Ömür ÇELİKDÖNMEZ
Punto:
Dinle
Akıl vermek gibi olmasın. Erdoğan ve yakın çevresi Brütüs sendromu yaşamak istemiyorlarsa, çok geç olmadan bir an evvel Mufassal İslam Tarihi, Hayatüs Sahabe okumalarına ara verip, acilen Roma ve Bizans tarihine yoğunlaşmalılar.
Büyük Selçuklu Devleti'nin veziri, Ebu Ali Kıvamuddin Hasan bin Ali bin İshak et-Tûsî yani bilinen adı ile Nizamülmülk'ün Siyâsetnâme'si olup biteni anlamada yetersiz kalabilir.
Niccolò Machiavelli'nin Prens kitabını önerebilirim.
Neden mi?
Çünkü Brütüslerle çepeçevre kuşatılmışlar. Bizans entrikalarının haddi hesabı yok. İktidar odağına biat eden her fani, güç ve servetten kendi payına düşeni kapabilmek için önce sadakatini sunuyor sonra ilk fırsatta Brütüslüğe soyunuyor.
Kendileri de Brütüs olanların başka Brütüslerin ihanet edecekleri Sezar olmaları belki bu nedenle kaçınılmaz. Nasıralı İsa'nın sözüne yeni bir yaklaşım şart. Sezarın hakkı ve Brütüs'ün hakkı yeniden tasnif edilmeli.
Günümüzde siyaset yapan kişilerde ahde vefa olmaması ne yazıkki yitik bir etik değer. Bazı siyasetçilerin verilen emeğe hiç saygı duymaması ne büyük trajedi?
Eğer vefa onlar için İstanbul’da bir semt adı ise demek ki şimdiye kadar akıntıya kürek çekmişler. Ve hep böyle mi olmalı?
Kendisi ile ters düşen herkesi Brütüs ilan edenlerin vakti zamanında kaç Sezarı sırtından hançerlediği gerçeği görmemezlikten geline bilir mi?
Siyasette vefa belki doğasına ters. Bununla birlikte siyasette vefa arayanların siyaset kurumunun seviyesinin yükseltilmesine ne tür bir katkı sunduklarına ve kişisel menkıbelerine bakmak gerekir.
Biat itaat ihanet
Siyaset sahnesinde yeni Dümbüllü kim olacak? Taliplisi çok. Onlardan biri de eski başbakan Davutoğlu.
Biat ve itaat sürecinde egosunu zorlayan hadiseleri, kol kırılır yen içinde kalır deyip içselleştirdi.
O günleri hatırlarsanız beyefendinin, başbakanlıktan alınmasına, deyim yerindeyse “gıkı dahi” çıkmamıştı.
Bahanesi hazırdı.
Kan kustu kızılcık şerbeti içti. Etrafındaki danışman sürüsü, "-Reise meydan okumayalım, konjonktür uygun değil, ortam oluştuğunda alanlara ineriz…” gibi suya-sabuna dokunmayan yol haritası önerdiler.
Başbakanlık görevinden alınmasını büyük bir başarı, özveri hatta siyasi etik gibi takdim etmişti. Külahıma anlatsın.
Başbakanlığa veda konuşmasında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan, 28 Ağustos 2014'te kutsal bir görev devraldığını belirten Davutoğlu, Partililere, ayrışmaya izin vermemeleri çağrısında bulunmuş, "Kim ki partimizde bir gedik açmaya, kim ki şu veya bu olay sebebiyle partimizden yolunu ayırmaya kalkarsa onun karşısında önce ben dururum.
AK Parti'nin neferi olarak yürütmekte olduğum siyaset ve demokrasi mücadelesini son ana kadar sürdüreceğim" demişti.
Sarımsağı gelin etmişler kırk gün sonra kokusu çıkmış. Konya Çelebisinin Mevlevi meşrep olması, ha bre dönmesinden belli.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile vefa ilişkisini son nefesine kadar sürdüreceğini vurgulayan Davutoğlu, "Ne gelişme olursa olsun ben verdiğim söze sadığım. Cumhurbaşkanımızla son nefesime kadar vefa ilişkisini sürdüreceğim.
Hiç kimse benim ağzımdan, benim dilimden, benim zihnimden Cumhurbaşkanımız aleyhine tek bir söz duymadı, duymayacak.
Bunun açık ve net bilinmesini isterim ve bunun istismar konusu edilmesine de izin vermem.
Cumhurbaşkanımızın onuru, hem Türkiye Cumhuriyeti Devleti Başkanı olarak hem benim dava arkadaşım olarak, onun ailesinin onuru benim ailemin onurudur.
Onun ailesi benim ailemdir.
Kimsenin bundan sonra yeni fitne kapıları açmaya niyetlenmemesi icap eder." demişti. Peh Peh bir atım var alapaça.
Davutoğlu şimdi, kendi ağzından çıkan bu sözleri unutmuş!..
Eee boşuna dememişler yalancının mumu yatsıya kadar yanar diye. Bunların ne gecesi belli ne de feneri nerede söndürdükleri? Gitsinler Bektaşilerden Çerağ Uyandırma neymiş öğrensinler.
Numan'ın Harunluğu Soylu’nun Mevleviliği
Süleyman Soylu’nun AK Parti'ye hangi şartlarda hangi vaatlerle transfer olduğu kendi sırrı. Ne yaşandı, ne konuşuldu, kimler aracı oldu bizler bilmiyoruz.
