Başta belirteyim, saygın iş adamı payesi verildiği günlerden çok öncesinden bu güne Sedat Peker'in me bir zamanlar temsil ettiği derin sahte devlete, ne kuruluşlarına katkı sunduğu ocaklara ne de mitingle destek verdiği palyatif siyasilere hiçbir zaman sempati duymadım.
Ama tanıdığım bazı adli yargı mensuplarının Peker’in sosyal medya mesajlarını beğenme yarışına hatta paylaşma hlsterisine kapıldıklarını unutmam mümkün değil.
Çünkü her dönemin muktedirine selam çakmak gibi değişmeyen huyları var. Dün Fetönün sofrasından kalkmıyorlardı bugün de güç kimdeyse onun.
Yarın ki bilir hangi sofranın gediklisi olurlar?
Sedat Peker organize suç örgütü lideri. Sütten çıkmış ak kaşık değil. Kılçıksız balık sayılmaz. Lakin anlattıkları ik kısımdan oluşuyor. Bir bölümü bizzat kendi iradesi ile yaptığı suç itirafları diğer bölümü ise, tanık olduğu, duyduğu bazı bilgilere yönelik suçlamaları.
Vergisini düzenli ödeyen bir yurttaş olarak Devletten bu iddiaları aydınlatmasını beklediğim gibi Peker’in suç itiraflarında ismi geçen suç ortağı kişi ve kuruluşlarla ilgili yasal sürecin işletilmesini de bekliyorum.
Lakin uma uma döndüm sarı muma demektense :
"Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!" demeyi tercih ederim.
Sedat Peker Dubai'de ne arasın ey gafiller!
Eski saygın iş insanı firari Peker kendisine yol haritası çizmiş ve en son Dubai'ye demirlediğini söylemişti. Kapalı mekan çekimlerinde kullanılan oda teşrifatına bakarak kaldığı otelin ismine varıncaya kadar bilgi paylaşımları yapıldı. Hatta bunlardan sonuncusunda konakladığı otelin Habtoor Palace Dubai oteli olduğu söylendi.
Günümüz şartlarında 3. sınıf Dubai otel odalarının benzerini Türkiye'nin her hangi bir yerinde film seti gibi oluşturmak çok mu zor?
Sedat Peker adına düzenlenmiş pasaportla seyahat eden ve arkasında takip edilmesini sağlayacak yeterli kanıt bırakan şahıs acaba onun dublörü mü?
Son yazımda "sahi, Sedat Peker'i, halen Dubai’de mi sanıyorsunuz? Belki de “Şehriyar” ile “Haydar Baba”dan bize gülümsüyordur. Belki de Yahya Kemal'in: “Hafız'ın kabri olan bahçede bir gül varmış; Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle. Gece; bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış Eski Şiraz'ı hayal ettiren ahengiyle” mısralarını terennüm ediyordur! "diye yazmıştım.
Bir Allahın kulu çıkıpta Sedat Peker İran'da mı diye sormadı? Bilgi kirliliğine bir katkı da benden. Firari Sedat Peker, 91.5 km² yüzölçümlü, 26.000 nüfuslu, anakaraya 19 km. uzaklıkta, idari açıdan İran'ın Hürmüzgan Eyaleti'ne bağlı, her yıl 1 milyonun üzerinde turistin geldiği bir adada.
Nasreddin Hocanın boyunun ölçüsünü ölçmeye meraklı bir grup köylüsü, Nasreddin Hoca'yı çevirip ''Hocam size bir sorumuz var, dünyanın ortası neresi?'' demişler.
Hoca, 5-10 adım ilerlemiş, bastonunu yere saplamış; ''Dünyanın ortası burasıdır'' demiş. Şaşkın şaşkın bakan kişiler, ''Nasıl olur Hocam?'' demişler. Hoca da ''İnanmazsanız ölçün...'' diye cevap vermiş.
Benimkisi o hesap, bana inanmayan gidip baksın.
