Piyasalar

Cihanşümul Kadim Türk Devlet Aklı ile Atatürk Görüştü Mü?

Punto:
Cihanşümul Kadim Türk Devlet Aklı ile Atatürk Görüştü Mü? Soru baştan saçma gelebilir. Kurtuluş savaşının iki Mareşalından birisi, Başkomutan, Cumhuriyetin kurucusu koskoca Mustafa Kemal Paşa, nasıl olur da hayali bir yapı, örgüt veya kurumu kendi yetkilerinin üstünde kabul ederek görüşür? Oğuz Kağan çağından günümüze intikal eden, Cihanşümul Kadim Türk Derin Devleti gerçekten var mı? Yoksa hayalperestlerin uydurduğu bir masal mı? Bu soruların cevabını bende sizler gibi merak ediyorum. İsterseniz bu soruya cevabı birlikte arayalım. Atatürk hakkında bildiklerimiz kadar bilmediklerimiz de var. Mesela genç yaşlardan itibaren özel istihbarat subayı olarak yetiştirilmesi ve birçok ülkede istihbarat görevlerinde bulunduğu pek bilinmez. Mustafa Kemal Paşa, bir çok ülkede istihbarat toplamak için bulunmuştu. Beraberinde kendisi gibi özel ve seçkin subaylar vardır. Özel ve seçkin Subayların oluşturduğu bu birim, daha sonra General Naci Eldeniz 'in kurucusu olduğu Milli Amele Hizmet adı verilen daha sonra Milli İstihbarat Teşkilatı denilen gizli serviste görev aldılar. Mustafa Kemal Paşa'ya Bozkurt denilmesi boşuna değil Kadim Türk Teşkilatının onu nasıl keşfettiğini anlamak için Askeri lise yıllarına bakmak lazım. Mustafa Kemal'i ilk keşfeden ve teşkilata kazandıran Selanik Askeri Rüştiyesi’ndeki (1893-1895) öğretmenlerinden, vatan ve hürriyet sevdalısı Kurmay Subay Hasan Rıza Bey idi. İşkodra Şehidi Hasan Rıza Paşa Mustafa Kemal'i Selanik Askeri Rüştiyesi’ndeki fark eden ve Manastır Askerî İdadisine yönlendiren Kurmay Subay İşkodra savunması sırasında şehit düşen Hasan Rıza Paşa'dan başkası değildi. Yüzbaşı Hasan Rıza, Mekteb-i Erkân-ı Harbiye'den mezun olunca, Kurmay Görevleri Muallimi Mahmud Muhtar Paşa tarafından Muallim Muavini olarak görevlendirildi. Hasan Rıza Bey, aslen Kastamonu vilâyetinin Tosya ilçesindendi. Bağdat valiliği yapmış olan Namık Paşanın oğlu idi. 1899 yılı Mayıs ayında staj yapmak ve askerî bilgisini geliştirmek üzere Almanya’ya gönderildi. Alman Ordusu'nda dört yıl özel eğitim sürecini tamamladıktan sonra İstanbul’a döndü. Almanya'da iken, 11 Aralık 1901 tarihinde Miralay rütbesine terfi etti. 1912 tarihinde İşkodra Valiliği'ne tayin edildi. Balkan Savaşı'nın başlamasıyla İşkodra şehrini Karadağ Ordusu'na karşı savundu., 30 Ocak 1913 günü akşamı tertiplenen bir suikast neticesinde silâhlı üç kişi tarafından vurularak şehid edildi. İşte Selanik Askeri Rüştiyesi’nde Mustafa Kemali keşfeden, Manastır Askeri İdadisine gitmesini öneren Kurmay Subay Hasan Rıza, 30 Ocak 1913'te İşkodra savunması sırasında şehit düşen Hasan Rıza Paşa dan başkası değildi. Kurmay Subay Hasan Rıza'nın Mustafa Kemal hakkında bağlantılı olduğu cihanşümul kadim Türk Derin Devleti teşkilatına haber verdiği söylenebilir. * Teşkilat'ın Mustafa Kemal ile ikinci teması Mustafa Kemal, 26 Haziran 1902 Perşembe günü Ali Fuat Cebesoy'un babası İsmail Fazıl Paşa'nın Kuzguncuk'taki köşkünde misafirdir. O gece orada kalır. 