Piyasalar

Çıkış Yolu Sivil Siyaset ve Demokratik Hukuk Devletidir !

Punto:
Sevgili arkadaşlar, Son bir haftadır toplamı 219 sayfalık ve 2019-2023 yıllarını kapsayan 5 yıllık 11. Kalkınma Planı ve toplamı 12 sayfadan ibaret ve 35 "müphem" maddeden oluşan Torba Yasa Teklifini ayrıntılı olarak incelemeye çalıştım. Bu çalışmaların zerresinde sivil siyasetin ürettiği hiç bir unsura rastlamadım. Ancak "hikmetli" bürokratlarımızın kendilerini korumak maksatlı olarak, "banka ve şirket kurtarma" kapsamında yapacakları işlemler için; "Bu madde uyarınca yapılacak teminat azaltma, anapara ve diğer alacaklardan vazgeçilerek kayıtlardan düşme yahut benzer işlemlerle kredilerin yeniden yapılandırılması bu kanunun 160'ıncı maddesi ile düzenlenen zimmet suçunu oluşturmaz." hükmünü torba yasaya koymayı ihmal etmemişler. Şimdi soralım; torba yasa ile yapacağınız iş ve işlemler "hukukilik" unsuruna kavuştuğuna göre, başka neleri yapmak istiyorsunuz ki, peşinen kendinizi "zimmet" suçundan muaf tutuyorsunuz? Bütün bunlardan vardığım en önemli sonuç; sık sık vurguladığım üzere, bu ülkede amacı HUKUK DEVLETİNİ tesis olan DEMOKRATİK SİVİL SİYASETİN bütün kurumlarıyla birlikte yeniden inşâ edilmesi gerektiğidir. Bu anlamda, iktidarı veya muhalefeti fark etmeksizin, okuduğum metinlerden anlaşılan odur ki, bu ülkede siyaset üretme işinin, temsil ettikleri düzen ve kesimlerin menfaati adına "bürokrasiye" bırakılmış olduğudur. Hiç bir partinin gerçek anlamda siyaset üretme işini yerine getirecek ne bir araştırma kuruluşu ne de bir ARGE merkezi bulunmamaktadır. Var olduğunu iddia edenlere de bakarsanız, sivil dinamiklerin esas alınmadığı, bürokrasinin "emekli" unsurlarından ibaret merkezler olduğunu görürsünüz. Kurgu bu olunca, hiç bir partinin niye "demokratik usul ve esaslarla" faaliyet göstermediğini daha iyi anlamış oluyoruz. Yani siyaset ve partiler de bu kurgunun adeta SİYASİ KİT'leri durumundadır. İnanın ki, bu sebeple sözde TBMM'ye sevk edilen kalkınma planları veya yasal düzenlemelerde vücut bulan ve sonuçta hepimizin hayatını etkileyen siyaset üretme işinin, bürokrasi vasıtasıyla temsil edilen kesimlerin ihtiyaç ve talepleri doğrultusunda ve siyasetçilerin asla ve kat'a nüfuz edemediği bir alan olarak kalmaya devam ediyor "siyaset"... Hatta daha da ileri giderek ve bazılarını istisna tutarak, adına muhâlif medya dediğimiz basın organları bile siyaseti belirleme merkezi olan "bürokrasinin" ürettiği metinler dışında haber üretememek ve toplumu bilgilendirememek gibi bir zaafın içindeler. Basınımız da bu sebeple bu "devletçi siyaset" anlayışının "halkla ilişkiler ofisi" durumundadır. Tabi ki bu halkla ilişkiler ofislerine dönüşmüş medyanın, "sağ-sol", "muhalif-muktedir" gibi sıfatları taşımaları ise, sistemin çeşitliliğe izin verdiğine dâir algıların oluşmasını destekleyen "gaz alma" aparatlarıdır. Bu gözlemlerimden ortaya çıkan sonuç şudur ki, DEMOKRATİK SİVİL SİYÂSET, bütün unsurlarıyla birlikte bu ülkede güçlendirilmedikçe, zaman zaman kendisini "devlet" yerine koyan bürokratik elitler, "hikmetli" bilgileriyle siyaseti doğrudan veya dolaylı olarak etkilemeye veya dizayn devam edeceklerdir. Siyasetçiler ise, asla nüfuz edemedikleri ve bu şekilde belirlenmiş politikaların ve temel metinlerin halk nezdinde kabul edilmesi ve meşrûiyetine aracılık etmek gibi "yardımcı rollere" razı olacaklardır. Bu yönüyle siyasi partilerimiz, toplumsal değişim taleplerine ve demokratik eğilimlere karşı olmak ve sistemi korumak üzere, mevcut DÜZENİN devamına uygun evcilleştirme ve devşirme mekanizmalarıdır. Bu sebeple tek çıkış yolu; hedefi ve amacı HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNÜN imân ölçüsünde tartışmasız kabul gördüğü HUKUK DEVLETİ olan DEMOKRATİK SİVİL SİYASET anlayışını inşâ edebilmektir. Gerisi lâf-ı güzaftır... Rubil GÖKDEMİR