Sedat Peker neden Dubai'ye gitmez?
Dubai pahalı. Peker bu aralar züğürt takılıyor. O kadar parayı nereden bulsun? Ayrıca yanında küçük bir ordu taşıyor. Sponsorları masraflarını karşılasa dahi söz konusu az buz para değil. Bu kadar pahalı operasyona kim icazet verir ki?
Ayrıca Peker alem ve mekan fetişizmi olan birisi. Her iktidarın adamı. Türk İstihbarat örgütleri, emniyet birimleri veya jandarma ile ilişkilerini bilmeyen yok. Bu nedenle taşıdığı bilgiler kadar bağlantıları da koruma altında olabilir.
Peker'in sahipleri onu CIA’nın kucağına atmaz çünkü BAE istihbaratını CIA eğitiyor!
BAE ile Türkiye’nin ilişkilerinin rayında gittiği söylenemez.
Biraz limoni.
İşleri güçleri boylarına poslarına bakmadan Türkiye’nin başına çorap örmeye kalkmak.
31 Temmuz 2016’da The Guardian’ın eski editörü David Hearst’ın, genel yayın yönetmenliğini üstlendiği “Middle East Eye” haber sitesi, Birleşik Arap Emirlikleri’nin Gülen cemaatine, darbe girişimi için para aktardığını öne sürmüştü.
Mısır ve BAE’nin Suriye’nin kuzeyinde ABD tarafından desteklenen PKK’nın Suriye kolu PYD’ye yardım ettikleri de istihbarat raporlarında yer alıyor.
BAE yetkilileri istihbarat örgütlerini, CIA güdümünde yeniden dizayn ediyorlar. BAE’de federasyonun kuruluşundan itibaren, Devlet Başkanı’nın Abu Dabi Emiri, Başbakanın ise Dubai Emiri olması yönünde yazılı olmayan bir mutabakat mevcut.
Dış politika, güvenlik, ordu ve askeri konular ağırlıklı olarak Abu Dabi Emirliği’nin kontrolünde. BAE istihbaratı da; federasyonun önemli emirlerinden Abu Dabi Emirliği’ne bağlı. Ayarı onlar veriyor.
Bu iş için görevlendirdikleri isimlerden birisi, Abu Dabi Veliaht Prensi Şeyh Muhammed bin Zayid Al Nahyan’ın danışmanı, 11 Eylül 2001’de süreklilik programını başlatan Beyaz Saray’ın eski terörle mücadele Çarı Richard Clarke.
Richard Clarke “Good Harbor Security Risk Management” isimli şirketin CEO’su sıfatıyla bu sürece müdahil.
Bush yönetimine terörle mücadele koordinatörü olarak hizmet veren Richard Clarke’ın Against All Enemies (Bütün Düşmanlara Karşı) adlı kitabı bulunuyor. Ayrıca siber güvenlik konusunda bir uzman ve bu alanda yazdığı “Siber Savaş” kitabı da var.
Türk ve Müslüman düşmanı. BAE hariç olmalı. Demek ki onları Müslüman olarak görmüyor!
Richard Clarke, “Irak savaşı yüzünden Türkler ve diğer Müslümanların ABD’den nefret ettiğini” de katıldığı TV programlarında alenen söylemiş birisi.
BAE istihbarat acemi eğitimleri Abu Dabi’ye 30 dakika uzaklıktaki “Akademi” olarak isimlendirilen -silah sahası, sürüş parkuru ve casus kışlası ile müteşekkil- bir eğitim sahasında gerçekleşiyor.
"Akademi", ABD’nin Virjinya eyaletinde bulunan “CIA’nın çiftliği” Camp Peary’den neredeyse birebir kopya.
Birleşik Arap Emirliği’nin istihbaratı her ne kadar CIA’ya emanet edilse de İngilizler’in nüfuzu baskın. Güvenlik alanında en büyük tehdit olarak algılanan İran’a karşı Batı güvenlik şemsiyesi altına girmeyi marifet sayıyorlar.
