Piyasalar

Cem Uzan Türkiye’ye Dönerse Bir Bilen mi Olur Bir Bölen mi?

Punto:
Sahip oldukları 4 uçak (biri Boeing 737), 2 helikopter, 6 yatla lüks içinde yaşayan, Prens Charles’ın ultra zengin işadamları çevresine dahil olabilmek için 100 bin sterlin harcayan Uzan Ailesinin, diğer sermaye gruplarından belki biraz daha fazla hem geçmişi hem de bugünü bilinmezliklerle örülü. Neden acaba? Bu bilgi karartması ailenin tercihi olsa, ailenin iş çevrelerindeki rakipleri onların ipliğini pazara çıkarmak için taşeron gazetecileri, çakma tarihçileri piyasaya salmazmıydı? Yoksa devletin derin bürokrasisi mi bu karartmayı yapıyor? Çözebilene aşk olsun. Kara para aklamaktan, silah kaçakçılığına kadar uzanan yasadışı işlere bulaştıkları ileri sürülen Uzanların 1950’li yıllarda Yugoslavya’dan Türkiye’ye geldikleri, Yugoslavya’nın kuruluşu esnasında Mareşal Tito’nun servetini yönettiğini, orada elde ettikleri gelirlerle Türkiye’ye gelip büyük işlere girdikleri, Sovyet Merkez Bankası’na ait külçe altınları İstanbul Kapalıçarşı’da paraya çevirdikleri iddia edilmişti. Bir zamanlar Türkiye’nin en zengin beş ailesinden biri olan Uzan ailesi yıllardır Türkiye dışında bulunmasına karşın, gündemden düşmüyorlar. Cem Uzan uluslararası hukuk platformlarında mahkeme kazanan ender isimlerinden. Kendisi aleyhine açılan davalardan beraat etmiş. Türkiye’ye dönmek istiyor. Hatta en son Sebahattin Önkibar’ı arayıp iki ay içinde Türkiye’ye döneceğini ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olacağını açıklamıştı. Uzan ailesinin zenginliğine ve medya patronluğuna rağmen soy tarihleriyle ilgili sınırlı hatta yok denilebilecek kadar malumat olması düşündürücü. Hatta kamuoyu Kemal Uzan’ın anne ve baba adını mahkeme kayıtlarından öğrendi. Bir karartma var ama kim yapar neden yapar işte orası meçhul. Daha doğrusu Uzan aile tarihinin üstü gizli bir el tarafından perdelenmiş. Uzan Ailesinin Kökleri Bosna Foça'ya Uzanıyor Forbes Dergisi, 2002 yılında 1,3 milyar dolarlık servetiyle dünyanın en zenginleri listesinin 351. sırasına yerleşen Uzan Ailesinin 1910’larda Yugoslavya’dan göç ettiğini ileri sürmüştü. Oysa Aile Bosna muhaciri. 1465 yılından 1878 yılına kadar Osmanlı kenti, 1878 yılındaysa Avusturya tarafından işgal edilen Foça'dan. Uzan Ailesi Sefarad mı? Uzan Ailesinin atalarının İspanya'dan gelip Osmanlı'ya sığınan Seferad ailelerden olduğu iddia edilse de bunu doğrulayan bir belge yok. Sefarad kime deniliyor? İbrani dilinde "Sefarad", İspanya anlamına gelmektedir. İspanya dışında Portekiz, İtalya, Kuzey Afrika, Türkiye, Ege Adaları ve Balkan Musevilerinin de büyük bölümü bu adla anılır. Sefaradlar İspanyadan Katolik Kilisesinin Engizisyon zulmünden kaçan Yahudiler oluyor. Yahudilerin Bosna-Hersek'e toplu halde gelişi 16. yüzyıl. Çoğunlukla Saraybosna'ya yerleştiler. O nedenle Saraybosna Avrupa’nın Yeruşalayim’i (Kudüs'ü) adlandırılmış. Şehirdeki Yahudilerin çoğu Ladino (Judeo-Espanyol) konuşuyormuş. Uzan ailesine ilişkin bu iddia muhtemelen çamur at tutmazsa izi kalır mantığıyla ortaya atılmış, gözüküyor. Eğer Uzanlar Yahudi kökenli olsaydı Türkiye’de el üstünde tutulmazmıydı? Uzan Ailesi Boşnak mı Bosna Göçmeni Türk mü? Malumat kırıntılarına göre aile tarihinin bilinen kısmı; Birinci Balkan Savaşında 1913’te Bosna-Hersek’in batısında yer alan o dönem Mostar’a bağlı Foça kasabasından Adapazarı'na göç edilmesiyle başlar. Foça günümüzde Bosna-Hersek Federasyonu’nu oluşturan üç devletçikten biri, Sırp Cumhuriyeti’nin (Republika Sırpska) sınırları içinde, Drina nehrinin kıyısında bulunuyor. Bosna'daki Foça'nın olduğu bölge üzümleriyle ünlü ve burada şarapçılık ve şarapları saklamak için de fıçı üretimi gelişmiş. İşte Foça yer adının üzüm fıçısından geldiği söyleniyor. Foca kasabasında ikamet ettiği yıllarda çiftçilik yapan ailenin üzüm (Boşnakça: grožđa), bağları vardır. 5 Ekim 1908'de Avusturya’nın Bosna-Hersek’i ilhakı, ailenin Anadolu’ya göçünü hazırlar. Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’daki varlığına son vermek isteyen Sırbistan, Karadağ, Yunanistan ve Bulgaristan, Rusya’nın aracılığıyla aralarında anlaşıp, Ekim 1912’de Osmanlı’ya savaş ilan etmesiyle Balkanlarda yaşanan Müslüman avı, ailenin göçünü tetikler. Foça ve civarında Müslümanlara yönelik etnik katliamda hayatta kalabilen ailenin büyükbabası eşi ile birlikte Balkan Savaşı başlayınca Türkiye'ye göç eder. Diğer Bosnalı muhacir ailelerle birlikte Adapazarı’na iskan edilirler. Adapazarı’na gelen Boşnaklardan bazıları o tarihte müthiş bir başarı öyküsünün kahramanıdır. ‘Adapazarı İslam Ticaret Bankası’ Müslüman olmayan etnik unsurların ekonomideki tekelini kırmak ve fakir halkın kanını sülük gibi emen tefeciliğe karşı bir başkaldırı olarak ortaya çıkan, ‘Adapazarı İslam Ticaret Bankası’nı kurarlar. Adapazarı İslam Ticaret Bankası değil Türkiye’de, dünyada ilk kez İslâm ismini taşıyan bankacılık örneğidir. Bankanın kuruluşunu gerektiren amaç ve ekonomik neden, sadece bir ticari girişim değildir. Müslüman yerli halkın Adapazarı’nda kurulan yabancı sermayeli Osmanlı Bankası şubesinden kredi temin edememesinden kaynaklanan ihtiyaç sonucudur. 9 Mart 1913’te Adapazarı İslam Ticaret Bankası adıyla kurulan banka, 1924’te, Adapazarı İslam Ticaret Bankası Türk A.Ş. 1928’de Adapazarı Türk Ticaret Bankası A.Ş. ve 1937’de Türk Ticaret Bankası A.Ş. adlarını aldı. Ne kadar doğru olduğunu bilinmez ama Kemal Uzan'ın Üzümcüzade dedesi de Adapazarı İslam Ticaret Bankası'nın kurucu ortakları ve mudileri arasındadır. Bosna Foça'dan Adapazarı'na göç eden Bosnalı göçmen ailenin oğlu Osman (Kemal Uzan'ın babası), Adapazarı’na iskan edilmiş Çerkez bir ailenin kızı Ayşe hanımla evlendirilir. Uzanların ilk soyadı neydi? 21 Haziran 1934 tarihinde kabul edilen, 2 Temmuz 1934 günü Resmi Gazete'de yayımlanan ve 2 Ocak 1935′te yürürlüğe giren Soyadı Kanunu gereği Bosna Foçalı Osman, 'Üzüm' (Boşnakça: grožđa) soyadını alır. Bu soyadını almalarının nedeni ailenin hem Bosna'da hem de Adapazarı'nda bağcılık ziraati yapmasından dolayıdır. Ayrıca üzüm mahsülünden elde edilen kuru üzüm, şıra, pekmez, sirke gibi yan ürünleri alıp sattıkları için bu soyadını tercih etmiş olmalılar. Üzümzade Osman'ın Çocukları Adapazarlı Osman-Ayşe Üzüm çiftinin evliliklerinden beş çocuğu dünyaya gelir. Kardeşlerin en büyükleri günümüzde ailenin reisi olarak tanınan, 01/01/1935 Adapazarı doğumlu Kemal Uzan, 1937’de Tıp doktoru Yavuz Uzan dünyaya geldi. Dr. Yavuz Uzan İstanbul Tıp Fakültesinden mezun ve Almanca bilen, Dr. Yavuz Uzan, 1964'te Yeni İstanbul gazetesinin sahipliğini üstlendi. 1 Nisan 1965’te Yeni İstanbul gazetesinin künyesinde sahibi gözüküyordu. Basın Yayın Genel Müdürlüğünün 1977 tarihli 'Türk Basınında Kim Kimdir? " kitabında yer alan bilgilere göre kırk yaşında olmasına rağmen evli değildir. Dr. Yavuz Uzan'ın; Türkiye'nin girişimleriyle Kırmızı Bülten'le arandığı 2003'te, New York Manhattan'da, dolar milyoneri konuklarıyla ünlü Waldorf Astoria Oteli'nde ‘Samuel Roger Uzan’ takma adıyla kaldığı belirlenmişti. Mühendis Bahattin Uzan 1942'de Bahattin Uzan doğmuştu. Bahattin Uzan abisi Kemal Uzan gibi İstanbul Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi mezunu. İnşaat mezunu. Basın Yayın Genel Müdürlüğünün kayıtlarında, 1970'de Yeni İstanbul Gazetesi ve Aktüel gazetenin sahibi ve Bengü Uzanla evli olduğu bilgisi yer alır. Mahkeme tutanaklarında ise Zeynep Uzanla evli olduğu bilgisi geçiyor. Zihinsel engelli bir oğlu var. Uzan kardeşlerin ayrıca bir kız kardeşleri ve marangoz bir erkek kardeşleri olduğu söyleniyor. Ancak onlarla ilgili ayrıntılı bilgi yok. Kemal, Yavuz ve Bahaeddin Uzan Kardeşlerin ortak yönleri, üçününde Almanca bilmesi ve üçününde basın sektöründe aktif olmasıdır. Kemal Uzan’ın iş hayatı Kemal Uzan, iş hayatına İstanbul-Sakarya tren hattında ciklet satarak başlar. İTÜ İnşaat Mühendisliği bölümünü bitirdi. Cem Uzan'ın annesi Melahat Uzan’ın kızlık soyadı Pilav. Kemal Uzan; Adapazarı’nın zengin ailesinden Pilav sülalesinin kızı Melahat Pilav ile evlenir. 