Piyasalar

Dinin Tartışması

Punto:
Son günlerde dini içerikli (!) bazı açıklamalardan sonra hararetli bir tartışma başladı… Bu açıklamalarla ilgili olarak gözden kaçırılmaması gereken husus şudur: a) Bu açıklamalar kişisel bir yorum mu? b) Temel dini bir esas mıdır? Bu ikisini ayırmada yapılan her değerlendirme yeni sorunlara kapı aralamaktadır… Açıklamaların dinin esası olmadığı düşüncesindeyim. Ama bazı insanların bu açıklamaları kişisel bir yorum/düşünce olarak değerlendir(e)memesinin önemli bir sorun olduğunun da farkındayım… Bu tür tartışmalarda bir önemli sorun da “bilginin güvenliği” sorunudur… Bilimsel bir araştırmada bile istatistiksel verilerde güven sınırları %95 veya %99 ihtimalle belirtilir… Yani bu sonuçlar %1-5 arasında yanlış da olabilir… Bu nedenle bilimsel araştırma sonuçları bile %100 doğru değildir… Nitekim zamanla bazılarının yanlışlığı ortaya çıkartılır… Güvenli bilgi için bilimsel ve kurumsal görüşler dikkate alınmalıdır… Güvenilir bilgi… Daha önce yazılarımda da (bk. Kahramanmaraş Manşet Gazetesi, http://www.marasmanset.com/yeni-yil-yeni-bir-baslangic-makale,1609.html) bilimsel ve kurumsal görüşün önemine dikkat çekmiştim… Vaiz/hatiplerin uç konuşmalarının bazılarını kaynak taraması yaparak irdelediğimde şunu gördüm: Bu insanların düşünceleri ya “ilmi literatüre veya dinin temel referanslarına” uymuyor ya da uçta köşede kalmış görüşlerden ibaretti… Bunların bir kısmı da “duyguların” dışa yansıtılmasıydı… Bir konunun “kurumsal ve ilmi görüşlerle” öğrenilmesi daha doğru bir yöntemdir… Bir konuda bireysel görüş ile kurumsal görüşün farklı olduğuna çok sayıda örnek vermek mümkündür… Din alanında Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Din İşleri Yüksek Kurulu’nun sosyal hayatla ilgili fetvalarının (bk. https://kurul.diyanet.gov.tr/) incelenmesini öneririm… Bir konunun ilmi kaynaklarda değerlendirilmesi ile halk arasında yapılan değerlendirilmesi farklı olabilmektedir. Bilimsel yöntemle elde edilmiş doğru bilgiye güvenmeliyiz. Bilgi; anlayışımızı, olaylara bakışımızı değiştirecektir. Cehalet ile bağnazlık arasında doğrusal bir ilişki vardır... Muhasebe ve hedefler Bu tartışmaların “Düşüncelerimizi sorgulamaya fırsat veren bir milat olması” temennisindeyim… Elbette sırf düşüncelerimizi değil başka temel sorunlarımızı da sorgulamalıyız… İnsanlığımızı sorgulamalıyız… Ahlaki zeminimizi vs. vs sorgulamalıyız… Maneviyatımızı (dindarlık demiyorum) sorgulamalıyız… Yapılan araştırma ve uzmanların açıklamalarından “dini yaygınlaştırılması çalışmalarının istenilen sonucu vermediği” bulgusunu görmekteyiz. Geçen günlerde ilahiyat fakültesinde bir arkadaşım İran’da ateizmin, Türkiye’de deizmin arttığını söyledi… Bunu teyit için ilahiyat kökenli akademisyenlerle görüştüm. Benzer şeyler söylediler. Sorun yanlış yöntem, muhasebe ve hedef eksikliğidir… Kamu gücü ile din tavsiyesi başka yan etkilere (ör. İran, Suudi Arabistan) neden olmaktadır… Yapılması gereken sivil kişi veya toplumların varlığını sorgulamak değildir. Bunların düşüncelerindeki varsa yanlışlık konusunda farkındalığı/bilinç düzeyini arttırmak gerekir. İnsanlar özgür tercihleri ile doğru olanı seçebilirlerse o zaman gittikleri yolun gerçek bir mensubu olurlar… O halde yapılması gereken, “Özgür bir ortamda yanlış düşüncelerle, hakiki ilmi görüşlerle mücadele etmektir…” Özgür düşünce… Herhangi bir konuda açıklanan görüşler suça teşvik/ şiddet içermiyorsa suç kapsamı içerisinde değerlendirilmemelidir. Bunlarda suç ve suça teşvik varsa ilgili kurumlar gereğini yapmalıdır. Konusu suç teşkil etmeyen düşünceler, doğru akıl yürütme ve bilimle ortadan kaldırılması daha doğru yaklaşım olacaktır… Aksi halde söylenen ve söyleyenler gözlerde daha da büyütülecektir… Uç düşünce sahipleri ile yanlış mücadele metodu, ülkemize maddi ve manevi anlamda yüksek maliyetler ödetmiştir… Sorunlarımızın çözümde özgür düşünce, hukukun üstünlüğü ve bilimsel yöntem temel yaklaşımımız olmalıdır… Son söz: İnsan hür iradesi ile doğru-yanlışı ayırt etme bilincine ve tercihine sahip olursa gerçek kimlik sahibi olur…