Piyasalar

DİNÎ VE SİYASÎ FANATİZM

Punto:

İslam dünyası asırlardır dinî ve siyasî fanatizmin pençesinde kıvranıyor. İktidarları denetleyecek mekanizmalarının olmayışı, her şeyin tek elde toplanışı, yönetilenleri yönetenlerin kölesi durumuna getirmiştir.

Kur’an'ın inişinden 14 asır geçmesine rağmen daha bir hükümet başkanının nasıl seçileceğine, ne kadar görev yapacağına ve görevinin nasıl sonlandırılacağına dair İslam kaynaklı bir hukuk mevzuatı yoktur. Göreve gelen adil de olsa zalim de olsa kaydı hayat şartıyla görev yapmakta, zulüm karşısında -fitne tehdidi- gösterilerek veya vesile edilerek Müslümanlardan itaat etmeleri istenmektedir. Oysa İslam zulmü de zulme boyun eğmeyi de yasaklamıştır.

İktidarları, bilhassa liderleri, halifeleri denetleyen bir mekanizma olsaydı muhtemelen bugün İslam dünyasının çehresi çok değişecek, belki de özgürlük ve adalette en önde olacaktı. Günümüz liderlerinin çoğu Emevi halifelerinin çağdaş birer foto kopyasından başka bir şey değildir.

Birçok Halife, devlet başkanı -ki hilafet de dinî bir kurum değil, bir devlet yönetimi / hükümet biçimidir- bir siyaset hukuku ile güçlerinin sınırlandırılmayışının kurbanı olmuşlardır. Bugün bize çok matah bir tarih ve yönetim biçimi olarak gösterilen hilafet hükümet biçimleri dönemi bir nevi kanlı saray entrikalarının, liderlik çekişmelerinin, ihtiras ve kan dökme yarışlarının dönemi olmuştur.

Hz. Osman’ın nasıl katledildiğini, cenazesinin nasıl ortada kaldığını uzun uzun anlatmaya gerek yok. Hz. Osman yaşlı olduğu için yönetim akrabaları Emevi ailesinin eline geçmiş, onun adına bir sürü istismar yapılmış, neticede yaşlı halife" bu gömleği bana Allah giydirdi, çıkarmam diyince" de hunharca katledilmiştir. Hâlbuki o gömleği giydiren onu seçen şura ve halktır. Halifenin görevine ne zaman son verileceğine dair yerleşmiş bir hukuk sistemi olsaydı, belki halifenin görevi sınırlı bir süreden sonra bitecek, İslam tarihinin bu en büyük trajedilerinden biri yaşanmamış olacaktı. Düşünün ki Halifenin cesedi günlerce kaldırılamamış, Medine’liler onu Müslüman saymadıkları için sahabelerin defnedildiği Cennet-ül Baki'ye defnine izin vermemiş, bazı rivayetlerde, cesedi bir çöplüğe atılmış, köpeklerin ayaklarından birini yediği, ancak birkaç gün sonra bir gece yarısı cenaze namazı kılınmadan 4 erkek tarafından eskiden Yahudi mezarlığı olan Haşşu Kevkeb denilen aynı zamanda tuvalet olarak kullanılan yere kaldırılabilmiştir.

Bu hikâyede Hz. Osman yalnız değildir, benzer akıbete uğrayan kimler yoktur ki!

Abdullah bin Zübeyr, Haccac tarafından öldürülüp cesedi asılmış, günlerce teşhir edilmiştir.

Hz. Hüseyin Kerbela’da, Hz. Hasan zehirlenerek katledilmişlerdir.

Halife Müstain Billah önce dövülmüş, sonra bir tekneye bindirilerek bağırmasın diye ağzı katranlanmış, ayağına taş bağlanıp suya atılmıştır. Boğulan halifenin başı gövdesinden ayrılarak yeni halifeye gönderilmiştir. Hızarla kesilen, diri diri derisi yüzülen, elleri ayakları kesildikten sonra asılan o kadar çok isim vardır ki saymakla bitmez.

Hilafet tarihi bu örneklerle doludur. Kılıcı güçlü olan, yanına yandaşlarını alıp ötekini boğazlamış, kendini halife ilan etmiştir. Ne yazık ki bu örneklere rağmen devlet başkanının yetkileri, seçim ve görev süresini belirleyen bir siyaset hukuku oluşturulamamış, tam aksine Suni gelenek zorla iktidarı ele geçirenin hilafetini meşru görerek adeta iktidar çekişmelerinde zoru meşru bir araç haline getirmiştir. Bugün İslam dünyasında tek bir demokratik devletin olmayışının nedeni budur!

Hukukun olmadığı her yerde keyfilik hukukun yerini alır. Gücü elinde bulunduran veya bulunduranlar her icraatı kendileri için meşru görmeye başlarlar. Hırsızlık, yolsuzluk, her türlü suistimal ve zulüm normalleşir. Yeni Emevilerle öncekiler arasında çok fark yoktur, dünün kellesi koparılanların yerini bugün Büyükelçiliklere çağrılarak dilim dilim doğrananlar ve birkaç milyar dolar uğruna adaleti satanlar alır. Çare hukuktur, adalettir, yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığıdır. İslam, muhterislerin tasallutundan kurtarılmadığı müddetçe siyaset bir hizmet yarışı olmak yerine bir çıkar ve ihtiras yarışı olmaya devam edecektir.