1956'da Yapı Ticaret A.Ş. inşaat firmasını kuran Uzan, kısa sürede devletten işler alır. Önce göçmen konutları yapar. Bunu Ali Sami Yen Stadı, Afşin Elbistan Termik Santrali, Samsun'daki Hasan Uğurlu Barajı izler. Akdeniz Oyunları çerçevesinde İzmir'de Halkapınar Olimpiyat Tesisleri'nin inşaatı Uzanlar tarafından yapılır. Aile, Suudi Arabistan ve Libya'da da önemli işler üstlenir. Eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile tanışıklığı Demirel'in Devlet Su İşleri Genel Müdürü olduğu döneme rastlar. 1960, 1970 ve 12 Eylül darbesine kadar Bir kadim dost'un eli yanlarında olur. Bu kadim dost kimdir? Adalet Partisi, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı, eski Başbakan ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel. 1960 ihtilali sonrası Demokrat Partiye yakın işadamı görüntüsü veren Kemal Üzüm, askeri cuntanın hışmından korunmak amacıyla, 1927 'de aldıkları 'Üzüm' soyadını diğer iki kardeşi ile birlikte 'Uzan' olarak mahkeme kararı ile değiştirir. 'Uzan' Türkçe Uz kökünden türetilmiş. Ancak Hırvatça Uzan sözcüğü Türkçe daraltmak anlamına geliyor. Milliyetçi Camianın Sesi Yeni İstanbul Gazetesi Soyadı değişikliğinin ardından Yeni İstanbul gazetesi satın alındı. Kemal Uzan, Hayat ve Ses dergilerini çıkarmıştı. Kemal Uzan’ın sahibi olduğu Yeni İstanbul gazetesinde milliyetçi bir yönetim ve yazı kadrosu vardı. Ahmet Güner Ergin Genel Yayın Müdürüydü. Yazı işlerinde Yücel Hacaloğlu, Argun Berker ve Ergun Kaftancı çalışıyordu. Yazar kadrosunda Necip Fazıl Kısakürek, Galip Erdem, Osman Yüksel Serdengeçti, Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu, Münevver Ayaşlı, Atiye Keskin ve Rauf Tamer gibi sağ camianın ünlü isimler yer alıyordu. Kemal Uzan Mason Değildi Kemal Uzan; Boşnak ve Çerkez kökenliydi. Kendisini tanıyanlar dini hassasiyetinden söz ediyor. Mason değildi ve Masonları sevmiyordu. Hatta gazete çalışanları tarafından masonları “teşhir eden” tefrikaların gazete için iyi olacağına kolaylıkla ikna edilen “çılgın” bir adamdı. Sahibi olduğu Yeni İstanbul gazetesinde Simavi kardeşleri Haldun ve Erol Simavi hakkında onları yerden yere vuran haber ve makaleler yayınlatıyordu. Gazete kısa sürede darbe karşıtı Milliyetçi camianın sesine dönüştü. Trajı Türkiye çapında arttı. O zaman mücadele bayrağını adamakıllı açtı. İktidar üzerinde etkisi fazla oldu. Sol kesimde Yeni İstanbul aleyhtarlığı başlamıştı. Hatta o kadar ki Cumhuriyet Halk Partisi ve 27 Mayıs taraftarları Yeni İstanbul gazetesinin aleyhine mitingler düzenlediler, gazeteyi basmaya teşebbüs ettiler. Öğrenciler gazetenin önünde toplandılar. Gazete protesto edildi. Kemal Uzan, Yeni İstanbul gazetesini alarak medyanın gücünü keşfettiğinde, dönemin en iyi yazarlarını yüksek ücretle topladı. Medya alanına daha çok yatırım yaptı. Basında belli bir güce ulaşınca iki bankayla finans sektörüne, birçok çimento fabrikasıyla üretim sektörüne ve barajlar ile enerji sektörüne atıldı. Kemal Uzan ve TİTO ilişkisi Mısır’ın lideri Nasır ve Hindistan’ın sosyalist başbakanı Nehru ile efsanevi bağlantısızlar hareketinin kurucusu, Yugoslavya / Güney Slavları Ülkesi devlet başkanı Tito; diktatör olmayan bir diktatördü! Tito, devlet yönetiminde komünist rejiminin ideolojisini kabullenmekle birlikte Komünist Sovyet Rusya karşısında bağımsız bir tutum içine girdi. Bu siyasetiyle Sovyet Rusya’ya, batı devletlerine ve ABD’ye yaklaşmayı becerdi. Hatta iktisadi, askeri ve mali yardımlar sağladı. Tito 1939 'da Türkiye'de Bir Yıl Yaşadı Josip Broz, 7 Mayıs 1892' de doğdu. Babası Hırvat, alkolik ve kumar düşkünü fakir bir çiftçi olan Josip’in annesi Sloven bir ev hanımıydı. 