ÖĞRENİLMEMİŞ DERS BİTMİŞ SAYILMAZ.
99 MARMARA DEPREMİ’nden ders çıkaracaktık. Çıkaramadık. Şu anda aynı gün içinde meydana gelen Pazarcık ve Elbistan depremlerinden ders çıkarabilmek için bu ortamın yeni siyasi vaatlerle geçiştirilmesine izin verilmemelidir. Yine yeniden inşaat ve betonlaşma furyasına halkın duygularını istismar ederek yaklaşılmamalıdır. Halkımız tekrar ilerde meydana gelecek başka depremlerde yarınki kuşaklarımızı yok edecek süreci fırsata çevirenlerce sömürülmemelidir.
Türkiye bir deprem kuşağı üzerindedir ve öylece var olmaya devam edecektir. Deprem öldürmez hatalı kentleşme öldürür.
Yarın diye bir şey yoktur ve vakit o kadar geçmiştir ki çok erken sayabiliriz. Hiç olmazsa gelecek kuşaklarımızı yaşatmak adına…
Pazarcık ve Elbistan depremleri çok büyük bir travma yaratmış ama aynı zamanda milli birlik ve beraberlik ile dayanışma azmi ile halkımız bu zor zamanda zorlukların üstesinden gelmeyi bilmiştir.
İktidar ve muhalefet cephelerinde kısır siyasi çekişmeler maalesef bu acılı günlerde bile sürdürülmüştür.
Biz hep gün birlik ve dayanışma günüdür dedik.
Hemen bütün varlığımızla deprem bölgesindeki insanımızın yardımına koşmak milletimizle ve gençliğimizle beraber en büyük kıvancımızdır. Acıları paylaşmak millet olmanın hasletidir.
Fakat bazı afetler milli bünyemizde yaralar açmak ve yurdumuz üzerinde kötü emelleri olan emperyalizmin iştihasını artırmak için fırsat yaratmaktadır. Bunun için milli şuur uyanıklığı içinde olmanın zarureti vardır. Öte yandan içimizdeki bazı hadsiz ya da hainler de yine böylesi felaketleri fırsata çevirmenin yeni rantiye yaratmanın peşinde olabilirler.
Son deprem felaketi büyük boyutları olan bir felakettir ve ona karşı da sadece eklektik çözümler üretmek, yardımları koordine etmek, halkımızın barınma ve gıda ihtiyacını karşılamak görevlerimiz yanında stratejik düşünmenin de lüzumu vardır.
Hatay stratejik bir önem taşımaktadır. Sığınmacılar konusunda Ottowa Sözleşmesi ve sonraki Geri Kabul Anlaşmasından beri ısrarla vurguladığımız milli bekamızı işaret eden ikazımız, deprem sonrasında daha milli şuur taşıyan bünyede daha derinden hissedilir hale gelmiştir.
Artık hemen herkes kabul etmektedir ki, işte şimdi sığınmacılar konusu deprem sonrası doğru dürüst her bakımdan bir çıkış projesi hayata geçirilmez ise başta Hatay olmak üzere bütün deprem bölgesinde gerçekten çok büyük bir kriz olarak tebellür etmiştir.
Pazarcık ve Elbistan depremleri sonrası on ilimiz büyük hasar görmekle beraber Elazığ ve Adana’yı da katarsak 12 ilimizin deprem sonrası sosyal psikolojik vurgunla birlikte ekonomik çöküntüsünün ortadan kaldırılması ve sürdürülebilir bir yeniden yaşama dönüş stratejisi hedefimizdir.
Bu hedefe ulaşmak için alınması gereken tedbirlerin başında gerek mahalli idarelerin gerekse merkezi hükümetlerin bir devlet şuuru içinde halkının sağlığını baş kaygı olarak ele almak ve buna göre depreme dirençli şehirleşmeyi temel ilke olarak kabul etmek ve gerek mevzuat gerekse uygulama bakımından artık kararlı olmak icap etmektedir.
Yıkılan on şehrimizde ve olası deprem riski taşıyan İstanbul, İzmir, Adana, Bingöl ve Erzincan ile Elazığ’da kesinlikle 7,8 şiddetine dayanamayacağı artık kesinleşen çökmesi mutlak olan binaların ivedilikle ve kesinlikle yıktırılması için hem bir ACİL EYLEM PLANI ortaya konmalı hem de kanun çıkarılmalıdır.
Bir kere İstanbul’da 58 bin binanın acilen boşaltılması ve yıktırılması gerekmektedir. Deprem bölgesindeki ve olası deprem riski taşıyan diğer illerde de aynı usul ve uygulamanın hayata geçirilmesi elzemdir.
