Dinle oynamak, en büyük zararı dine verir.Dinin siyaset alanına çekilmesi bir nevi dinle oynamak, bir siyasi tutumu dinle özdeşleştirmektir.
Din, bir siyasi tutum halini alınca da o siyasetin bütün faturası dine çıkar.
AKP'li Ali İhsan Yavuz'un," Erdoğan'ı iktidarda tutmak sevap hanemize yazılıyor," şeklindeki sözlerini bu bağlamda değerlendirmek gerekir. Erdoğan'a destek sevap olunca, Erdoğan'ın davranışları dinilik özelliği kazanır. Çünkü sevap ve günah dinin ölçüleridir, ancak dinin onayladığı veya onaylamadığı davranışlar için kullanılır. Diğer yandan dini olana eleştiri yöneltmek zordur. Çünkü dinle, diniliği, İslamcı ile İslam'ı birbirinden ayıramayan toplumlarda bu tür davranışlar dine muhalefet olarak takdim edilir.
Dini olan, dine uygun veya din açısından mahsuru olmayan demektir. Din ise, Kitap ve sünnetteki sabitelerimizi, kısacası hareket noktamızı oluşturur.Din ilahi kaynaklıdır, içine beşerilik katılmamıştır, dini olan ise ya dinden hareketle beşeri bir müdahale(zihinsel çaba) ile varılan sonuç, yahut insani bir davranışın yine beşeri bir müdahale ile dinle tenakuzunun bulunmadığının tespitidir.
Din, her şeyi söylemez, hayatın temel konuları ile ilgili temel ölçüleri verir.Bu ölçüler ışığında bir zihin inşa eder ve o zihin eşya ve olayları yorumlarken o parametrelerden hareket eder.Temel ölçülere sahip olan ve buna göre kurgulanan bir akıl, tüm çıkarımlarını buna göre yapar. Dini eğitim alan, dini bilgilerde uzmanlaşanların yaptıkları budur.
Siyasetin alanı, hırsların yarıştığı beşeri bir alandır. Hırs ve güç tutkusu söz konusu olunca dini aklın yerini çıkar aklı alır. Din, sadece o çıkarları, dizginsiz ihtirasları örtmek için bir araç olarak kullanılır.Siyaset meydanlarına inen din, artık din değil, bir baskı aracı ve bir paravandır. Arkasında her çirkinlik saklanabilir.
Üstelik din ile bir siyaseti özdeşleştirmenin başka mahsurları da var. Dini değerleri kılavuz alarak birden çok sonuca varmak mümkün.Aynı temel ölçülerden farklı fikirler üretilebilir.Bir siyaseti dinle özdeşleştirmek, dini olanı onunla sınırlamak anlamına geleceğinden dini tek yoruma hapseder.Din içi çoğulculuğu yok ederek farklılıklar arasında çatışmanın yolunu açar. Çünkü tek bir doğru varsa ötekilerin hepsi yanlıştır.
İslamcı olmak, hırsların yarıştığı bir alanda her davranışın İslam'a uygun olduğu anlamına gelmez. Önemli olan şu veya bu olma iddiası değil, tutum ve davranışlarınızın ne kadarının iddialarınızla mütenasip olduğudur. Yavuz, İslamcılık iddiasının her politikalarının onayına yeten bir etiket olduğunu sanıyor.Oysa tarihin podyumundan öyle Müslüman idareciler geçmiştir ki arkalarından kan okyanusları bırakmışlardır.
Bunlardan biri Haccac'tır. İslam tarihinin en acımasız en zalim yöneticilerinden biri olan Haccac, aynı zamanda döneminde Kuran'ı en iyi okuyan ve bütün namazlarını cemaatle ve imamlık yaparak kılan biriydi. Bugün olsa belki ona da İslamcı denirdi. Ama o; " Allah'a yemin olsun ki, mescidin bir kapısından çıkmanızı emretsem ve siz de diğer kapısından çıksanız,kanlarınız ve mallarınız bana helaldir," diyebilen biridir.Sadece zulmetmemiş, zulmü helal da görmüştür.
Din, şu veya bu partinin veya şahısların davranışları ile tartılmaz.Din, kendi ölçüleri ile değerlendirilir.Şahısları değer ölçüsü yapmaz. Gerçek manada dini temsilin en kusursuz ve tek örneği Hz. Peygamber'dir.Gerçek Müslümanlık onun aynasında seyredilir.
Despotluğun, yalanın, yolsuzluğun vakayı adiyeden sayıldığı bir dünyada, bir siyaseti sevap ötekileri günah olarak kodlamak yanlıştır. Sevap/günah bireysel davranışlar üzerinden okunur. Kişiye tabiiyet değil, kişilerin ülke ve millet hayrına davranışları sevap olarak kıymetlendirilebilir. Bu ise bir kişiye özgülenemez, her siyasetçide gözlemlenebilir bir durumdur.
Kısacası, dini kavramlar böyle hoyratça tüketilmemelidir.Din, siyasetin bir aleti değildir.Onu aletleştirerek, belli bir siyasetle özdeştirmek, o siyaseti iman /küfür ayrımının ölçüsü haline getirmektir. Bu siyasetin dinleşmesi, dinin siyasetleşmesinden başka bir şey değildir.