veya araştırma enstitüleri önemli kurumlardır… Güçlü üniversitesi olan ülkeler diğer eğitim kademelerinde o kadar iyi olmasalar da bilim ve teknolojide gelişmiş ülkeler arasında yer almaktadır… Birinci sınıf üniversite… Bu iddiamızı açıklamak için ABD örneğine bakabiliriz. Bazı bilgiler şu şekildedir: — ABD PİSA 2002’de 36. sırada iken Çin, Güney Kore ve Finlandiya sırasıyla 1., 5. ve 12. sıradadır… — Yapılan bir analizde bilimsel gelişmişlikte ABD 100 olarak alındığında Çin, Güney Kore ve Finlandiya’nın ki sırasıyla 19.2, 6.7 ve 1.0 olarak belirlenmiştir… — Dünyada üretilen yayının 2002’de 380 bin adetle % 27,40’ı ABD’de gerçekleştirilmiştir. ABD’de üretilen yayın sayısı 2017 yılında 626 bin adete yükselmiş ancak oransal olarak % 17,70’e düşmüştür… — ABD’nin milli geliri (48.147), Çin (5.184), Güney Kore (23.749) ve Finlandiya’nınkinden (50.090) daha yüksektir… Temel eğitimi ABD’den daha iyi olan bu ülkeler bilim / teknoloji, ekonomi ve gelişmişlikte ABD kadar neden başarılı değiller? Çünkü ABD bu ülkelerde olmayan güçlü üniversitelere ve araştırma kurumlarına sahiptir. Ayrıca dünyanın parlak beyinlerini buralara çekebilmektedir… Dünya’da 20.000 kadar üniversite vardır… Üniversite sayısı ABD’de 4 bin 500, Türkiye’de ise 210 kadardır… ABD dünya üniversite sıralamasında ilk yüzde onlarca birinci sınıf üniversiteye sahiptir… Ülkede eğitim ve üniversitenin mevcudiyeti veya sayısında ziyade bilimsel ve teknolojik üretkenliği önemlidir… Türk-İslam dünyasının bilim/teknoloji üretememesi birinci sınıf üniversitelere yeterince sahip olmamasındandır… Türk-İslam 18. yüzyılda üniversite devrimini ıskalamıştır… Değişen Üniversite modeli… 17-18 yüzyıla kadar olan bu üniversitelere “Ortaçağ Üniversiteleri veya Birinci Kuşak Üniversiteler” denmektedir… Türk-İslam dünyasında birinci kuşak üniversiteler konusunda başarılı örneklere rastlamak mümkündür… Burada Türk-İslam dünyasının yükseldiği için mi birinci kuşak üniversitelerde iyiydi veya birinci kuşak üniversiteler iyi olduğu için mi yükseldi sorusunu sorabiliriz… Bu soruya yazının diğer kısımlarında cevap vermek üzere 18. yy üniversite devrimine dönelim… Birinci kuşak üniversiteler 14. yüzyılda başlayarak bir değişim yaşamaya başlamıştır. Geçiş döneminin başlangıcı olarak belirtilen bu yıllar 18. yy’la kadar sürmüştür… Birinci kuşak üniversiteler 17-18 yüzyılda önemli bir paradigma değişiklik yaşamıştır… Ar-Ge üniversiteye girmiştir. Yüksek lisans ve doktora eğitimi önem kazanmıştır… Bu model üniversite eğitimi kurumsallaşmıştır… Bu üniversite modeline İkinci Kuşak Üniversiteler (Humboldt Üniversite) adı verilmiştir… Bu üniversite modeli 18. yy’dan günümüze batı medeniyetinin yükselmesinde lokomotif işlevi görmüştür… Yazımızın ilk bölümlerinde ortaya koyduğumuz kalkınma ve gelişme öyküsünde ikinci kuşak üniversitelerin yetiştirdiği “İnsan Sermayesi” anahtar konumdadır… Türk-İslam dünyasında ikinci kuşak üniversiteler arasında başarılı örneklerine rastlamak mümkün olmakta birlikte bu üniversiteler “İnsan Sermayesinin yetiştirilmesi, bilim ve teknoloji üretimi” alanında gelişmiş ülkelerdekiler kadar başarı gösterememişlerdir… Son söz: Yük vagonları güçlü lokomotif çekebilir…