Soylu AK Parti’ye geçmeden, Numan Kurtulmuş'un bir zamanlar Saadet Partisi Genel Başkanı olduğunda "Harun gibi gelip Karun gibi olmayacağım" şeklindeki eleştirilerine rahmet okutan konuşmalar yapıyordu.
Şimdi hatırlatsanız, Necip Fazıl Kısakürek'in, "Benim Geçmişim bir çöplüktür ve çöplüğü ancak kedi ve köpekler karıştırır." sözüyle size karşılık verir. Polemik ustası laf ebesi.
Süleyman Soylu zaman zaman siyasi lideri Erdoğan’a bağlılık açıklamaları yapıyor(du).
Birkaç yıl önce sanırım 2018'de CNN TÜRK'te Buket Aydın'ın sunduğu 40 programında "Emekli olmayı düşünüyor musunuz?" sorusuna;
"Siyaset düşünmüyorum, mümkünse de var olan en kısa zamanda siyasetten farklı bir hayata geçmenin kendim için doğru olacağını düşünüyorum.
En kısa zaman ne zamansa. Mesela Sayın Recep Tayyip Erdoğan'dan sonra siyaset yapmayacağım. Ama kendisi ne kadar yapar, kendilerinin kararıdır ama benim böyle bir kararım var." cevabını vermişti.
Soylu çıkış arıyor
10 Nisan 2020 Cuma saat 22.00'de paldır küldür, 31 ilde sokağa çıkma yasağı ilan edildiğinde gece yarısına iki saat kala hazırlıksız yakalananlar, sosyal mesafe falan gözetmeden fırınlara, marketlere koştular.
Ortaya çıkan görüntüler üzerine İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı bir çırpıda harcadı.
Liderini hedef gösteren açıklamasında, "Cumhurbaşkanımızın talimatlarıçerçevesinde’ deyiverdi.
Pandemi salgını sürecinde ilk sokağa çıkma yasağı kararını vermesi sonrasında eleştiri bombardımanından sersemleyince istifasını velinimetine pardon reisine danışmadan açıkladığında, kendisine sadık trol ordusu ortalığı yangın yerine çevirdi.
İstifası restti. Reisi resti gördü, reste rest demedi. Soylu’nun istifasını sunmasıyla yaşananlar Erdoğan’ı zora sokmasına rağmen devam dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağırmasıyla İstanbul'a giden Soylu’nun, Erdoğan’a “Hayatımın sonuna kadar size sadık kalacağım” dediği biliniyor.
Durup dururken neden böyle deme ihtiyacı hissettiği sorulmaz mı?
Acaba Erdoğan bakanının sadakatinden şüphe ettiğini yüzüne vurdu da muhatabı biat tazelemek zorunda mı kaldı?
Gerçi Süleyman Soylu, bu konuda Yiğit Bulut'un eline su dökemez. Kiminin jölelisi Bulut, “İki silahım yüzlerce mermim var, ben ölmeden cumhurbaşkanına kimse dokunamaz” demişti.
Allah var Soylu'dan böyle bir şey duymadık!
Yapılamayan Bakanlar kurulu toplantısı ve Ortaoyununda son evre Sokağa çıkma yasağı
Cumhurbaşkanının iki aylık İstanbul gezisinden Ankaraya dönmesinden önce sözcüsü, amirinin önce Milli Güvenlik Kuruluna sonrada kabine toplantısına başkanlık edeceğini açıklamıştı.
İlki yapıldı. İkincisinin yapılıp yapılmadığı meçhul. Yapıldığına dair bir haber yok.
Kamuoyu, Pandemi sürec takvimine bakarak hafta sonu sokağa çıkma yasağı beklemiyordu. Çünkü Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın Çarşamba günü Bilim Kurulu Toplantısı'nın ardından yaptığı açıklamalar nedeniyle bu hafta sonunda sokağa çıkma yasağı uygulanmayabileceği yönünde kamuoyunda güçlü bir kanaat oluşmuştu.
Ancak 4 Haziran Perşembe günü ne olduysa ne yaşandıysa, İçişleri Bakanlığı, büyükşehir statüsündeki Ankara, Balıkesir, Bursa, Eskişehir, Gaziantep, İstanbul, İzmir, Kayseri, Kocaeli, Konya, Manisa, Sakarya ve Samsun'un yanı sıra Zonguldak'ta hafta sonunda sokağa çıkma yasağı uygulanacağını, yangından mal kaçırır gibi duyuruverdi.
67. Hükümetin bakanlar kurulunda Kabine savaşlarının başladığı bu şekilde anlaşıldı. 67. Hükümetin Sağlık Bakanı, yasak masak yok diyor, 67. Hükümetin İçişleri Bakanı yasak var diyor. Belirsizliğe son noktayı Cumhurbaşkanı Erdoğan koydu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İçişleri Bakanlığı'nın hafta sonu için aldığı sokağa çıkma yasağı kararını iptal ettiğini açıkladı.
Şimdi bu de facto durum, yönetim zaafiyeti değil de ne? Soylu açıkça kazan kaldırdı. Erdoğan'a kafa tuttu. İlk değişiklikte gitmeyi garantiledi.
Yerine Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri 1960 Trabzon Çaykara doğumlu Seyfullah Hacımüftüoğlu mu atanır, yoksa MİT Başkanı Hakan Fidan mı atanır hep birlikte göreceğiz?