Piyasalar

DEMOKRASİNİN MANEVÎ DEĞERİ...

Punto:

Sınıf sistemi ile çoğunluk sistemi arasındaki fark, oligarşi ile demokrasi arasındaki farktan ibaret değildir. Demokrasinin değeri sadece ayrıcalıksız ve imtiyazsız bir çoğunluğa dayanması ve bu yolla halkın çıkarlarını hedeflemesinde yatmaz. Manevi ve ahlaki değer açısından gerçek bir fark vardır. 

Demokrasi, yukarıda da belirttiğimiz gibi, her şeyden önce belirli bir yaşam anlayışı ve toplum vizyonu, bir ruh, bir terbiye ve ahlak anlayışıdır. Ahlak felsefesi açısından ise, insancıllık ve saygı, başkalarını düşünme ve yaşam ve toplum uğruna başkaları için kendini feda etme gibi yüksek insani duyguların örgütlenmesidir.
Çoğunluk ilkesi yalnızca demokratik ruhu ve terbiyeyi ortaya koymanın bir aracı ve demokratik vizyonun gerçekleştirilmesinin bir koşuludur. Bir ülkede hükümet, hangi biçimde olursa olsun, bir amaç değildir; sadece yaşam ve toplum için bir araçtır. Aracın değeri, onu kullanan ve amacına ulaştıran insanların yetiştirilmesine, bilgisine ve ahlakına bağlıdır. Bu insanlar sırf çoğunluğa mensup oldukları için değer kazanmazlar. Çoğunluk, sırf çoğunluk olduğu için ahlaki ve insani bir değere sahip değildir. Çokluk ve azlık kendi başlarına bir ahlak kaynağı değildir.
Çoğunluğun yönetiminin mutlaka hak ve adaletin garantisi olduğu söylenemez.
Tarihte, ülkedeki azınlık gruplara karşı yürek parçalayıcı zulümler gerçekleştiren pek çok çoğunluk hükümeti olmuştur.


Adaletsizlik ve baskının bir bireyden, azınlıktan ya da çoğunluktan gelmesi arasında hiçbir fark yoktur. İster bir bireyden ister bir gruptan ya da çoğunluktan gelsin, zulüm her zaman zulümdür ve aynı derecede iğrençtir. Benzer şekilde, adalet de kimden gelirse gelsin her zaman adalettir ve her zaman yüce ve kutsaldır. Aslında, bazı açılardan, çoğunluktan gelen baskı daha ağırdır ve daha güçlüdür.


Bir birey ya da bir grup insan, zulümleriyle yaktıkları canların çığlıklarından iğrenebilir, acı çekebilir, korkabilir ama daha ileri gidemez. Ama zalim bir çoğunluk kalpsiz ve acımasızdır. Bu çoğunluk da demokrasilerde olduğu gibi anonim, yani isimsiz olursa, zalimlerinin feryatlarını ve iniltilerini Allah'tan başka kimse duymaz.
Kısacası demokrasiyi çoğunluğun yönetimi olarak almak ve tanımlamak, insanı iskeletten ibaret bir varlık olarak tanımlamak kadar sığdır. Çoğunluk, demokrasinin sadece kalıbı, maddesi ve iskeletidir. Onun özü ve ruhu, belli ilkelere dayanan belli bir zihniyet ve terbiyedir. Bu zihniyet ve terbiye, belirli bir hayat ve toplum görüşünün ifadesidir. Demokrasinin ahlak ve insanlık nezdindeki yüksek değeri de işte bu görüşte yatmaktadır.
Demokrasinin toplum sorununa ilişkin çıkış noktası:
Demokrasi toplum meselesine şu bakış açısıyla yaklaşır: İnsan dünyaya gelir, sınırlı bir hayat yaşar ve ölür. Hayat, iki yokluk arasında, başı ve sonu bilinmeyen kısa bir varoluştur. İnsan bu varoluşta kendi güç ve yeteneklerine göre, kudret elinin bahşettiği gibi, gönlünün istediği gibi, kalbinin çektiği gibi yolunda yürümek ister. Ne başkaları tarafından arkadan tekmelenmek ne de kafasına yular geçirilmiş bir hayvan gibi duymadığı ve anlamadığı, kalbinde hissetmediği bir yöne ve yaşam bölgesine doğru sürüklenmek ister. Ama bırakın, değerli yaşamının birkaç gününü, insanlığının özünde var olan ve insanlığın hakkı olan onurla, kişiliğinden ve onurundan emin olarak yaşasın. Bırakın hayatını istediği gibi düzenlesin ve istediği gibi davransın. İstediğine inansın, başkalarını zorlamamak kaydıyla istediği dine ve mezhebe sahip olsun. Vicdanının emrettiği yolu izlesin.
Aklı başında her insanın nihai amacı budur, eğer rasyonel bir şekilde düşünürsek, çalışmak, çabalamak ve hayatta yıpranmak ve yıpratmak. Toplumsal mutluluk, yani birlikte yaşamaktan beklenen ve umulan nimet de bundan başka bir şey değildir. Bu nimet sadece bazı ayrıcalıklı insanlara mı mahsustur?
Ama onlar bu ayrıcalığı nereden ve hangi güçten alıyorlar?
Hayır, mutluluk umudu, insan onur ve haysiyetiyle yaşama nimeti, Allah'ın yarattığı her insanın gönlünün sultanıdır. Tüm insanlar yaşam amacında ve mutluluk arayışında ortaktır ve aynı yolun yolcularıdır. Mutluluk arayışında hiç kimsenin bir başkasından daha azı ya da fazlası, alacak ya da isteyecek hiçbir şeyi yoktur. Herkes dünyaya tek bir ruhla gelir ve tek bir kefenle ayrılır.


İnsanlardan oluştuğuna göre toplumun amacı ve varoluş hikmeti bu mutluluğu üyelerine sağlamak değil, mümkün kılmak, herkesin bu fani hayat yolunda gönül rahatlığıyla yürüyebilmesine ve umduğu mutluluk kuşunu arayabilmesine imkân tanımak, fırsat eşitliği vermektir.
İşte bütün mesele burada: Toplum yaşamına nasıl bir düzen verilmeli ve nasıl bir sosyal ortam yaratılmalıdır ki, bu düzen ve bu ortam içinde her insan ortak bir arzu ve istekle yaşamın ortak hedefine doğru yürüme olanağına sahip olsun; herkes özlediği mutluluğun ışığını bulma umuduyla yaşasın. Bu soruya, yaşamın ve toplumun bu ebedi sorusuna demokrasi felsefesi, aynı yüksek ideale doğru uzanan iki ilkeyle yanıt verir. Bu ilkeler özgürlük ve eşitliktir. Ve uzandıkları ortak ideal ise adalettir. Siyasi açıdan ve bir yönetim biçimi olarak demokrasi, halkın çoğunluk tarafından yönetilmesidir; insanlık ve toplumsal ahlak açısından ise özgürlük ve eşitlik temelleri üzerinde yükselen bir adalet rejimidir.