Piyasalar

CHP ve İktidar Talebi

Punto:
Mevcut siyasi partiler içinde tarihsel geçmişi ve kurumsal kimliği en eski olan siyasi parti Cumhuriyet Halk Partisi'dir. Bu durum, CHP için köklü bir geçmişe sahip olmak bakımından önemli bir avantaj olmakla birlikte, bagajındaki kimi yükler bakımından da zaman zaman bir dezavantaja dönüşmektedir. Esasen geçmişe yönelik CHP eleştirilerinin yeni jenerasyonda pek de karşılığı yoktur. Bunu, seçim sonuçları üzerinden okumak, seçmen kitlesine yeni ilave olan gençlerin tercihlerine bakarak görmek mümkündür. Ancak, katı ideolojilerin anlamını yitirdiği, her şeyi tarif ettiğini iddia eden kalıplaşmış düşüncelerin itibar görmediği, teknolojik değişimin ve yenileşmenin baş döndürücü hızla gerçekleştiği günümüz dünyasında, eski partilerin, kuruluş programlarını ve hedeflerini yenilemeden yola devam etmeleri halinde, seçmen desteğini kendilerine yönlendirmeleri pek mümkün gözükmüyor. CHP yönetimi bir süredir bu durumun farkındadır. Bu yüzden olacak ki, hem bagajındaki yükleri atmak, hem de toplumun farklı kesimlerine yönelmek bakımından, yeni siyasal tutumlar ortaya koymaktadır. Özellikle son yerel seçimlerde bu tercihi, hem söylem bazında hem de adaylar bazında açık biçimde gördük. Tek parti dönemi Cumhuriyetin kuruluşundan 1950 seçimlerine kadarki dönem siyasi tarihimizin 'tek partili dönemi' olarak anılır. Osmanlı'nın parçalanmasının üzerine küçülerek inşa ettiğimiz Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu siyasal iradesinin, parçalanma korkusu ve devlete halel gelmesi endişesi üzerinden, devletçiliği katı bir biçimde uyguladığını görürüz. Bu yüzden tek parti dönemi, hem yukarıdan aşağıya aydınlanmanın biraz despotça uygulandığı, hem de devleti, milletin bekası için yine millettin üstünde tutma eğilimlerinin ağır bastığı bir dönemdir. İkinci Dünya Savaşı koşullarıyla da çakışan bu dönem, modernleşme projelerinin uygulanma biçimleri ve devrimlerin korunması yönündeki aşırı muhafazakar tutum yüzünden, toplumun bir kesiminin hafızasında derin olumsuz izler bırakmıştır. CHP bu izleri uzun yıllar bagajında taşınmıştır. Bunlar, CHP muhalifi partilerin de her seçimde CHP'ye karşı kullandığı, yıpratıcı enstrümanlar olmuşlardır. CHP değişimi yönetebilecek mi? CHP iktidar olma talebinde samimi ise, bir yandan dünyadaki ve Türkiye'deki toplumsal değişimi anlamak, kendini bu değişimler ekseninde yeniden yapılandırmak, diğer yandan kültür temelli politikalardan ekonomi ağırlıklı politikalara yönelmek zorundadır. Yine 1940'ların 50'lerin elitist Kemalist söylemine sıkışarak, ulusalcılar diye tanımlanan sınırlı bir kesimin sesi olmak yerine, toplumun tüm kesimlerini kucaklayan, kuşatıcı bir siyaset anlayışına göre programını yeniden yapılandırmak zorundadır. Atatürk'e olan bağlılıkla çelişmeyen, aksine örtüşen, değişim ve dönüşümün ayırdına varabilen bir yeni perspektifi ortaya koymalıdır. CHP nihayet halkın değerleri, kültürü, inançları ile kendi ilkelerini telif etmek ve güven veren, umut veren bir hikaye ortaya koymak zorundadır. Tüm yetersizlik iddialarına rağmen, CHP yönetiminin bu eksende bir dönüşümün peşinde olduğunu görüyoruz. Yerel yönetimde başarılı olmak Özellikle Avrupa demokrasilerinde, güçlü ve başarılı yerel yönetimin serüveninde sol siyasal partilerin izleri çoktur. Ne yazık ki, Türkiye'de geçmişte birkaç şehir dışında, CHP adına aynı şeyi söylemek çok kolay değildir. Bugün ana