13 yaşındayken çilingir çırağı olan Josip Broz, daha sonra, birçok yerde metal işçiliği yaptı ve sendika faaliyetlerine katıldı. 1913 yılında Josip Broz, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu tarafından askere alındı. Savaş sonrası Rusya’nın desteği ile kurulan Komünist Partisi’ne üye oldu. Tito 1928’den 1934 yılına kadar cezaevinde kalır. Hapishanede hayatı boyunca etkisinde kalacağı Yahudi Marksçı Moşa Pijde ile tanışan Josip, komünizme daha çok inanmış bir militan olarak 1934’ te tahliye edildi. Hapishane günleri sırasında Josip Broz, ‘Tito’ takma adını aldı. Hapisten çıktıktan sonra önce Komünist Enternasyonal’de görev almak için Moskova’ya geçti. Almanca ve Çekce'nin yanı sıra Hırvatça, Sırpça, Boşnakça, Slovence ve Türkçe biliyordu. Tito Moskova dönüşü ilk kez 1936′da sahte pasaportla, bir Rus gemisiyle İstanbul’a gelir. Park Otel’in ikinci katındaki 44 numaralı odada 17 gün kaldı. Bir sonraki durağı Paris’e geçer. 1936 yılında Komünist Parti’yi resmen kurmak için Yugoslavya’ya geri döner ve 1937’de Yugoslav Komünist Partisi’nin (YKP) Genel Sekreterliğini üstlenir. Tito İstanbulda Müslüman oldu Eski Belgrad müftüsü Hamdi Yusufspahiç'e göre Tito Müslümandı. Kendisini cezaevinden kaçıran ve Türkiye’ye gönderen en yakın çalışma arkadaşı Cemal Biyediç Müslümandı. 1971'de Mostar'da doğan ünlü bir tüccar aileye mensup, eski Yugoslavya'nın 1971-1977 yılları arasında ilk müslüman başbakanı Boşnak kökenli Cemal Biyediç'in, 18 ocak 1977 yılında uçak kazasında yaşamını yitirdiği biliniyor. Cemal Biyediç'in "Büyük Sırbistan" hayalini gerçekleştirmek isteyen güçlerin kurbanı olduğu hep söylendi. Tito'nun kabine şefi Berislav Badurin'de; "Tito can verirken elinde Kur'ân vardı" diyerek herkesi şaşırtmıştı. Hayatı boyunca Kur'ân'ın mealini üç kez okuduğu belirtilen Tito'nun, İslam hakkında epey malumat sahibi olduğu ifade ediliyor. Tito'nun İstanbul’da Rehberi ve Tercümanı Boşnak Kimdir? Ülkesinde tekrar cezaevine atılma durumu ortaya çıkınca önce Odesa’da geçen Tito, Spridion Mekas adına düzenlenmiş sahte Kanada Pasaportuyla bir Türk takasına binerek Odesa’dan İstanbul’a gelir. Tito, “komünist asi” olarak arandığı bir dönemde Cemal Biyediç tarafından Türkiye’ye gönderilmişti. Önce Pera Palas’ta kalır, sonradan daha ucuz olduğu gerekçesiyle Park Otel’e yerleşir. İstanbul’da saklandığı dönemde irtibata geçtiği Türk Hükümeti, kaldığı sürece ihtiyaçlarını karşılar. İki ay süresince Zagreb’den yeni pasaport bekleyen Tito, İstanbul’un hemen her yerini gezer. Türk yemeklerini beğenir, şiş kebabını ayrıca sever. Tito’nun İstanbul’da mihmandarı ise bir Boşnaktır. Uzanların 1950’li yıllarda Yugoslavya’dan Türkiye’ye geldikleri, Yugoslavya’nın kuruluşu esnasında Mareşal Tito’nun servetini yönettiği iddiaları işte Tito'nun Türkiye'de bulunduğu yıllara uzanıyor. Tito'nun İstanbul’da rehberi ve tercümanı o Boşnak, Bosna Foça muhaciri Kemal Uzan’ın babası Adapazarı'nda ikamet eden Osman Üzüm'dü. Josip Broz Tito ile Adapazarı’nda iskan edilen Mostar’a bağlı Foçalı Osman Üzüm'ü irtibatlandıran tıpkı Osman gibi Mostarlı olan Boşnak kökenli Cemal Biyediç idi. Adapazarı'nda ikamet eden Kemal Uzan’ın babası Osman Üzüm'ü İstanbul’da saklanan Josip Broz Tito'ya rehber ve tercüman olarak Milli Emniyet / Milli Amele Hizmet (MAH) yani bugünkü muadil gizli servis Milli İstihbarat Teşkilatı mı görevlendirdi? II. Dünya Savaşı’nda vatandaşlarını birlik ve beraberlik duygusuyla örgütledi ve Partizan Direniş Grubu’nu kurdu. Almanlara karşı çok ciddi başarılar elde ettiler ve 1943 yılında Alman askerlerini ülkeden geri püskürttüler. Dünyanın ve Yugoslavya'nın geleceğinin korunması Anadolu’ya düşer. Josip Broz Tito, 1954 yılında Türkiye’ye ziyarete gelir ve Türk Devleti de Mareşal Tito’yu görkemli bir törenle karşılar. İlk olarak askeri birliklerin geçiş törenini izleyen Tito, ardından askerleri selamlar. Tito 1954′te, Ankara’da bulunduğu süre