Punto:
Dinle
Ey insanlar!
Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.
Dedi… İçime bir ateş düştü…. Gözlerimden içime bir nar düştü…
Ey İnsanlar!
Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl bir mübarek şehir ise, canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecavüzden korunmuştur.
Dedi… Korumam gereken tüm mukaddesler adına vazifelendim o an…
Ashabım!
Muhakkak Rabbinize kavuşacaksınız. O da sizi yaptıklarınızdan dolayı sorguya çekecektir. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönmeyiniz ve birbirinizin boynunu vurmayınız!
Dedi… O sohbet eden güzel insanlara dönüp imrenerek baktım ve gözlerindeki kararlılığa şahitlik ettim.
Bu vasiyetimi burada bulunanlar bulunmayanlara ulaştırsın. Olabilir ki, burada bulunan kimse, bunları daha iyi anlayan birisine ulaştırmış olur.
Dedi… Bir ömür boyu orada olmayanlara ulaştırdım da ulaştırdım…
Ashabım!
Kimin yanında bir emanet varsa, onu hemen sahibine versin…
Dedi… Emanet aldıklarım elimde kalmaz oldu artık…
Biliniz ki faizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Allah böyle hükmetmiştir. İlk kaldırdığım faiz de Abdu’l-Muttalib’in oğlu (amcam) Abbas’ın faizidir. Lakin ana paranız size aittir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız.
Dedi… Ve zulmetmedim bir daha…
Ashabım!
Dikkat ediniz, cahiliyet döneminden kalma bütün adetler kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Cahiliye devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdu’l-Muttalib’in torunu İlyas bin Rabia’nın kan davasıdır.
Dedi… Ve dava edineceksem imanım uğruna bir davayı dert edindim…
Ey insanlar!
Muhakkak ki şeytan şu toprağınızda kendisine tapınmaktan tamamen ümidini kesmiştir. Fakat siz bunun dışında ufak tefek işlerinizde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dinimizi korumak için bunlardan da sakınınız …
Dedi… Şeytanın çığlıkları kulağıma kadar geldi.
Ey insanlar!
Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah’ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah’ın emri ile helal kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız, aile namusunuzu hiç kimseye çiğnetmemeleri, hoşlanmadığınız kimseleri izniniz olmadıkça evinize almamalarıdır. Eğer gelmesine müsaade etmediğiniz bir kimseyi evinize alırlarsa, Allah size onları yataklarında yalnız bırakmanıza ve daha olmazsa hafifçe dövüp sakındırmanıza izin vermiştir. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, meşru örf ve adete göre yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir.
Dedi… Gözlerinde çiçekler açtı gül yüzlü meleklerin…
Ey müminler!
Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız . O emanetler, Allah’ın kitabı Kur’ an-ı Kerim ve Peygamberinin sünnetidir.
Dedi… Pusulası kaybolmuş acizin eline uzattım bu dediklerini.
Müminler!
Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz.
Dedi… Ve kulaklandım…
Müslüman müslümanın kardeşidir ve böylece bütün müslümanlar kardeştirler. Bir müslümana kardeşinin kanı da, malı da helal olmaz. Fakat malını gönül hoşluğu ile vermişse o başkadır.
Dedi… Kardeşlerime dönüp baktım… Kaybolmuş bir kardeşliği aramaya koyuldum…
Ey insanlar!
Cenab-ı Hak her hak sahibine hakkını vermiştir. Her insanın mirastan hissesi ayrılmıştır… Mirasçıya vasiyet etmeye lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuş ise ona aittir. Zina eden kimse için mahrumiyet vardır. Babasından başkasına ait soy iddia eden soysuz yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan köle Allah’ın, meleklerinin ve bütün insanların lanetine uğrasın. Cenab-ı Hakk bu gibi insanların ne tevbelerini ne de adalet ve şahitliklerini kabul eder .
Dedi… Cemiyetin içine düştüğü vahşeti gözlerimin önüne getirdi bir melek. Ve ürperdim…
Ey insanlar!
Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem’in çocuklarısınız.
Dedi… Ve kaybettiğim ne kadar çok kardeşim varmış diye düşündüm…
Adem ise topraktandır.
Dedi… Toprağı kendimden bildim…
Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah’tan korkmaktadır.
Dedi… Durdum… Düşündüm…Düşündüm… Düşündüm…
Allah yanında en kıymetli olanınız O’ndan en çok korkanınızdır.
Dedi… Eyvah dedim… Ben kıymeti nerelerde aramışım…
Azası kesik siyahi bir köle başınıza amir olarak tayin edilse sizi Allah’ın kitabı ile idare ederse onu dinleyiniz ve itaat ediniz.
Dedi… Bir rüzgarın önünde uçuşan sarı bir yaprak gibi savruldum da savruldum…
Suçlu kendi suçundan başkası ile suçlanamaz. Baba oğlunun suçu üzerine oğlu da babasının suçu üzerine suçlanamaz.
Dedi… O günden sonra ben bu dünyanın tek suçlusuyum diye düşündüm…
Dikkat ediniz! Şu dört şeyi kesinlikle yapmayacaksınız;
Dedi… Merakla bekledim o dört şey nedir diye…
Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmayacaksınız.
Bu bir…
Allah’ın haram ve dokunulmaz kıldığı canı haksız yere öldürmeyeceksiniz.
Bu iki…
Hırsızlık yapmayacaksınız.
Bu üç…
İnsanlar “la ilahe illallah” deyinceye kadar onlarla cihad etmek üzere emrolundum. Onlar bunu söyledikleri zaman kanlarını ve mallarını korumuş olurlar. Hesapları ise Allah’a aittir.
Dedi… Bu dört… Oysa ben ne çok ortaklar üretmiş, ortaklar koşmuştum. Haklı sanıp ne çok canlara kıymıştım, ne çok… Benim sanıp ne çok hırsızlıklara karışmıştım. Lüzum duymadığım için ne çok geri durmuştum emrolunduğum halde.
Bugün dininizi size tamlaştırdım. Nimetimi de bütünleştirdim. Din olarak da (Nizam ve hayat tarzı) İslam’ı seçtim size…
Dedi… Derinden bir soluklandım… O ana kadar soluksuz dinlemiştim çünkü…
İnsanlar!
Yarın beni sizden soracaklar ne diyeceksiniz?
Dedi… Herkes şahitti ben de şehadet ederiz dedim…
“Şahid ol ya Rab! Şahid ol ya Rab! Şahid ol ya Rab!”
Dedi… Ve dönüp gitti…