27 Haziran Cuma günü köşke gelen Osman Nizami Paşa ile tanıştırılır. Bu görüşme önceden Mustafa Kemal’in yakın arkadaşı Ali Fuat Cebesoy'un babası İsmail Fazıl Paşa tarafından planlanmıştır, Osman Nizami Paşa kiminle görüşeceğini bilerek köşke gelmiştir. Teğmen rütbesindeki sıradan bir Harp Okulu öğrencisi ile Serasker (Osmanlı Orduları Başkomutanı) Ali Nizami Paşa’nın oğlu Osman Nizami Paşa gibi yüksek rütbeli bir askeri yetkilinin görüşmeye gelmesi, teammüllerin dışında sıradışı bir gelişmedir. Bu görüşme teşkilatın Mustafa Kemalle ikinci kez yakın temasıdır. Osman Nizami Paşa kimdir? Osman Nizami, Fransızca ve Almancayı -edebiyatı dâhil- ana dili gibi bilmekte, İngilizceyi de yanlışsız konuşabilmektedir. Balkan Savaşı sonrası sulh heyetine atandı. Fakat ağır antlaşma şartları nedeniyle Türkiye'nin mağlubiyeti sayılacak olan antlaşmayı kesinlikle imzalamayacağını ve böyle bir elin kesilmesinin daha uygun olacağını söyleyerek sulh heyetinden istifa eder. 20 Ağustos 1921 - 30 Ağustos 1922 tarihleri arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Roma Temsilcisidir. Cumhuriyet döneminde görev almadı. Emeklilik hayatı yaşadı. 1939 yılında İstanbul'da ölür. Osman Nizami Paşa Mustafa Kemal'e ne dedi? Ali Fuat Cebesoy'un babası İsmail Fazıl Paşa'nın Kuzguncuk'taki köşkünde gerçekleşen görüşmede Osman Nizami Paşa, II. Abdülhamit’in baskı rejimini yumuşatacağına dair hiçbir belirti olmadığına işaret ettikten sonra şöyle demiştir: "-Mustafa Kemal efendi oğlum, sen, bizler gibi yalnız Erkânıharp zabiti olarak normal bir hayata atılmayacaksın. Keskin zekân ve yüksek kabiliyetin memleketin geleceği üzerinde müessir olacaktır. Bu sözlerimi bir kompliman olarak alma. Sende, memleketin başına gelen büyük adamların daha gençliklerinde gösterdikleri müstesna kabiliyet ve zekâ emareleri görmekteyim. İnşallah yanılmamış olurum." ** II. Abdulhamid ve Mustafa Kemal İlişkisi Manastır Askerî İdadisini de başarı ile mezun olarak 13 Mart 1899 tarihinde İstanbul'da Harp Okulu'na giren Mustafa Kemal, 3 senelik başarılı bir Harbiye öğreniminden sonra 10 Şubat 1902'de bu okulu Teğmen rütbesiyle bitirdi. II. Abdülhamid ve Mustafa Kemal'in ilk görüşmesi Askeri eğitimine Harp Akademisinde devam etti. 1903 yılında Üsteğmen olmuştu. 11 Ocak 1905 tarihinde Harp Akademisini bitiren Mustafa Kemal'in Kurmay Yüzbaşı rütbesini aldığı törene padişah II. Abdülhamit de katılır. Akademi bahçesine tahtın kurulmasının ardından ismi okunan öğrenciler bizzat padişah-ı şahanelerinin ellerinden diplomalarını alır. Sultan Abdülhamid 1905 yılında Mekteb-i Harbiye-i Şahane'den mezun, Askeri Akademi’yi bitiren subaylara diplomalarını dağıtırken, Osman Nizami Paşa'nın kendisine sözünü ettiği genç Yüzbaşı Mustafa Kemal’e diplomasını bizzat verir ve kendisinin duyacağı ses tonuyla; “-Demek geldin ha!?” der. Atatürk bunun ne anlama geldiğini bilmiyordu. Pek çok kişiye danıştıysa da bu sözün anlamını uzun yıllar öğrenemeyecekti. Ta ki… Abdulhamid Mustafa Kemal'i Saraya Nasıl Getirtti? 