Mehmet Talât Uzunyaylalı
Punto:
Dinle
“Elif. Lâm. Mîm. Rumlar, yenildiler. En yakın bir yerde, fakat onlar bu mağlubiyetten sonra galip gelecek; birkaç yıl içinde. Bundan önce de sonra da emir Allah’ındır. O gün müminler sevinecek. Allah, dilediğine yardım eder. O, mutlak güç sahibi, çok esirgeyicidir.” (Rum 1-5)
M.S. 613 yılında Romalılarla İranlılar arasında savaş başlamış ve sonunda Romalılar yenilgiye uğramıştı. Mekke müşrikleri kendileri gibi müşrik ve Mecusi İranlıların galip gelmesine sevinmişti. Rumlar (Romalılar), Hıristiyan (ehli kitap) olduklarından, Müslümanlar, onların mağlup olmasına üzülmüştü. Bunun üzerine yukarıdaki ayetler indirildi ve Allah, birkaç yıl içinde İranlılarla Romalılar arasında yeni bir savaşın patlak vereceğini ama bu kez Romalıların galip geleceğini haber verdi. Nitekim Rabbimizin verdiği haber çıktı.
Surenin altıncı ve yedinci ayetlerinde ise şu açıklamalar yer almaktadır: “Bu, Allah’ın verdiği bir sözdür. Allah, verdiği sözden caymaz. Ne var ki insanların çoğu bilmez.”, “Onlar dünya hayatının dış tarafını bilir, ahretten gafildirler.”
Yaşadığımız dünyaya fizik âlem, ölünce gidilen âleme ise fizik ötesi âlem, ahret âlemi, diyoruz. İnsanlar, özellikle inançsız kimseler, sadece fizik âlemi görür ve ona inanır, varlıklarını dünya hayatı için harcarlar. Oysa dünya hayatı insanların kontrolünde değildir; hayat, insan varlığından bağımsız ilahi bir düzendir. Kâinat, ilahı yasalara göre hareket eder, insanın keyfine göre hareket etmez. Ne güneş, ne ay, ne yıldızlar, ne de mevsimler. İnsan, kalbine, dur atma! dese, kalbi onu dinlemez, atar. Gözüne, görme! dese o yine görür. Kulağına, işitme! dese o yine işitir. Midesine, acıkma! dese o yine acıkır. Eline bir şey batsa canı acır! Ölmek istemiyorum! dese, ölür. Sadece ben kazanayım, ben zaferler kazanayım dese bu mümkün olmaz! Fiziki âlemin bir parçası olan beşeri sosyolojide Rabbimizin kontrolünde gerçekleşmektedir. Romalılarla İranlıların savaşının ve bunun doğuracağı sonuçların, ne başında, ne ortasında, ne de sonunda, Rabbimizden bağımsız gerçekleşmesi söz konusu değildir. Her varoluş ilahidir.
Bilim, felsefe varlığı ve varoluş nedenlerini açıklayamaz. İman sahipleri, zerreden büyük cisimlere kadar, varlıktaki düzeni görüp bu düzenin sahibini ve amacını Kuran’dan ve Hz. Muhammed (sav)’den öğrenirler. Böylece fizik âlemi ve bu âlemdeki geçici varlıkların nedenini bilip kişisel görevlerini anlayıp kendilerine verilen hayatı Kuran ilkelerine göre yaşayarak fizikötesi âleme (ahret) imanla göçerler.
Sonuç: Dünya hayatının iç yüzünü insana Kuran’dan başka açıklayacak ne bir kişi ne de bir bilgi kaynağı vardır. Varlığı yaratan ve onu bir düzen içinde sürdüren Allah’tır. Bu yüzden Kuran’dan ve Peygamberden bağımsız varlık söylemleri insanın bir sayıklamasından ibarettir. Ele almaya çalıştığımız ayette bildirildiği gibi, her işin, her varlığın başında da sonunda da emir Allah’ındır. Bu çarkı insanlar, melekler, cinler, şeytanlar, hayvanlar, bitkiler döndürmüyor, Allahü Teâlâ döndürüyor. Tarihsel olarak da görüp biliyoruz ki, bu, dün böyle idi bugün öyledir ve yarın da öyle olacaktır. Fizik âlemden sağ salım ahrete geçmenin biricik yolu ise ilahi gerçekleri Kuran’dan öğrenip Rabbin emirlerine göre hayatı yaşamaktan ibarettir.