Son aylarda bazı diziler ve ülkemizde son yıllarda din para, güç, makam
kazandırmaya başlayınca Kâzım Karabekir Paşa’nın ifadesiyle “Müslüman
gömleği giymiş olan şeytanlar” bağnaz ve İslâm’ı çıkarları için kullanan bazı
grupların yaşam biçimlerini Müslümanların yaşam biçimi gibi göstermeye
çalışmaktadır.
Bu grupların çoğunluğu ise bu saldırılar karşısında İslam’ı anlatmak yerine
kendi cemaatlerini, tarikatlarını, biat ettikleri her türlü oluşumu korumaya,
temize çıkarmaya çalışmakta, İslâm’ı dert etmediklerini, toplumun dinen,
ahlâken karşı karşıya kaldığı yozlaşma sorununu umursamadıklarını
göstermektedirler.
Aklı, düşünmeyi, sorgulamayı, yenilenmeyi, aksiyonu önde tutan ve insanlar
arasında eşitlik, adalet, hak, hukuk emreden bir din olarak zamanın ilerisinde
olması gereken İslâm’ın son yıllarda, tarihe, geçmişe, cemaate, tarikata, siyasete,
kişilere bağlanmasından dolayı insanlar, farklı algılar sebebiyle bölünerek,
gerçek İslâm’dan uzaklaşmaktadırlar.
Bugün İslâm; ibadetler, kutsallar, semboller, önderler, liderler ve bunlara
sorgusuz biat edenlerden ibaret olduğu için kendini Müslüman hayatı yaşıyorum
sananlar tahakküm altına alınarak kula kul edilmiş, akılcılıktan
uzaklaştırılmıştır.
Açık seçik ortadadır ki bugün ülkemizde de, dünyada da aklı, bilimi,
medyayı, teknolojiyi, felsefeyi, sanatı, edebiyatı, ekonomiyi iyi kullanan
evrensel bir güç, yanına İslâm’ı kullanarak güç, para, erk elde etme hırsına sahip
Müslümanları da alarak ve onları da bu güce ortak ederek, İslâm’a zekice ve
sinsice saldırmaktadır.
Ve bu tuzağa; okumayan, dini oradan buradan duyduğundan ibaret sanan
bağnaz cahiller ve bu güruhu dindar varsayarak, onların hırslarını,
haksızlıklarını, adaletsizliklerini, tarafgirliklerini, bağnazlıklarını, dinden
bihaber oldukları için, din sananlar ve özellikle gençler düşmektedir.
Hâlbuki İslâm’ı tanıyan, bilen, okuyan, hayatı sorgulayan, hayata eleştirel
bakabilen, araştıran, kullara değil Kur’an’a göre yaşayan ve aklını kullananlar
bilir ki İslâm toplumun uyumasına, uyuşmasına, zaafa, zillete düşmesine,
adaletsizliğe, haksızlığa, fanatizme ve bağnazlığa asla izin vermez.
Sadece ibadetten ibaret olmayan ve şekilcilikten uzak olan İslâm; bütün hayatı
düzenlediği için insanları, toplumları, ülkeleri sömürülmekten, kimliksiz,
kişiliksiz hale gelmekten, fakirlikten, kölelikten, kula kul olmaktan koruyan bir
dindir.
Babasının bavulundan, annesinin sandığından çıkan ve çalışmadan elde edilen
mirasın İslâm olduğu bir toplumda, dini duydukları sanan, önüne gelen ilk kişiyi
dini önder, dinin kurtarıcısı olarak gören insanların ve onların yetiştirdiği
gençliğin din yerine adını koyamadığımız bir düşünceyi yaşamasına ve gerçek
dinden fersah fersah uzak kalmasına şaşırmamak gerekir.
İşte böyle bir toplum nasıl ki seyrettiği dizilerde uydurulmuş tarihi gerçek
sanıyorsa, İslâm’ın da dizilerde anlatıldığı gibi yaşandığını sanacaktır.
AHMET BERHAN YILMAZ