muhalefet olarak, merkezi yönetimde yürütme gücünü elde etmenin yolu, kazanılmış şehir yönetimlerinde başarılı projeleri gerçekleştirmekten geçiyor. Bunun için en kritik şehirlerin başında İstanbul geliyor. Zaten İstanbul, Ankara ve İzmir gibi üç büyükşehirde elde edilecek parlak başarılar, genel iktidarın yolunu da açar. Ancak bunun için bazı şeylerin yapılması, bazı şeylerin de yapılmaması gerekiyor. Neleri yapmalı, neleri yapmamalı Bir kere uzun süren Ak Parti yerel iktidarlarına tepki olarak da olsa, asla 'şimdi sıra bizde' mantığı ile hareket edilmemelidir. Rövanşist davranılmamalıdır. Kişiye rant sağlayan uygulamalara fırsat verilmemeli, kent rantı kent halkının yararına olacak biçimde üretilmeli ve dağıtılmalıdır. Halkın yerel yönetim süreçlerine katılımının sağlanması samimi bir biçimde başarılmalıdır. Katılımcılık, sadece seçim öncesi sarf edilen güzel bir söz olmaktan çıkmalı ve yönetim süreçlerinin vazgeçilemez bir parçası olmalıdır. Partizanlıktan uzak durmalı, yandaş kayırmacılığına dayalı ilişkilere fırsat verilmemeli, herkesin yararına bir düzen kurma gayreti içinde olunmalıdır. Kadro kurma ile kadrolaşma arasındaki farkın ayırdına vararak, liyakat esaslı bir yönetim anlayışı egemen kılınmalıdır. Tüm vatandaşları kucaklayan, kuşatan, adaletli bir yerel yönetim düzeni ortaya konulmalıdır. Yerel yönetimin temel ilkesi olan şeffaflık ihmal edilmemeli, rüşvetin, kayırmacılığın önüne geçilmelidir. Kamu yönetimimizin bir türlü terk edilemeyen hastalığı olan torpil denilen illeti ortadan kaldırılmalıdır. Yerel yönetim, halkın yerel nitelikteki sorunlarının, halkla birlikte teşhis edildiği, çözümlerin birlikte üretildiği, aynı zamanda sorunların en kısa sürede, en verimli ve en uygun maliyetle çözülmesinin becerilebildiği bir yönetim kademesidir. Bu nedenle, kaynak kullanımında azami tasarrufa gidilmeli, hızlı davranılmalı ve yatırımlarda verimlilik ve uzunverimlilik ihmal edilmemelidir. Bursa Büyükşehir örneğinde olduğu gibi, bugün çakılan bir çivinin yarın sökülmesine ihtiyaç duyulmamalıdır. Halka dokunan ve onun yaşamını kolaylaştıran, değerleri ile barışık duygudaşlık geliştirebilen bir yönetim anlayışı egemen kılınmalıdır. Yol ayrımı Esasen bütün bu söylediklerim, Avrupa, ABD ve Japonya yerel yönetimlerinin başardığı uygulamalardır. Türkiye'de de yıllardır parti programlarında olan ama bir türlü uygulanmayan konulardır bunlar. Yani Amerika'yı yeniden keşfetmiyoruz. Mesela Ak Parti'nin kuruluş felsefesi ve parti programı bu yukarıda saydığım umdeleri içerir. Ancak bunca yıllık yerel yönetim iktidarlarında bunların pek çoğunu gerçekleştirmemiş, sadece görselliğe hitap eden, rant üreten ve popülist uygulamalarla, bir de ulusal sorunları yerel seçimlerin malzemesi yaparak, büyük bir zamanı, hatta kaynağı heba etmiştir. Birkaç kent dışında pek çok CHP'li belediye de, maalesef Ak Parti'nin izlediği yolu izlemiştir. Ancak şimdi CHP hatta Türkiye bir yol ayrımındadır. Yukarıda saydığım yapısal dönüşümler gerçekleşmez, CHP yerel yönetimleri eski tas eski hamam misali yola devam ederlerse, merkezi yönetimde sittin sene iktidar olamayacakları gibi, yerel yönetimlerde kazanılmış olan bu başarılara da bir daha erişemeyeceklerdir. Umarım CHP bunun farkındadır ve başarmak için çok şey yapacaktır. Biz de bütün bunların takipçisi olacağız. CHP başarırsa, bundan hem Türkiye kazanacak, hem de CHP kazanacaktır. Hadi bakalım kolay gelsin...