İktidar bugüne kadar ne yazık ki devlet otoritesini başta imar barışı ve kentsel dönüşüm talanı ya da yalanı olarak tanımlanan örneklerde olduğu gibi çok yanlış kullanmıştır. Buna rağmen iktidara diyoruz ki, eğer teklif ettiğimiz Depremden Çıkış Projesini kararlılıkla uygularsanız her türlü desteğimiz arkanızdadır.
Halkın desteğini de alabilmek hele hele bu büyük facianın akabinde oluşan duyarlılığı yararlı bir motivasyon olarak kullanabilmek için eğitimin asla durdurulmaması gereği açıktır. Ana Okulundan Üniversitelere kadar mahalli idarelerden, STK’lara ve bütün kurumlara kadar fay hatlarını havi haritanın her kademede göz önünde bulundurulması ve gerekli eğitim araçlarının çalıştırılması faydalı olacaktır.
Belediyelerin emsal artırma, sorumluluğu üzerinden atma, imar planlarında oynama gibi eğilimlerin insanlık suçu olarak tefrik edilmesi ve toplumsal bilince yerleştirilmesi şarttır. Şehircilikle ilgili başta bakanlık olmak üzere bütün kurumlarda da yine rüşvet çarkının ortadan kaldırılması yolunda sert ve katı düzenlemelerin yapılması yerinde olacaktır.
Özellikle denetim firmalarına bırakılan yani denetimsizliğin rantiyenin en büyük perdeleme kozu olduğu bugünkü uygulamadan kesinlikle vazgeçilmelidir.
Meslek odalarında güçlü bağımsız denetim birimleri yeniden harekete geçirilmelidir. Oralarda da iş ahlakı tıpkı yargının bağımsızlığının önemi kadar başat görev olarak gözetilmelidir. Nasıl ki devleti yaşatan adalet prensibidir, tıpkı onun gibi artık şehirlerdeki yapı yoğunlaşmasının ortaya çıkardığı yeni kent çerçevesinin kat malikinden inşaat mühendisine mimarına, müteahhidine, ustasına, betoncusuna, demircisine kalıpçısına, imar müdürlüğüne, emlakçisine, denetimcisine, belediye başkanına cumhurbaşkanına kadar hiç kimse üzerinde ne zemin etüdü ne inşaat temeli, ne emsal ve kat durumu ve benzeri her safhada ve kademe bakımından sorumluluğu azaltıcı etkisi olmamalıdır.
Depremden çıkış için öncelikle işte bu iş ahlakının perçinlenmesi için adımlar atılmalıdır ve sağlam bir bürokrasi oluşturulmalıdır. Gerçi bürokrasiyi ve devleti ortadan kaldırmaya matuf birçok suç ve zaafı olan siyasal iktidarın ve arkasındaki betoncu güçlerin kanun ve yönetmelikleri uygulayacak böylesi bir sağlam bürokrasiyi isteyip istemeyeceği meşkuktur ama artık halkın ve uzmanların talepleri bu yönde olduğu için müteahhidinden belediye yöneticisine rant için mevzuatı sulandırmaya meyyal her sorumlunun çekineceği devlet kavramını ihya edecek bir sağlam bürokrasi, kent konseyi, şehircilik planı gerek ve şarttır.
1. Depremden çıkış için stk’lardan mahalli idarelere, jeoloji, inşaat ve mimarlık alanlarından tarım ve çevre koruma disiplinlerine kadar ilgili uzmanların da paydaşlar olarak yer alacağı katılımcı bir acil eylem planı hazırlanmalıdır.
2. Hemen insan sağlığı ve diğer canlılar açısından yaşamın idamesi için her türlü tedbir alınmalı, gerekli aşılamalar, dezenfektan ve hijyen çalışmaları yapılmalı, salgın hastalıkların ortaya çıkmasına izin verilmemelidir.
3. Bölgede gıda güvenliği için gerekli tedbirler alınmalı, son kullanma tarihi geçmiş gıda ürünlerinin kullanılması, dağıtımı önlenmelidir. Gıda güvencisi açısından da gıdaya erişimdeki tüm sıkıntılar ortadan kaldırılmalı; gerekli soğuk zincir ve dağıtım, kontrol ve depolama işlemleri sisteme kavuşturulmalıdır.
