Eğer ekoloji, coğrafya, tarih ve kültür okuryazar yöneticiler olsaydı bu afetlerin etkisi bu denli yüksek olur muydu?
Yağış, sel, iklim değişimleri ve deprem afetleri işin doğası gereği yaşamdaki hareketler için kaçınılmaz. Enerjinin korunumu, entropi ve evrenin işleyişinin sonucu oluşan bu doğa olayları bizim değiştireceğimiz olaylar değillerdir. Ancak doğa olaylarının etkisini azaltmak için önlemeler alabiliriz. Gezegenimizin işleyiş mekanizmalarını değiştiremeyiz, ancak işleyişi anlayıp önlemler alarak doğa olaylarının yaratacağı etkileri ve can kayıplarını azaltabiliriz. Son birkaç yıldır Karadeniz kıyı şeridinde benzer şekilde yazların ani ve şiddetli yağışları tekrar-tekrar yaşanıyor, hep aynı gözyaşları ve mağduriyetler ve maddi kayıplar. Yaşanan aynı depremler ve ani yağışların oluşturduğu afetlerin ağır can ve mal kayıplarının maliyeti her toplumda aynı olmadığını iletişim teknolojileri sayesinde öğrendik ve biliyoruz. İnsanın bütünlüklü bilgi sahibi olması, analitik düşünme becerilerine sahip olmaları, ülke yönetimlerinin ekonomik, eğitim ve hukuk sistemi alınacak önlemler belirleyici olmaktadır. Planlama, nüfus kontrolü, nitelikli eğitim, kent kültürü, peyzaj planlama ve diğer parametrelerin hepsi insanın bütünlüklü yönetim anlayışı ile sağlanırsa afetlerin etki alanlarının dışında ve daha korunaklı yapılar sağlanabilir. İnsanlığın birkaç bin yıllık tecrübesi ortada. İnsanın, toplumun benimsediği iş tutma, yaşam ve yönetim anlayışı belirleyici olmaktadır.
Hesapsız –Plansız Yapılan Yapılaşma Sürekli Sorun Yaratıyor
Son günlerde önce 5-6 Eylül tarihlerinde Yunanistan Zagora’da yaşanan afet ki çok konuşulmayan ancak bir yılda düşen yağış bir günde düşmüş (yaklaşık metrekareye 750 kilogram yağış) bunu ülkemizde daha az şiddetle düştü Trakya’da sağanak yağış can ve mal kaybına yol açtı. Son birkaç gündür basına yansıyan görüntüler. Kentlerin sokaklarının su baskınlarını gösteriyor. Sonra 10 Eylül’de Libya'nın Akdeniz yakasında yaşanan fırtına ile 'Daniel' kasabasında yağışın etkisi taşan derenin üzerindeki iki barajın patlaması ve binlerce kişinin öldüğü yazılıyor.
Dünyada ve ülkemizde son 80 yılda her kırk yılda ikiye katlanan nüfus artışı ve buna bağlı olarak çarpık yapılaşma sonuçlarının sonucu sel baskınları ve gözyaşı. Her tarafın beton altına alınmış mega kentlerde metre kareye saat 100 kg yağışın gidebileceği bir yön belirlenmediği için yağış evlerin, işyerlerinin bodrum katlarını basarak ciddi maddi hasara yol açmaktadır. Küçük Çekmecede bir Gineli kaldığı evin bodrum katından su baskınından boğulmuş.
Görüntüdeki resmin alındığı videoda su kütlesi sokak aralarından kaçacak yer arayışı ile önündeki her türlü canlı cansız nesneyi adeta önüne katmış süpürüp götürüyor.
Tekrarlanan Doğal Afetler Yıllardır Yaşanıyor
Kırklareli civarında ormanlık alan yapılan Bungalov evlerin işletme ruhsatı yok. Yani kaçak işletiliyor. İstanbul'un Arnavutköy ve Başakşehir'de şiddetli yağış yine evleri ve yolları su bastı. Başakşehir ve Küçükçekmece'de sel nedeniyle inşalar hayatlarını kaybetmişler. Daha önce aynı bölgede 9 işçi sel sularına kapılmıştı. Yetkililer her zamanki gibi her şey kontrol altında diyorlar. Şu kadar kamyon, itfaiye aracı, kazma-kürek ile müdahale ediliyor. Bilmem kaç Cumhuriyet savcısı soruşturma yürütüyor. Hiç kimse sorumluluk almıyor. Yani bu yapıların bu derelerin içinde yapılmasında rolü olan ilgililer, karar veren yetkililer hiç biri sorulan sorulara muhatap olmuyorlar. Daha önce yaşananlardan ders çıkarmak, ekolojiye uygun yapılanma için uzman görüşü almak YOK.