21 Temmuz 1905 Cuma günü arabalarıyla Yıldız Camii’ne gelen Ermeni suikastçılar, namaz bitince saatli bombayı harekete geçirir. Fakat namaz bitiminde Şeyhülislam Cemaleddin Efendi Padişahın yanına gelir ve ayaküstü bir süre sohbet ederler. Bu arada Padişah arabasına binmeden, önceden ayarlanmış olan saatli bomba, cami dışında müthiş bir gürültü ile patlar. Abdulhamid ve Mustafa Kemal'in İkinci Görüşmesi Onlarca insan öldü yüzlercesi yaralandı. Suikast sonrası failleri bulmak için soruşturma başlatıldı. Bu kapsamda Yüzbaşı Mustafa Kemal, Abdülhamid’in yaşadığı Yıldız Sarayı’nın mabeyn dairesine götürülüp gizli örgüt kurmak, bu amaçla para toplamak, gazete çıkarmak ve toplantılar yapmaktan sorguya çekilir. Yıldız Sarayı Mabeyn Dairesi’ndeki sorgulama sırasında bizzat Abdülhamid’in sorgu odasına kadar geldiği ve görünmeyen bir yerde Mustafa Kemal’in cevaplarını dinlediği rivayeti, ta 1931 yılında liseler için hazırlanan “Tarih” kitabında yer almıştır. *** Abdulhamid ve Mustafa Kemal arasındaki üçüncü teması II. Abdülhamit hatıralarında, Mustafa Kemal Atatürk"ten de söz eder. II. Abdülhamit, cihanşümul kadim Türk devlet teşkilatı tarafından korumaya alınmıştır. Teşkilat, Selanik"te sürgünde bulunan, II. Abdülhamit'in yakın korumasına, Mustafa Kemal'in yakın arkadaşı Salih Bozok’u tayin etmiştir. İttihatçıların, 1909 yılında, 31 Mart Ayaklanması'nı bastırmak için, Selanik'ten Mahmut Şevket Paşa komutasında İstanbul'a gönderdikleri Hareket Ordusu'nun Kurmay başkanı ise Kolağası Mustafa Kemal Bey'dir. Ordunun İstanbul’a gelişinden sonra Hüseyin Hüsnü Paşa tarafından yayınlanan beyannameyi kaleme alan Kolağası Mustafa Kemal, II. Abdülhamit ve ailesine zarar verilmemesi için yakın arkadaşı Salih Bozok’un atanmasını sağlar. 1909 sonrası, Selanik Alatini köşkünde sürgünde bulunan II. Abdülhamid’in muhafızlığına getirilen Salih Bozok'un Selanik"te bir ziyaretçisi yakın arkadaşı Mustafa Kemaldir. Çanakkale savaşının yaşandığı yıl Selanik"te sürgünde bulunan Abdülhamit, savaşla ilgili haberleri gazetelerden öğrenmeye, bazen bu haberleri doğrulatmak amacıyla saraydan aracılar vasıtasıyla haber almaya çalıştığını belirttir. II. Abdülhamid haturatında “İşte bu sırada rabbime şükürler olsun ki, ummaya bile cesaret edemediğim zafer haberi ulaştı. Düşman tasını tarağını toplamış askerlerinin yarısını denize, yarısını gemilerine dökerek Çanakkale önünden çekilip gitmişti. Bu büyük zaferi, Mustafa Kemal Bey adında bir miralay (albay) kazanmış. Allah, devletime hizmeti geçenlerden razı olsun. Uzun bir müddet sonra oğlum Abit Efendi, benimle konuşurken bu Mustafa Kemal Bey"le tanıştığını söyledi. Sonradan Paşa olmuş…Hem de