içerisinde Anıtkabir’i de ziyaret ederek Atatürk’ün mozolesine çelenk bırakır ve hatıra defterini imzalar. Tito daha sonra trenle İstanbul’a doğru yola çıkar. Haydarpaşa Garı’nda yine büyük bir törenle karşılanır. Bu arada Haydarpaşa’daki Türk bayrağıyla birlikte Yugoslavya bayrağı ve Tito’nun geçiş yoluna “Dobro doşli” (Hoşgeldiniz) asılmıştır. Kemal Uzan 1982 Eylülde Devlet Başkanı Kenan Evren ile birlikte Yugoslavya ziyaretine katılmıştı. Josip Broz Tito, ölümünden 2 yıl önce, 12 Mart 1978'de, Yugoslavya'nın kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşmasında; "Ülkemiz kristal bir küredir. Ben Josip Broz Tito, bu küreyi ellerimle tutarak değil, alttan nefesimle üfleyerek havada tutuyorum. Umarım benim nefesim tükendiğinde de birisi gelip bu görevi benden devralır. Yoksa kristal küremiz yere düşer ve tuzla buz olur. İşte o zaman dünyanın kaderinin korunması görevi başka bağlantısız ülkelere kalır. Dünyanın geleceğinin korunması Anadolu’ya düşer. Anadolu’da Kemalistler tarafından kurulan devletin temel özelliği bağımsızlıktır. Bu yüzden Anadolu, dünyanın kaderini kurtarma görevini omuzlarına alır” demiştir. Kemal Uzan ve TİTO ilişkisi istihbarat raporlarında nasıl yer aldı bir bakmak lazım? Tito'nun özel servetinin veya Yugoslavya'nın altınlarının Türkiye'de Uzan ailesi üzerinden dünya piyasasına sürülmesi nasıl oldu? Uzan İmparatorluğunun Varisi Cem Uzan Kemal Üzüm/Uzan ve Melahat Pilav/Uzun çiftinin ilk çocukları Cem Cengiz Uzan, 26 Aralık 1960'ta Adapazarı’nda doğdu. Almanca bilen babası ve amcaları gibi Almanca eğitim veren Alman Lisesi’ni bitirdi. Yükseköğrenimini Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Pepperdine Üniversitesi’nde işletme eğitimi alarak tamamladı. Almanca, Fransızca ve İngilizce’yi ana dili gibi konuşabiliyor. Türkiye’ye döndükten sonra babası Kemal Uzan’ın 1956’da Uzan Holding bünyesinde toplanan inşaat, finans, enerji ve medya gibi sektörlerdeki aile şirketlerinde çalışmaya başladı. Uzan ailesinin şirketlerinin sayısı, etkinlikte bulunduğu alanlar 1990'dan itibaren çeşitlendi ve arttı. Uzan çatısı altında, 1988’de Rumeli, 1992’de Prime, 1995’te Standart ve 2000’de Simetri adıyla 4 holding kuruldu. Uzan Holding büyümesini sürdürdü. Aile bu sektörlere ek olarak, sahibi olduğu yüzlerce şirketle telekomünikasyon, demir-çelik, otomotiv ve spor gibi alanlarda iş yapıyordu. Cem Uzan, babası Kemal Uzan’ın Yönetim Kurulu Başkanı olduğu Uzan Grubu yönetiminde Genel Başkan Vekili olarak görev aldı. Cem Uzan’ın kamuoyundaki tanınırlığı Uzan Grubu içindeki pozisyonunun ötesinde özellikle, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal ile birlikte 1989’da Türkiye’nin ilk özel televizyon kanalı olan Star 1’i kurmasıyla gerçekleşti. Bu kanal muhafazakâr camianın tepkisini çekti. Kırmızı noktalı yayınlar Müslüman Türk aile yapısını tahrip eden içerikteydi. Sağcı Milliyetçi çizgiden pornografik yayın yapan medya geçiş hiçte anlaşılamadı. Yine aynı dönem içinde bir yandan Türkiye’nin belli başlı iktisadi aktörlerinin de talibi olduğu Kepez ve Çukurova Elektrik şirketleri ile ülkenin en büyük mobil iletişim şirketlerinden Telsim, Uzan ailesinin kontrolüne geçerken, Cem Uzan da Adanaspor’la birlikte satın alınan İstanbulspor Kulübü’nün 1992’de başkanı olarak flaş transferler eşliğinde 4. büyük İstanbul takımını yaratma sloganıyla popülaritesini daha da arttırdı. 