BAE, en büyük silah sağlayıcılarından birisi olan Fransa’yla, acil bir durumda ülkeye 75 bin Fransız askeri yerleştirmek üzere bir antlaşma imzalamış, benzer bir antlaşma da kesin rakam belirtilmeden İngiltere’yle 1999’da gerçekleştirilmişti.
Birleşik Arap Emirlikleri, Fars Körfezi’ndeki diğer Arap rejimleri gibi NATO lideri Amerika ile Fransa’nın askeri güçlerinin işgali ve koruması altında.
Bu Arap ülkesindeki El-Zafera Hava Üssü, Amerika ve Fransa savaş uçakları ve askerlerini barındırıyor. BAE’de İngiltere ve ABD istihbaratı kadar güçlü gizli servis faaliyetlerinde bulunan bir diğer ülke de Fransa.
Şimdi Devletin resmi istihbarat kurumlarının Sedat Peker’i Türkiye’nin aleyhine kullanılacağını bile Dubai'ye gitmesine göz yumması söz konusu olabilir mi?
Eğer öyle olsaydı Sedat Peker 8. videosunun başlığını, "Fırtınalarla Büyüyen Fidanlar Rüzgarlarla Yıkılmazlar.” diye koyarmıydı?
Ezber bozan iddia ABD istihbaratı arıyor İngiliz istihbaratı koruyor!
Sedat Peker’i Dubai'de gösteren üst akıl, dikkatleri Dubai'ye çekerek, operasyonun dış odaklı paydaşlarının Türkiyedeki siyasi kaosa müdahil olmasını sağlayacak bir strateji takip ediyor sanki.
Sedat Peker'in yayımladığı bir önceki videoda Binali Yıldırım'ın oğlu Erkan Yıldırım ve Mehmet Ağar'la birlikte kokain ticareti yapmakla suçladığı Halil Falyalı'nın hamisi İngilizler.
Çünkü Halil ve Hüsnü Falyalı kardeşler İngilizler’e, 1879'da kurulan İngiliz futbol kulübü Fulham FC' i satın alacak kadar yakınlar.
Hemen her yıl adı geçen klubü satın almaları MI6'nın servis garantisi ile İngiliz basınında haberleştirilen Falyalı kardeşlerden Halil Falyalı, İngiliz Guardian Gazetesi'nde kendisine "Bunlardan ancak kebapçı olur" diyen Muhammed Al Fayed için "Eğer biz kebapçıysak kendisi de deve çobanıdır" demişti.
Sedat Peker'in uyuşturucu ticaretinin bir parçası olduğunu öne sürdüğü isimlerden Halil Falyalı'nın ABD tarafından arandığı ortaya çıktı.Mayıs 2011’de Halil Falyalı, Kardeşi Hüsnü Falyalı ve Özgür Demir hakkında Amerika’nın Virginya Eyaleti’nde kara para aklama ve uyuşturucu suçlamasıyla dava açıldı.
Mart 2016’da karara bağlanan davada Adalet Bakanlığına Bağlı DEA Uyuşturucu ile Mücadele Birimi de taraftı. Dava kararında DEA’in soruşturması çerçevesinde uluslararası para aklama ve yine uluslararası uyuşturucu trafiğinin Halil Falyalı ve diğer iki isim ile birlikte yürütüldüğü belirtildi ve sanıklar hakkında yakalama kararı çıkartıldı
ABD Mahkemesi Halil Falyalı ve iki ismi uluslararası kara para aklama ve uyuşturucu trafiği suçlamasıyla 2016 yılından bu yana arıyor.
Devlet eşittir iktidar değildir. Peker’in açıklamaları Türkiye Cumhuriyeti Devletini değil ama iktidar partisinden bazı isimleri zora sokacaktır. Peker Halil Falyalı ismini ortaya atarak işaretleme yapmıştır. Kıbrıs'ta ABD İngiltere anlaşmazlığını körüklemiştir.