burada Beylerbeyi sarayında tanışmışlar! Teaccup ettim (Şaştım). Burada ne arıyormuş dedim. Yüzbaşı Salih Bey (Bozok) arkadaşı cevabını verdi. Ara sıra arkadaşını görmeye geliyormuş. Abit Efendi ile bu münasebetle dost olmuşlar. Hatta Mustafa Kemal Paşa, kendisine iki ceylan yavrusu hediye etmiş. Bundan memnun oldum. Devletimin yüzünü ağartmış bir Paşa"nın Abit Efendi"ye yakınlık göstermesi bir şahsiyeti olduğunu anlatıyordu. Oğluma münasip bir mukabelede bulunmasını hatırlattım. Biraz vakti halim olsa “Bir altın saat” diyecektim ama hem dedikodusundan çekindiğim hem oldukça müzayeka (geçim sıkıntısı) olduğum için bir şey söylemedim. Bir daha arkadaşına gelecek olursa haber ver, bende göreyim demekle iktifa ettim.” Abdülhamit devamında Mustafa Kemal"i bir defa uzaktan gördüğünü ve sıradan askerlere benzemediğini, kendisine başarı için dua ettiğini belirtmektedir. **** Teşkilat Mustafa Kemali Veliaht Vahdettin'e Yaver tayin etti Almanya seyahati, Osmanlı Hanedanı ile ilk yakın teması olduğu için Atatürk’ün yaşamında önemli bir yer tutar. Osmanlı Hükümeti, Alman Kralının davetine Padişah Sultan Reşat seyahat edecek durumda olmadığından katılamayacağından, Veliaht Vahdettin Efendi'nin Almanya'ya gönderilmesine karar verdi. Ayrıca, Yıldırım Ordular Grubu emrinde 7'nci Ordu Komutanı iken Filistin cephesinde uygulanması gereken strateji ve taktik konusunda Grup Komutanı Mareşal Falkenhayn ile anlaşamadığından istifa ederek İstanbul'a gelen ve Başkomutanlık emrinde bulunan Mustafa Kemal Paşa'nın bu seyahatte Veliaht'a eşlik etmesi kararlaştırıldı. Kabul edip, etmeyeceği kendisine soruldu. Bu seyahati kendi açısından çok ilginç gören Atatürk, derhal kabul ettiğini bildirdi. Aslında Mustafa Kemal'in Almanya seyahatine katılmasını öneren ve kabul ettiren Abdüllatif Naci Eldeniz'di. Bu ismin MİT'in atası MAH'ın kurulmasında büyük emeği geçmişti. Naci Paşa, 1918-1920 yılları arasında şehzadelerin askerlik öğretmeni ve aynı zamanda Padişah Başyaveri idi. Mustafa Kemal Atatürk'ün harbiyeden hocasıydı. Onu çok iyi tanıyordu çünkü teşkilatın yakın takibine aldığını biliyordu. Çok iyi Almanca bilen ve Atatürk'ün Harp Okulu'nda öğretmeni olan Naci Paşa da Veliaht ile beraber gidecek, ona tercümanlık edecekti. Seyahate çıkmadan önce Veliaht'ı ziyaret etmesi ve tanışması Atatürk'e tavsiye edildi. Bir gün Naci Paşa ile birlikte Vahdettin'i ziyarete gittiler. Vahdettin ile Mustafa Kemal'in ilk görüşmesi böylelikle gerçekleşti. Teşkilat Padişah Vahdettin'i Mustafa Kemali 9.Ordu Müfettişi Atamasını sağladı Mustafa Kemal’in 9’uncu Ordu Müfettişliğine atanmasında Almanya seyahati sırasında Vahdettin üzerinde bıraktığı olumlu etkinin de bir ölçüde payı olduğu düşünülebilir. İngilizler, Türklerin Pontus cemiyetindekilere karşı başlattıkları direnişten rahatsızlık duyduklarını ve bir an önce bu disiplinsiz çıkışların önlenmesini, Sadrazam Damat Ferit Paşa hükümetine