2002’de Uzan ailesi Türkiye’nin en büyük iktisadi aktörlerinden biriydi. Cem Uzan Ailenin kamuoyundaki en tanınan medyatik yüzü olmuştu. Önünde kimse duramazdı. Her şeyi fırsata dönüştümekteki başarısı engel tanımıyordu. Nitekim babası ve amcalarının 1956'da İstanbul’da faaliyete geçirdikleri, Uzan Holding’in 46. kuruluş yılı kutlamaları çerçevesinde, Türkiye’yi dolaşarak ve ülke meseleleri hakkında popülist milliyetçi çizgideki konuşmalarıyla siyasete ısınma turları attı. Uzan Grup, Türkiye’de ortaklıklar kurmuş olduğu büyük uluslararası şirketlerden Motorola ve Nokia ile anlaşmazlığa düşmesiyle bu şirketlerle davalı olmuştu. Temmuz 2002’de Genç Parti’yi kurarak, siyasete girdi. Ancak Genç Parti’nin Kasım 2002’de yapılacak genel seçimlere yasa gereği katılması imkansızdı. Süleyman Demirel'e yakınlığı ile tanınan Uzan ailesi demokrasilerde çare tükenmeyeceğini iyi biliyordu. Cem Uzan, arkadaşlarıyla birlikte Türkiye siyasetinde bilinen bir yöntem denedi. Hasan Celal Güzel tarafından 1992’de kurulmuş Yeniden Doğuş Partisi’ne (YDP) katıldı ve sonra da Genel Kurul kararıyla Genç Parti adını alan eski partinin yeni başkanı oldu. Uzan, evi olmayanlara düşük krediyle ev vermek, Katma Değer Vergisi’ni (KDV) sıfırlamak ve çiftçinin kullandığı mazotu 1 liraya düşürmek gibi vaatlerle girdiği seçimlerde sürpriz sayılan bir başarı elde etti ve seçim barajını aşamasa da % 7.2 oy almayı başardı. Cem Uzan’ın Genç Parti'si 2002'deki seçimde barajın altında kaldı ama diğer merkez sağ partilerden de oy alarak domino etkisi yarattı. Onların da barajın altında kalmasına yol açtı.6 partiyi parlamento dışında bıraktı. Sonuç olarak da AK Parti tek başına iktidar oldu. Cem Uzan’ın kendisinin siyasetten ve mensubu olduğu Uzan Grubu’nun da ülkenin iktisadi hayatından neredeyse bütünüyle tasfiyesi, seçim öncesi ve sonrasında sert eleştirilerde bulunduğu Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidara gelmesinden sonra ve kısa sayılabilecek bir sürede gerçekleşti. Kimse şaşırmadı. Önce Haziran 2003’te Çukurova ve Kepez Elektrik’le ilgili imtiyaz sözleşmelerinin iptali ve Temmuz 2003’te aileye ait İmar Bankası ile Adabank’a Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından el konulmasıyla başlayan soruşturma ve tasfiye süreci, 2004 yılında bu kez Uzan Grup bünyesindeki 219 şirketin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devriyle sonuçlandı. Bir güç odağı AK Parti aracılığıyla Uzanların yükselişine durdurmuştu. Sonuçta söz konusu şirketler satılırken, ailenin holding yönetimindeki diğer üyeleri gibi hakkında ceza davaları da açılan Cem Uzan, Ekim 2009’da iltica talebiyle Fransa’ya sığındı. Uzun yıllar sonra Mayıs ve Haziran 2018’de bazı medya organlarında hakkındaki davaların çoğunun düştüğü ve yeniden Genç Parti’nin başına geçeceği/geçtiğine ilişkin haberler yer aldı. Cem Uzan Cem Sultanın Torunu mu? Kamuoyunun yakından tanımadığı derin tarihçi üstad, Uzan Ailesinin Osmanlı hanedanı ile akrabalık bağlarından söz edince gayri ihtiyari "-yok deve" deyivermişim. Kendisinden kanıt istedim, kaynak göster, belge ver dedim. Ne dese beğenirsiniz? "-Öyle armud piş ağzıma düş yok. Araştır bul" dedi. Israr edince; Cem Sultan ve çocukları ile Uzan Ailesinin özellikle Kemal Uzan’ın çocuklarının taşıdıkları isme dikkat etmem tavsiyesinde bulundu. Cem Sultan ya da Şehzade Cem, II. Mehmed'in Çiçek Hatun'dan olma en küçük oğlu ve II. Bayezid'in küçük kardeşi. Ağabeyi II. Bayezid ile girdiği taht mücadelesiyle bilinir. Fatih Sultan Mehmed vefât ettiğinde taht için iki vâris geride kalmıştı. Bunlardan biri Sultân II. Bâyezid iken, bir diğer Cem Sultan’dı. Her iki şehzade arasında süren mücadele, Bâyezid Han’ın tahta çıkması ile neticelendi. Cem'in üç oğluyla iki kızı vardı. Kızlarından Ayşe Sultan, küçük yaşta öldü. Büyük oğlu Oğuz Han babası sürgündeyken İstanbul'daydı ve 1483 Şubat'ında daha dokuz yaşındayken ''nizám-ı álem için'', yani devletin başına bir iş açmaması maksadıyla amcası Bayezid tarafından boğduruldu. Diğer oğlu Murat ise babası ile beraberdi. İ. Hakkı Uzunçarşılı; "Sultan Bayezid ve Cem Sultan Mücadelesi ile Neticesi" başlıklı makalesinde 'Ali hakkında bilgimiz yoktur, yalnız bunun bir kızı olduğunu biliyoruz' bilgisini aktarır. İtalya’ ya giren Fransa ordusu ve Kral 8. Charles, papa 6. Alexander’den Cem Sultan'ı aldılar. Papa Alexander Bayezid ile olan anlaşma gereği Cem’i zehirletmişti. 