4. Kesinlikle fay hatları üzerinde eskisi gibi bir yapılaşma asla müsaade edilmemelidir. Fay hattı boyunca yer alan şehirlerdeki yapı yoğunluğu seyreltilmeli ve çevre kentler projesi ile kentleşme irili ufaklı kasabalar halinde ulaşım zinciri içinde yerini almalıdır. Kentlerin tarihi ve kültürel dokuları korunmalı, asla sağlam bina yapacağız taahhütlerine adlanılmamalı, en azından şehrin siluetini de bozacakları için hiçbir yüksek katlı binaya o tarihi doku içinde yer verilmemelidir. Kültür rantiyeye feda edilemez, zaten yaşanan süreç de bu günahın eseridir.
5. Tarım arazileri, su toplama havzaları, zeytinlikler, meralar, orman alanları, sulak alanlar, aluvyonca zengin topraklar, çökelleri bol zeminlerde kesinlikle yapılaşmaya gidilmemelidir. Başta Hatay olmak üzere bütün depremin mahvettiği kentlerimizde buna riayet edilmelidir. Mesela Hatay’da Asi nehrinin etrafına, İskenderun’da denize sıfır yüksek katlı depreme dirençsiz yapıların nelere mal olduğu ortadadır. Amik ovası hemen tel örgülerle çevrilmeli, bütün bu ovada ancak tarımsal yapılara izin verilmeli; TİGEM gibi Şeker şirketi gibi bütün bu verimli ova içindeki tarlalar tarımsal üretime ayrılmalı, içinde sadece prefabrik işleme tesisleri, depolama, fabrika ve prefabrik lojmanlara için verilmelidir. Bu tarımsal üretim faktörünün korunması ve geliştirilmesi aynı zamanda beka meselesinin de dikkate alınması için araçtır. Bu arazilerin tarımsal işletmelerin, kooperatiflerin, tarımsal sanayi ve tarıma girdi sağlayan sanayinin elinde olması demek Hatay ilinin demografik yapısının da bozulmasını engelleyebileceği gibi Atatürk’ün emaneti bu şehrimiz üzerindeki emperyalist emelleri olanları da caydıracak işlev yürütecek demektir. Keza Malatya’da verimli tarım arazileri, kaysı bahçeleri de betonlaşmadan kurtarılmalıdır. Keza diğer illerimiz…
6. Hemen her türlü kayıplarımız için çok ciddi bir envanter çalışması yapılmalıdır. İnsan hazinemiz, ailelerimiz, insan gücümüz, entelektüel birikimimizi başta olmak üzere kayıplarımızı ebedileştirmeli ve yerlerini dolduracak kuşaklara hedefler göstermeliyiz. Bu moral ve motivasyon için önemlidir, yarınki kuşakların üzerindeki travmaların ortadan kaldırılması açısından da önemlidir. Yine kırsal alandaki kayıplarımız, telef olan hayvan varlığımız, yıkılan barınaklarımız için de doğru tespitler yapılmalıdır ki kırsal alanda iyileştirme ve uygulama programımız isabetli olsun.
7. Üreticilerin ürettikleri süt ve yumurta gibi uzun dönem saklanamayacak ürünlerin acil değerlendirilmesi gerekmektedir. Valilikler bu ürünleri alıp depremzedelere gıda olarak dağıtabilir. Üreticilerin bekledikleri elde kalan hayvanlarının yaşamlarını sürdürebilmesidir. Bunun için ivedilikle yapılması gereken şey, yıkılan barınakların bir an evvel yapılması ve yem tedarikinin sağlanmasıdır.
8. Devlet deprem bölgelerindeki çiftçilerin ne kadar vergi borcu varsa silmelidir. Kredi borçları kapatılmalıdır. Elektrik ve sulama borçları silinmelidir.
9. Deprem illerimizdeki çiftçilerin ilaç, gübre, tohum, yem ve mazot gibi bütün tarımsal girdileri 1 yıllığına devlet tarafından karşılanmalıdır.
10. Deprem bölgesindeki esnafın da vergi borçları, kredi, elektrik, vb borçları silinmeli, küçük sanayici ve esnafın ayakta kalabilmesi iş yerlerinin tekrar canlılığa kavuşması için devlet her türlü tedbiri almalıdır.
11. Hasar gören tarımsal yapılar, sulama sistemleri acilen onarılmalı, güçlendirilmelidir.
12. Her türlü hayvan hastalığına karşı hayvanlar aşılanmalıdır.
13. Adana ve Hatay için acil uyarı sistemi geliştirilmeli, olası depremlere depreme dirençli olabilmek için mevcut depremden ders çıkarıp pılot belge uygulaması yapılmalıdır.