MİT TIR'ları mı Sedat Peker TIRları mı?
Kimin eli kimin cebinde anlamak gerçekten zor. Usame (USAme) Bin Ladin’in El Kaidesi için hangi ülkenin El Kaidesi denilirdi. Bu sözler El Kaide içinde yapılanan küresel güç odaklarını deşifre etmek içindi.
İstihbarat örgütlerinin sızdığı ve yönlendirmeye çalıştığı bir El Kaide vardı o dönem. Sadece Türkiye’nin bağlantısı veya sızması yok deniliyordu.
Lakin bu iddiayı çürütmek için de, Usame’nin kardeşleri Türkiye’de iş yapıyor, ‘Ladin şirketler grubu var’ bilgisi kamuoyuyla paylaşılıyordu. Sonra gün döndü devran döndü. Benzer şeyler El Kaide’yi gölgede bırakan IŞİD için tartışıldı.
Suriye'nin resmi haber sitesi SANA, Adana'da durdurulan silah yüklü MİT'e ait tırlarla ilgili Cumhuriyet Savcısı Aziz Takçı'nın raporuna temasla, bu tırların Suriye'de teröristlere ulaştırılmak üzere gittiğinin bizzat Türkiye başbakanı Erdoğan'ın bilgisi dâhilinde olduğunu yazdı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu dahi, Adana'da durdurulan tırlarda füze ve füze rampası bulunduğunu iddia etmiş, tırlardaki malzemelerin El Kaide ve IŞİD'e gönderildiğini ileri sürmüştü.
Tanrıkulu, sınırdaki çatışmalarda askerlerin şehit edilmesi olayında IŞİD'in bağlantısı olduğunu iddia ederek, "IŞİD, Suriye'de palazlandı, lojistik üs olarak Türkiye'yi kullandı. IŞİD Türkiye'de halen örgütlüdür, merkezleri Gaziantep'tedir" bilgisini paylaşmıştı.
SADAT El Nusra sızıntısı
Sedat Peker, parçası olduğunu dile getirdiği Suriye'ye silah sevkiyatına sürecinde, Bayırbucak Türkmenlerine giden TIR'ların yanında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eski başdanışmanı emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi'nin kurduğu Uluslararası Savunma Danışmanlık İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş'nin (SADAT) de silah gönderdiğini iddia etti:
"MİT TIR'ları yakalandıktan sonra biz oraya, Bayırbucak Türkmenlerine insansız hava aracı, kıyafetler, sayıları oradaki tüm savaşçılara yetecek kadar telsizlerden tutun çelik yeleklere, TIR'larca…
Milletvekili arkadaşımızla da konuştuk, o da iletmesi gereken yerlere iletti. Sonra dediler biz ek TIR verelim. Benim adıma giden diğer araçlar var, onlarınki de başka yerdeki Türkmenlere gidiyor diye biliyoruz.
O araçların içinde silah var, çocuk değiliz. Bu da normal. Bu SADAT tarafından organize ediliyor. Benim adıma gidiyor. İşlem yapılmıyor, kayıt yapılmıyor, direkt geçiş yapılıyor."
Peker'in ağzı torba değil ki büzesin. Her ağzı olanın konuşmadığı bu süreçte Peker, Suriye'ye sevkıyat bağlantısının Ağustos 2018'den bu yana Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı olan Metin Kıratlı ile iş insanları Murat Sancak ve Ramazan Öztürk üzerinden yürüdüğünü söylüyor. Adam kızgın boğa gibi, kimi görürse saldırıyor.
Peker’in iddialarına SADAT kayıtsız kalmadı yazılı bir açıklamayla iddiaları yalanladı. Peker’in “Suriye Türkmenlerine insani yardım götürme” maskesi altında “silah kaçaklığı” yaptığını itiraf ettiği fakat fakat şirketlerinin Peker tarafından terörist gruplara teslim edilen silahlarla hiçbir ilişkisinin bulunmadığı belirtildi. SADAT Savunma'nın (iftira edildiği gibi) Suriye'de herhangi bir grupla eğitim, donatım, danışmanlık ve/veya benzeri hiçbir çalışması olmadığı vurgulandı.