1495 şubat sonunda Cem Napoli’de 36 yaşında öldü. Napoli’ de öldükten sonra Türk elçileri gelmiş ve Padişah II. Bayezid, talihsiz kardeşi için son bir ödeme yaparak onun naaşını bir haneden üyesine, kardeşe gösterilecek ihtiramla Bursa’ daki makberine, (Şehzade Mustafa Türbesi) gömdürdü. Cem’in Rodos’ta yaşayan oğlu Şehzade Murad babasının sürgünü sırasında Rodos’a yerleşti ve ( İtalyan amirali ve devlet adamı Preveze'de Barbaros Hayrettin Paşaya yenilen Andra Doria'nın (1446 Oneglia - 1560 Cenova) yeğeni Maria Concetta Doria 1492’de evlendi. Müslümanlığı bırakıp Hristiyan oldu. 1492 Kasım’ında Papa Altıncı Alexander tarafından vaftiz edilip “Pierre” adını aldı ve “Papalık Prensi” yapıldı ve Napoli Kralı’ndan bir başka asalet unvanı, Roma Senatosu’ndan da vatandaşlık aldı. Rodos’ta çoluk-çocuğa karıştı ve Kanuni’nin adayı fethetmesine kadar burada “Prens” olarak yaşadı. Rodos’un 1522 kışında Türkler’in eline geçmesinden hemen sonra, 27 Aralık günü boğduruldu Cem Sultan oğlu Şehzade Murad'ın ve onun oğlu Şehzade Cem'in soyu, günümüzde de “Osmanlı-Bizans” karışımı bir aile olarak devam ediyor. Paleologoslar’ın bazı mensupları kuşatma sırasında, bazıları ise şehrin düşmesinin ardından İstanbul’u gizlice terkettiler ve Cem Sultan’ın soyundan gelenler ile sonraki asırlarda evlilikler yoluyla akraba oldular. Türk ve Vatikan tarihleri şehzadenin idamına kadar hep aynı bilgileri vermesine rağmen Türk kaynakları Cem Sultan’ın oğlu Şehzade Murad’ın “Cem” adındaki oğluyla beraber idam edildiğini söylerken, Malta, Rodos ve Vatikan arşivlerinde bulunan belgeler küçük Cem’in öldürülmediğini, Nicola ismini alıp Malta’ya yerleştiğini ve 1536’daki ölümüne kadar burada yaşadığını yazıyor. Cem’in Mısır’da bulunan oğlunu da getirip, ona kardinallik vaadinde bulunur. En son 1522’ de Rodos Kuşatması sırasında şövalyeler bir tehdit ve şantaj aracı olarak onun torunlarını kalede tutuyorlardı. Cem Sultanın oğlu Murad ve iki torunu hakkında rivayetlerde vaftiz edildikleri belirtilir. Osmanlı kronikleri Rodos'un fethinde orta yaşlı ve Frenk kıyafetine giren Cem Sultan’ın oğlu Murat yakalanmış, kendisiyle oğlu Cem idam edildiği gibi, kızları ve karısı İstanbul’a gönderildiğini yazar. Oysa Osmanlı kaynaklarının tersine Vatikan arşivleri, Cem Sultan’ın torunu şehzade Cem'in babasının idamından sonra Malta’da yaşamına devam ettiğini kaydeder. Rivayetlerde Cem Sultan’ın şu anda Avrupa’daki torunlarının, işte bu “küçük” Cem’in, yani sonraki adı ile Prens Pierre ile oğlu Prens Nicola’nın soyundan geldikleri anlatılır. Vaftiz edilen şehzadeler, kendilerine aile adı olarak “Saitus”u aldılar ve “Saitus” zamanla “Sait”, “Sayd” ve nihayet “Said” oldu. Ailenin şu andaki reisi, Malta’da yaşayan George Alexander Said-Zammit adında ve bir arkeolog. Avrupa’da Hristiyan olarak yetişen bir kısım torunları Cem Sultan’ın ardından katledildi. Fakat Cem Sultan’ın bilinen bugüne dek gelen soyu geniş Katolik bir ailedir. Bunlardan bir kolu “Papalık prensi olmuş” diğer bir kolu da Bizans’ı yöneten son hanedan olan Paleologlar ile birleşmiş ve “Bizans Kontu” olmuştur. Bu aile bağlarına göre bunlar Papalığın ve Bizans'ın varisidir. Cem Sultan’ın halen Avrupa’da yaşayan Hristiyan soyuna Türk genleri taşımaktadır. Cem Sultan’ın Hristiyan soyu Osmanlının bir koludur. Soy ağacında önemli olan din değil kan bağıdır. Cem Sultanın Sırlara karışan oğlu Şehzade Ali Şehzade Cem’in mücadeleyi kaybetmesi ile 1481 yılında Çiçek Hatun oğlu Şehzade Cem, gelini ve torunları ile birlikte Kahire’ye gitmişlerdi. Cem Sultan Rodos’a geçtiğinde annesi Çiçek Hatun, eşi ve çocukları Kahire’de kalmıştı. Annesi Çicek Hatun, 1498'de Kahire’de veba hastalığına yakalanarak vefat etmiştir. Abisi II. Beyazıt; Cem Sultan öldükten sonra onun eşinin Mısır'dan kalkıp osmanlı hanedanlığına yerleşmesi için bir mektup gönderir. Fakat Cem Sultanın eşi bunu reddeder