Sorumluluk Alan Yok
Her zaman ki gibi ne yetkililer ne de toplum büyük resmi göremedikleri ortaya çıkmaktadır. Vatandaş yeteli temel eğitimi almadığı için olup bitenin nedenlerini analiz edemiyor. Sorumlu olanlarında sorumluluğunu fark edebilmeleri için onlarında bütünü görmeleri gerekir. Kanaatim onlarda bütünü göremiyorlar gibi. Sebep sonuç ilişkisine dayalı determinist yaklaşım sahibi olmadıkları için mi? sorgulaması düşünme anlayışları veya alışkanlıkları olmadığı için mi? iyi anali etmek gerekir. Ancak her durumda yaşanan sorunlar tekrarlıyor, Geçici önlemeler hızla alınıyor. Yetkililer, insanlar elbirliği ile koşuşturuyorlar. Afet kalkıyor, ancak bir gün sonra her şey unutuluyor ve Benzeri durumlar için yine insanlara yapı izinleri veriliyor. Yine imar afları, adamına göre iş görme tutumları devam ediyor.
Ülkenin sosyoekonomik durumu, nüfus yapısı, ekonomik gelişim alanları, yönetim anlayışı, kent kültürü, planlama, konuları ne denli bütünlüklü olarak kullanılıyor? Gelişmeler bilimsel bilgi, bilinç ve farkındalıkla işleniyor mu? Bilmiyoruz.
Temel Bilimler ve Ekoloji Eğitimine Yatırım Yapılmalı
12 Eylül’de Fas’ta yaşanan depremin yıktığı evler ve işyerleri, Libya’da sellerin önüne katığı yapıların görüntüleri, Pazarcık merkezli depremlerde yıkılan yüzbinlerce evin bütün görüntülerini yan yaya koyduğumda ekoloji bilgisinden yoksun bir yapılaşmaya ve yerleşim yeri oluşturduğumuzu görüyoruz. Yağışları yerinde tutacak ağaçlandırma, toprağın yapısına uygun üretim planlanması, yerleşim yerlerinin yerin jeolojik yapısına ve ekolojisine göre belirlemek akla gelmeli. İnsanın artan nüfusla birlikte hızla büyüyen plansız kentleri ile bozulan coğrafya, yok edilen doğal flora yanış yapılanma, denetimsizlik, öngörüsüzlük ve diğer bilgiden yoksun işlemlerin sonucu yıkıcı etkiler.
Eğer ekolojiyi bilen yetkililerimiz olsalardı veya ekoloklar, coğrafyacılara, iklim bilimcilerine, jeologlara ve toprak bilimcilerine danışılsaydı veya bu meslek yetkinliğinde olan uzmanlar kamuda istihdam edilseydi bu afetler bu denli ağır külfetli olarak yaşanır mıydı? İklim bilimcileri uyarıyor, kurak bir döneme giriliyor, küremiz ısınıyor, atmosferde daha fazla su buharı var. Kuraklaşan alanlarda yaşanan anı yağışlar sonucu bu sorunlar kaçınılmaz. Kentleri yeninden planlamalıyız, ekoloji bilgisine önem vermeliyiz. AĞAÇLARI KESMEYELİM, ÖZELLİKLEDE BU TÜR BÖLGELERDİ DAHA ÇOK AĞAÇLANDIRALIM, YEŞİL ALANLAR oluşturalım. Nüfusu azaltalım veya büyük kentlerde seyreltelim. İnsanımızı boş şeylerle değil, ekoloji, jeoloji, toprak ve temel bilimler konusunda iyi eğitelim.
Şu ana kadar UYARILAR DİKKATE ALINMADI!
Önerim doğanın işleyişini kabul edip uzman görüşleri ekseninde planlama yaparak afetlerin etkisini azaltmanın yollarını şimdiden arasınlar. Afetlerin maliyeti hesaplanarak bu para bilim ve fen temeli eğitime yatırılsa, inşaların farkındalığı artırılsa, sanırım daha az kayıplar ile sorunlar ile baş edilir. Hiçbir şekilde doğa olayları ile baş etmek mümkün olmayacağı için doğanın işleyişi ve olası etkileri iyi tanımlanmalı. Yoksa! Hep ağlar, sızlar dururuz. Kimsenin bu konuda acıma, merhamet ve empatisi yoktur!
22 Eylül 2023, Adana