Bence bu rutin bir açıklama. Eğer bazı haber alma birimleri teknik takip yaptılarsa ellerinde zengin bir ses ve görüntü arşivi vardır, zamanı gelince ifşa ederler.
Milli İstihbarat Teşkilatı ile SADAT paydaş kuruluşlar mı?
SADAT basın açıklamasında benim bir ifade dikkatimi çekti. "... firari suç örgütü liderinin, hedef saptırmak için Türkiye Cumhuriyeti Devletinin resmi kurumu Milli İstihbarat Teşkilatını, güzide şirketimiz SADAT Savunma’yı ve bazı bürokratları hedef alması…"
Bu satır aralarında gizlenen veya kodlanan bir mesaj mı var? SADAT, Milli İstihbarat Teşkilatı’na göğsünü mü siper ediyor yoksa aba altından sopa mı gösteriyor? MİT'in hangi başkan yardımcısı SADAT ile birlikte çalışıyor? MİT, SADAT'ın arka bahçesi mi?
-SADAT Erdoğan’ın gladyosu-
SADAT A.Ş.’nin 23 kurucusundan birisi olan Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASSAM) Başkan Yardımcısı ve "Uçak Gemileri 100.000 Tonluk Diplomasi", 'Bahr-i Sefid Meselesi: Doğu Akdeniz Meselesine Güncel Bir Bakış' kitablarının yazarı Emekli Albay Ersan Ergür'ün, Sedat Peker’in iddiaları ile ilgili yaklaşımı oldukça ilginç.
“SADAT Erdoğan’ın gladyosu” diyenlerin o zaman bununla neyi hedeflemişlerse şimdilerde onun için bu işe kalkıştıkları aşikâr olduğunu ifade ederek, anlaşılan ABD bu işin peşini bırakmamış olacak ki bu kez Sedat Peker üzerinden bir kez daha SADAT’ı karalamaya kalkıştıklarını yazıyor. Sonuçta nesnel baktığı söylenemez çünkü taraf.
Sedat Peker, Bahçeliyi doğruladı Davutoğlunu yalancı mı ilan etti?
Dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu, Hatay ve Adana’da durdurulan MİT TIR’larının Bayırbucak Türkmenlerine silah taşıdığını söylemiş, "Bakın MİT TIR'ları üzerinden MHP lideri Devlet Bahçeli de çıktı açıkça Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni suçladı.
İşte söylüyorum, Allah da şahit, bütün tarih de şahit, kayıtlar da biliyor ki, vallahi de diyerek, yemin ederek söylüyorum, o TIR'lar Bayırbucak Türkmenlerine gidiyordu, engellediler" diye konuşmuştu.
Peker Rusya'yı iktidarın başına bela etti
Türk Silahlı Kuvvetlerinin egemenliği altındaki bölgelerde, Moskova’nın eski adıyla El-Nusra Cephesi, bugünkü adıyla Heyet Tahrir’üş Şam’ın (HTŞ) dağıtılması için Ankara'ya baskı yaptığı biliniyor.
Ruslar Suriye Türkmenlerine yapılan silah ve mühimmat yardımını anlayabilir ve belki de tolere edebilir ama Rus birliklerine ağır kayıplar verdiren, CIA patentli Heyet Tahrir’üş Şam’a, iktidarın desteğini anlamamakta ısrarcı olacaklardır.
Ne demiş arifan;
“Kula bela gelmez, Hak yazmadıkça, Hak bela yazmaz kul azmadıkça.”
Ve dahi ben de derim ki; Hak, şerleri hayr eyler, zannetmeki gayr eyler, Ârif ânı seyr eyler, Mevlâ görelim neyler, Neylerse, güzel eyler…