ilettiler. Anadolu direnişini planlayan Teşkilat, farklı isimler aracılığı ile hep aynı ismi Mustafa Kemal Paşayı, Sadrazam Damat Ferit'e ulaştırır. Nihayet Hükümet Mustafa Kemal Paşayı 30 nisan tarihinde 9. Ordu Müfettişliği görevine atadı. Samsun'a geçmeden önce Sultan Vahdettin ile görüşen Mustafa Kemal Paşa ile Vahdettin arasında şu diyalog yaşanır: Padişah elini bir tarih kitabına koyar "- Paşa, paşa şimdiye kadar devlete birçok hizmetler ettin. Bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir. Bunları unutma. Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa devleti kurtarabilirsin!" Bu görüşmeyi bizzat Atatürk anılarında nakletmiştir. Ara Not: Mustafa Kemal Paşa'yı 9. Ordu Müfettişliğine atayan Teşkilat, bu görevlendirmeden önce Kazım Karabekir Paşa'yı Doğu’da 15. Kolordu Komutanlığı’na tayin ettirmişti. Burada Ermenilere karşı zafer kazanarak Doğu Anadolu’nun güvenliğini sağlayan Kazım Karabekir Paşa, Teşkilatın talimatı ile Mustafa Kemal'in emrine girdi ve Milli Mücadele’ye büyük destek verdi. Aynı Teşkilatın talimatı doğrultusunda rütbe ve yaş itibarı ile Mustafa Kemal Paşa'dan büyük olan Osmanlı Genelkurmayı ve Harbiye Nazırı yani Milli Savunma Bakanı Mustafa Fevzi Çakmak, tüm bu görevlerini bırakarak İstanbul'u terk etti, Ankara’ya geçti ve Mustafa Kemal Paşa'nın emrine girdi. Milli Mücadele’ye iştirak ederek milletvekilliği ve TBMM orduları daha sonra T.C Genelkurmay Başkanlığını üstlendi. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk Cihanşümul Kadim Türk Derin Devleti Teşkilatı ile Ne zaman ve Nasıl Görüştü? 1936 senesi kış aylarında Çankaya köşkünde Gazi bir gün yaveri, yakın arkadaşı Salih Bozok’u yanına çağırır ve kendisine her herhangii birinin iletilmesini istediği bir mesaj veya evrak olursa, vakit kaybetmeden direkt getirilmesini emreder. Salih Bozok bu emire pek bir anlam veremese de kapıda ki nöbetçilere kadar herkesi tembihler. Gazi paşa sık sık Bozok’a bırakılan bir şey olup olmadığını sormakta ve her defasında olumsuz cevap alınca da yüzü asılmaktadır. İlk bahar da Atatürk ve mahiyeti İstanbul’a gelerek Dolmabahçe sarayına yerleşmiştir. Gerisini Salih Bozok'tan dinleyelim: " - Paşa’nın sıkı talimatı üzerine sarayda daimi ve harici çalışan herkesi sıkı sıkıya paşaya iletilecek bir mesaj olursa hemen bana ulaştırmaları konusunda sıkı sıkıya tembihlemiştim. Görevli personel, halktan gelen mektupları ve talepleri tomar tomar bana ulaştırıyordu bu mektupların içeriğindeyse genel olarak maddi durumu kötü olan vatandaşların iş aş istekleri oluyordu. Bir gece sabaha karşı kapıda nöbet tutan askerlerden bir tanesi odamın kapısını çaldı. Bir dilencinin paşaya verilmek üzere bir zarf bıraktığını söyledi. Zarfı alıp baktım üzerinde kurt başı şeklinde bir mühür vardı. Vakit çok geç olduğundan Atatürk’ü rahatsız etmek istemedim. Ertesi gün genç öğretmenler Atayı ziyarete gelmişti. Paşa’nın kulağına