ve bir kol orada kalır. Çiçek Hatun'un kardeşi Ali bey Cem Sultan’ın dayısıydı. Rodos’a gittiğinde yanında dayısı Ali Beyde vardı. Dayısı Cem Sultan’ın annesini , eşini ve kızını getiremedi ama diğer oğlu Murat babasına kavuştu. Cem Sultan’ın annesi Çiçek Hatun, kendisinden 3 sene sonra Kâhire’de vefat etti. Kızı Gevher-Mülk Sultan, Memlûk Sultanı Kayıtbay’ın oğlu Sultan Nâsır ile evlendi. Nâsır öldürülünce Yanya Beylerbeyi Mehmed Bey ile evlendi; bir kızı oldu. İ. Hakkı Uzunçarşılı'nın ; "Sultan Bayezid ve Cem Sultan Mücadelesi ile Neticesi" başlıklı makalesinde sözünü ettiği 'Ali hakkında ayrıntılı bilgi olmadığını ancak bunun bir kızı olduğu bilgisini verir. Cem Sultan’ın annesi Çiçek Hatun, Cem Rodos’a gidince hamile olan gelini bir erkek çocuk dünyaya getirdiğinde ona kardeşi Ali Beyin ismini verir. İşte Cem Sultan’ın oğlu Şehzade Ali ve Uzan ailesi arasındaki soy bağının şimdilik hikayesi bu kadar. Uzun sözü kısası Uzanlar kapalı kutu. Ne olduklarını, kim olduklarını bir Allah biliyor, kendileri biliyor ve devletin karar alıcıları biliyor. Cem Sultan’ın torunu Cem Uzan neden Türkiye’ye dönmek istiyor? Cem Uzan ve ailesi bir süredir Cumhurbaşkanı Erdoğan’a olumlu mesajlar veriyor. Haziran 2018’de Fransa'da yaşayan Cem Uzan, sosyal medya üzerinden yaptığı paylaşımla geçici sonuçlara göre yüzde 52 oyla yeniden cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan'ı tebrik etti. 18 Ekim 2018’de Parti Genel Başkanı Cem Uzan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a destek veren bir paylaşımda bulundu. "Ekonominin bu zor günlerinde! Herkesin saklanacak yer aradığı bugünlerde Sayın Başkanımız Erdoğan'ın bile yalnız bırakıldığı bir zamanda. Ben milletimin ve devletimin hizmetinde olmaya hazırım". 10 yıldır Paris'te yaşayan iş adamı ve eski siyasetçi Cem Uzan'ın avukatı Matthias Pujos, "Cem Uzan, Türk devletiyle yapıcı görüşmeler yapmak için masaya oturmaya hazır. Fakat bunun için TMSF'nin de herkesin çıkarına olacak bu çözümü kabul etmesi gerekiyor" dedi. Pujos, Uzan'ın Türkiye'ye yatırım yapmaya da hazır olduğunu söyledi. Uzan, Türkiye'ye karşı açtığı büyük kısmı ÇEAŞ ve Kepez elektrik dağıtım şirketlerine ait 2.1 milyar dolar değerindeki hisselerini geri alma davasını geçtiğimiz Aralık ayında kazandıktan sonra açıklamalarda bulunan Avukat Pujos, "Açıkçası, müvekkilim TMSF ile bu konuda anlaşmak istiyor" şeklinde konuşmuştu. Haziran 2019’da Fransa'da yaşayan eski siyasetçi Cem Uzan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve devlet yetkililerine çağrı yaparak "Sizlerden istirhamım hakkaniyet ile bu mağduriyetin giderilmesidir. Bu haksızlığın giderilmesini ve mağdur edilen her bireyin haklarına kavuşmasını yüce Allah’tan niyaz ederim" demişti. Cem Uzan'a yeşil ışık yakılmış olmalı ki, iki ay içinde Türkiye'ye döneceğini, Cumhurbaşkanlığı yarışına katılmak için sokağa çıkıp güçlü bir demokratik seçenek yaratacağını söylüyor. Cem Uzan’ın yol haritası _İki ay içinde ülkeye dönmek. - Cumhurbaşkanlığı yarışına katılmak için sokağa çıkıp güçlü bir demokratik seçenek yaratmak. - İktidara karşı onun üslubu ile mücadele edip demokratik bir çerçevede Türkiye’yi ayağa kaldırmak. - Bundan sonra tek misyonununve yaşama nedeninin ülkeye ve millete hizmet vermek olduğunu deklare etmek. - Geçmişte olduğu gibi yine yolunu keserlerle hapse girmekten korkmamak, kaçınmamak. İktidar Cem Uzan'ın muhalefeti bölücü etkisini görmek istiyor olabilir. AK Parti'nin değer verdiği Üsküdar ekibinden, dili kirli olmayan Rahman olan Allahın kulunun bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğanla görüşmüş olması muhtemel. Cem Sultan pardon Cem Uzan döner mi, Cumhurbaşkanlığına aday olur mu, bir bilen olmayı mı yoksa muhalefet için bir bölen mi olur? Hep birlikte göreceğiz! Eğer aile köklerine ilişkin bilgi karartması derin bürokrasinin işiyse bu geliş birileri için hayra alamet değil.