ona bir dilencinin zarf bıraktığını söyledim. Sessiz olmamı işaret ederek koridora gitmemi istedi. Kendisine öğretmenlerden kibarca izin isteyerek derhal yanıma geldi. Birlikte Atatürk’ün çalışma odasına yürümeye başladık. Yolda bana zarfı kimin ne zaman getirdiğini sordu bende anlattım. Paşa hiddetlenerek niçin gelir gelmez bana ulaştırmadınız diye çıkıştı. Çalışma odasına vardığımız da zarfı açmamı emir buyurdu yavaşça mührü sökerek zarfı açtım içerisinde bir takım semboller olan bir kağıt vardı. Paşa ne yazıyor diye sordu. Okuyamadığımı söyledim. Kağıdı benden alıp çalışma masasına oturdu bir başka kağıda bazı matematik işlemleri yapmaya başladı ardından odadan çıkmamı emretti. Birkaç saat odasından çıkmadı sonra beni tekrar huzuruna çağırttı. Başka bir kağıt uzattı. Kağıtta kaba taslak çizilmiş ancak ince detayları yazı ile belirtilmiş bir pelerin vardı. Bu pelerini acilen yaptırmamı ve bizzat alakadar olmamı söyledi. Bu tamamen siyah parlak ipek manşetli bir pelerindi. Önümüz yaz paşam kışa çok zaman var. Diyebildim. Paşaysa mevsimleri boş ver Salih sen dediğimi yap diye gürledi. Bir süre sonra pelerin hazırlandı ve kendisine teslim ettim. 1.5 Ay kadar sonra Gazi zPaşanın isteğiyle Florya köşküne gittik. Florya Deniz Köşkü, İstanbul Belediyesi tarafından yaptırılmış ve Osmanlı döneminde Atatürk’e armağan edilmiştir. Türkiye’nin ilk Cumhurbaşkanı olan Atatürk, bölgeye son derece fazla ilgi duymakta ve sıklıkla ziyaret etmekteydi. Atatürk burada gündüzleri halkla beraber yüzer sandala biner geceleri de meşhur sofralarını kurup misafirlerine ziyafetler verirdi. 1936 senesinin kavurucu Ağustos ayında paşa çok neşelidir. Başyaver Celal Üner yıllar sonra o günü şöyle anlatacaktır. Paşa sabah erken uyandı. köşkte çalışanlara ve bana sık sık takılıp şakalar yapıyor, kahkahalar atıyordu. Paşa yerli yersiz bir heyecan yaşıyordu. Bu gün için bir kaç ay evvelinden özel olarak hiç bir program veya toplantı yapılmamış gün tamamen boş bırakılmıştı. Herkes bugün ne olacağını merak ediyor, çalışanlar arasında aylardır türlü dedikodular dönüyordu. Bazıları çok önemli bir devlet adamının paşayı ziyaret edeceğini anlatırken, bazıları da yeni bir milli bayram ilan edileceğinden bahsediyordu. Koskoca Reis-i cumhur gitmiş yerine adeta haşere bir çocuk gelmişti köşke. Akşam olduğunda Gazi Paşa yemekte rakı istemedi ve adeti olmadığı halde erkenden odasında istirahate çekildi. Koca gün boyunca hiç bir şey olmamıştı ve kimse bu duruma bir anlam veremiyordu. Olayın devamını Salih Bozok şu şekilde nakleder; Gece 03:00 sularında uyuduğum esnada paşanın omzumu tutarak uyan Salih diye diye fısıldadığını işittim. Çok şaşırmıştım. Daha evvel Gazi Paşa benim odama hiç bu şekilde gelmemişti. Benden kimseye haber vermememi sadece güvendiğim birkaç kişiyi alarak arabasını hazırlamamı ufak bir gezintiye çıkacağımızı söyledi. Bende Ali ve Celal’i uyandırdım. 3 Tane nöbetçi alarak paşayı kapıda beklemeye başladık. Atatürk’ün aracını celal sürüyordu yanında ben oturuyordum diğer araçta ise Ali ve 3 tane nöbetçi vardı. Az sonra paşa köşkün kapısında elinde askıya asılmış Siyah pelerinle belirdi. Pelerin buruşmasın diye özel olarak iltimas gösteriyordu. Arabaya bindikten sonra Dolmabahçe’ye doğru gitmemizi istedi. Paşa yol boyu tek kelime etmedi gergin ve düşünceliydi neler olduğuna bir anlam veremiyorduk. Dolmabahçe’ye yaklaştığımız da Rumeli hisarına doğru devam edin diye direktif verdi. Bir müddet daha gittikten sonra hisara birkaç kilometre uzaklıkta ki ormanlık alanda durmamızı emretti. Tam kapısını açmak için araçtan iniyordum ki eliyle omuzumu tuttu. Bir süre sessiz kaldıktan sonra alçak bir sesle “-Padişah Abdülhamid’de vakti zamanında buraya gelmişti.” Dedi ve yine bir süre sustu. Sonrada “-Cihanı kim yönetiyor Salih?” diye sordu. Bunun siyasal bir soru olduğunu düşündüm pek anlayamadım. Arkamı dönerek “-İngilizler mi paşam?” diye karşılık verdim. Hafifçe gülümseyerek “-hayır Salih dünyayı devletler yönetmez. Eski çağlardan beri cemiyetler yönetir.” Dedi. Daha sonra kapısını kendisi açarak elinde peleriniyle araçtan indi, benim oturduğum ön koltuğun kapısını açmayayım diye tutarmışçasına sıkıca tutuyordu. Kesin bir dille kimsenin kendisini takip etmemesini emretti ve arkasını dönerek koluna astığı peleriniyle hisara doğru ormana girdi. Arka araçtan yetişen Ali’ye durumu anlattım içine sinmeyerek Nöbetçileri paşanın arkasından gizlice takip etmeleri için gönderdi. 20 Dakika kadar sonra nöbetçiler döndüğünde yüzleri bembeyazdı. Başta Paşayı uzaktan takip etmeye başladıklarını bir süre sonra paşanın gözden kaybolduğunu ve aniden arkalarında belirerek kesin bir emirle geri dönmelerini sert ve sinirli bir şekilde söyleyip nöbetçileri göndermişti. Paşa belli ki Ali’nin tepkisini önceden hesap etmiş ve olasılıkları değerlendirmiş ardından da cephede ki uzmanlığı sayesinde takip edildiğini fark ederek, Askeri bir taktikle nöbetçilerin arkasından dolanmış ve onları gafil avlamıştı. Biz merak içerisinde beklerken 2 saat kadar sonra paşa yine gittiği yoldan geri döndü kapısını açtım. Araca bindikten sonra “-Florya’ya dönelim Salih.” Dedi. Rahatlamış görünüyordu. Köşke geri dönünce paşa kahvaltı yaparak tekrar odasına çekildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İstanbul'da neyi bekliyor? Cumhurbaşkanı Erdoğan 11 Mart 2020'den beri İstanbul’da. TC Anayasasında yer alan devletin başkenti Ankara'dır maddesine rağmen iki aydır Ankara’ya adımını atmadı. Ben dahil İstanbul'da bulunması ile ilgili ağzına gelen konuştu, yorum yaptı. Cihanşümul Kadim Türk Derin Devleti teşkilatı, Erdoğan'ı İstanbul’a davet etmiş olabilir mi? Unutmayın, sabırla ekşi koruk helva olur, dut yaprağı atlas. Erdoğan İstanbul’dan Ankara’ya dönmediğine göre, muhtemelen bu görüşme gerçekleşmemiş olmalı. Her iki tarafta bekliyor!